Son Yorumlar
Son Þans, Tekrarý 105 Yýl Sonra
Bilgi
Yazým içeriði ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazý olmuþ. E...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu þekilde, canlýlarýn hangi amaçla bayýltýðýný bilmeden ve s...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLÝ
ORADAKÝ YURTTAN ÞÝKAYET GELMÝÞTÝR BELEDÝYEYE BELEDÝYEDE GEREKE...
Yorumu Oku

Ak Parti'de deðiþim baþlýyor!
MÜTEAHHÝT
GEYVE TEÞKÝLATI TAMAMEN DEÐÝÞMELÝ MÜCAHÝTLÝKTEN MÜTEAHHÝTL...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüþtü
dileðimizdir
sayýn Murat Kaya; TCDD'nýn genen müdürü ile görüþürken H...
Yorumu Oku

 
"Çocuklarým olmadan asla"
Pazartesi, 01 Mays 2017

ÇOCUKLARIM OLMADAN ASLA

Türkiye’nin batýya (Avrupa) açýlan iki kapýsýndan birisi Edirne Karaaðaç’tan Bulgaristan, diðeri de Ýpsala’dan Yunanistan’dýr.

14. Yüzyýlda Türklerin Rumeli’ye çýkýþýndan sonra Bulgaristan, 1908 e kadar da Türk egemenliðinde kalmýþtýr.

Yaklaþýk beþ yüz yýlý aþkýn bir süre içersinde Anadolu’dan buralara gelen soydaþlarýmýz zaman zaman, iki milyonu aþkýn nüfusu ile yaþamýný Bulgarlarla birlikte sürdürmüþ. Yeni yeni oluþturulan akrabalýklarla iç içe, yaþamayý sürdürmüþ. Sosyal , ekonomik ve kültürel beraberliklerle her iki topluluk sorunsuz yaþamayý becermiþtir.

Ýkinci Dünya Savaþý'ndan sonra Sovyet ordularýnýn yardýmý ile Georgi Dimitrov döneminde sosyalist rejimi benimsenmiþ, özgürlükler kýsýtlanmýþ, zorbalýk, iþkence ve korku ülkede yaþayan azýnlýklar (özellikle Türkler, Pomaklar ve Çingeneler) için çekilmez hale gelmiþtir.

1972’lerden itibaren binlerce Türk öldürülmüþ. 1980'li yýllardan itibaren de Bulgarlaþtýrma politikasý ile Türkler asimile edilmeye baþlanmýþtýr. Türkçe eðitim- öðretim veren azýnlýk okullarý, Türkçe yayýn yapan gazete ve dergiler kapatýlmýþ, Üniversitelerde Filoloji dersi kaldýrýlmýþ, camiler, kapatýlarak ibadet yasaklanmýþ .

Müslüman mezarlýklarý yýkýlýp, yakýlmýþ, Türk çocuklarýnýn sünnet edilmesi yasaklanmýþ, Türk adlarý kaldýrýlarak zorla Bulgar adý kullanýlmasý istenmiþ.

Dünya kamuoyu önünde uygulanan bu akýl almaz oyunlara þiddetle devam edilmiþ. Direnç gösterenlere her türlü eziyet yapýlmýþ, cinayet ve sürgünler, Tuna Nehri kenarýnda, bataklýk ve bitki örtüsünün olmayan Belene bölgesinde çalýþma kamplarýnda son bulmuþtur.

Hiçbir suçu ve günahý olmayan soydaþlarýmýz direnç gösterdikleri için bu kamplarda çalýþtýrýlarak, adeta ölüme terk edilmiþ. Dünya basýnýnýn reaksiyonlarýna, Türk Hükümetinin baþvurularý da para etmemiþ, insanlýk suçu aralýksýz sürmüþtür.

Yukarýda kýsaca özetlediðim bu insanlýk dýþý davranýþlar Todor Jivkov döneminde (1984-1989) hat safhaya ulaþmýþtýr.

1990 yýlýnda Doðu bloðunun çözülmesi ile Bulgaristan da sosyalist rejime son vermiþtir. 1944 yýlýndan önce Bulgaristan’da iki milyondan fazla soydaþýmýz yaþarken yýllar içersinde sayý azalmýþ. Zorunlu göçler ardý ardýna sürerek 1989 yýlýna gelinmiþ.

Türk ve Bulgar Hükümetlerinin karþýlýklý anlaþmasý sonucu kýsa bir süre için Türkler'in ülkeyi terk etmeleri kabul edilmiþ. Göç için tanýnan bu kýsa sürede soydaþlarýmýz taþýnmaz mallarýný yok pahasýna satarak paraya dönüþtürmüþ, taþýnabilir mallardan ise götürülebilecek kadarýna izin verilmiþ. Genç-ihtiyar, hasta ve çocuklar yollara dökülerek Türkiye’ye Edirne Kapýkule gümrüðüne yönlendirilmiþ sefalet ve þiddet Türkiye’ye girilene kadar da sürmüþtür.

Gerek Bulgaristan Göçmen Derneklerinin, gerekse Türk basýnýnýn hazýrladýðý belgeseller izlenirse çekilen bu çilenin, dramýn boyutlarý görülebilir.

Ben bir göçmen çocuðuyum. Rahmetli babam ve ailesi Bulgaristan Kýrcaali þehrinde doðmuþlar. Yaþamlarýný sürdürdükleri dönemde fazla sýkýntýlarý olmamýþ, hatta Bulgarlarla yakýn komþuluk ve dostluklar da oluþmuþ. 1912-1913 göçünde Türkiye’ye gelerek Çorlu’ya yerleþmiþler.

Uzun yýllardan beri Bulgaristan’ýn Kýrcaali þehrini görmeyi hayal ettim. Bu yýl bu olanaðý buldum ve Koþukavak Turizm þirketinin düzenlediði bir haftalýk Bulgaristan gezisine katýldým .

Plovdiv (Filibe) ve çevresini gezdik, Kýrcaali’yi gördüðümde atalarýmýn diyarý beni çok etkiledi. Hüzünlendim, burukluklar yaþadým. Son 60- 70 yýldýr Bulgaristan’da Türklere uygulanan insanlýk dýþý davranýþlarýn etkisinden kurtulamadým. Dönüþ yolculuðumuzda otobüs televizyonundan izlediðim belgesel yüreðimi hoplattý. Nefes alamaz duruma geldim. Bulgar hapishanelerindeki iþkenceler, Belene ölüm kampýndaki insanlýk dýþý davranýþlar dayanýlýr gibi deðil. Yüreðimiz daralýyor.

Otobüsümüzdeki görevli hanýmda Bulgaristan göçmeni. Yanýma sokuluyor, omzuma dokunuyor. "Çok duygulandýnýz amca, size su getirdim, için de kendinize gelin .Vakit olsa da Türkiye’ye göçümü anlatsam aklýnýz durur. Benim hikayem de izlediklerinizden farklý deðil. Adým Emine, yolumuz uzun ne zaman dinlemek isterseniz öykümü anlatabilirim".

Televizyondaki belgesel bitince yanýma çaðýrdým. 1962 doðumlu olduðunu söylemesine raðmen yüzündeki çizgiler, saçýnýn beyazlýðý acý ve tükenmiþlikten bedeni bükülmüþ sanki asýrlýk bir çýnar.
"Emine haným sizden rica etsem hayat hikayenizi mikrofon aracýlýðý ile tüm otobüs yolcularýna anlatabilir misiniz? Herkes duysun". "Memnuniyetle" deyip mikrofonun baþýna geçti. Gecenin ilerleyen saati olmasýna raðmen herkes pür dikkat.

Soluklar kesilmiþ. Sesi titrek, heyecanlý ve ürkek. Yüzü sapsarý anlatýyor…

"Ben Bulgaristan’ýn Koþukavak kasabasýnýn Muþhallar köyünde doðdum. Orada evlendim, biri 1984 doðumlu Semiha, diðeri de 1990 doðumlu Rüþtü adýnda iki çocuðum var. Eþim Ýbrahim de ayný köy halkýndan. 1989 göçüne kadar huzurum ve mutluluðuma diyecek söz bulamýyorum ama bu göçten sonra köyümüzde olduðu gibi civar köy ve kasabalarda yaþayan soydaþlarýmýz arasýnda gözle görülür moralsizlik, hüzün ve mutsuzluk var.

Beþyüz yýldan beri acýsý, tatlýsý ile iç içe yaþamýþ iki topluluk arasýndaki dostluklar bitmiþ. Soydaþlarýn boþalttýklarý evlerin bacalarý tütmez olmuþ, sanki kasaba ve köylerdeki yaþam durmuþ, ölü sessizliði çökmüþ her tarafa. Büyük göç sýrasýnda dört yaþýnda olan kýzým Semiha’dan sonra 1990'da oðlum Rüþtü dünyaya geldi.

Evimizdeki mutluluk artacaðýna eksilmeye baþladý. Ben de bu ülkeden gitmek istiyorum ama derdimi kimseye anlatamýyorum. Huzurum kaçtý. Kendimle mücadele ediyorum, kararým kesin ne olursa olsun ben bu ülkeyi terk edeceðim. Kocamla bu konuda anlaþamýyorum. Kocam Ýbrahim neye karar verirse versin ben gideceðim, gideceðim ama nasýl ve ne zaman . Bilemiyorum. Tek bildiðim, çocuklarým olmadan asla.

1989 göçünden sonra Bulgar Hükümeti katý ve acýmasýz tutumunu arttýrdý. Vize için baþvuruda bulundum. Yetkililer bana onbeþ günlük vize verdiler ama çocuklarýma yok. Eþim ve çocuklarým olmadan bu ülkeden çýkmamýn hiçbir anlamý yok. Ben vize baþvurusu yaparken kararýmý vermiþ ve bir daha Bulgaristan’a dönmeyecek Türkiye’ye sýðýnacaktým.

Dünyam karardý, þimdi ne yapacaktým, þaþkýným, hayallerim boþa çýkmýþ huzurum kaçmýþtý. Eve geldiðimde eþim "Vize iþini halledebildin mi ?" deyince çýlgýna döndüm. Üstümü, baþýmý parçaladým, kendimi yerden yere attým. Eþim sakinleþmem için olaðan üstü gayret sarf etse de baþarýlý olamadý. Avazým çýktýðý kadar baðýrarak þartlar ne olursa olsun, her yolu deneyeceðim, Türkiye’ye çocuklarýmla gidiþ yolunu bulacaðým çýldýrmýþtým. Kendime geldiðimde Hastanede, kolumda serum, baþ ucumda yakýnlarým ve çocuklarýmý gördüm.

Amacýma ulaþmak için daha sakin olmam gerektiðine karar verdim. Vize alalý üç gün olmuþ, günler akýp gidiyor, oniki günüm daha var. Sabah eþim iþe gitmek için evden çýkýnca ben de arkasýndan çýkýyor, gayrimeþru yollardan çocuklarýmla nasýl Türkiye’ye gidebilirim. Yol arýyorum. Bedel karþýlýðý çýkýþ yollarý arýyorum. Birileri "Oðlun çok küçük hamile gibi onu bedenine sar, gümrük kapýsýnda fark edilmez, geçer gidersin, sonrada baþka bir yöntemle kýzýný götürürsün, baþka yapacak bir þey yok" deniyor, uyguluyorum.

Türkiye’ye yolcu götüren otobüs þoförü organizatör. Deneyimli ve karanlýk iþlere yatkýn bir kiþi. Gümrük kapýsýna geldiðimizde þoför "Pasaportunu bana ver. Ben de polise hamile bir haným ayakta duramayacak derecede rahatsýz, kendisi otobüste pasaportu bende derim, kolayca Türkiye’ye giriþ yaparsýn. Geçiþ iþi için anlaþtýðýmýz parayý hazýrladýn mý ?" dedi. Ben de "Tamam" dedim.

Sanki kalbim yerinden çýkacak,gümrük kapýsýna bakýyorum, hareketlilik var, iþlemler yapýlýyor. Bir polis arabaya doðru geliyor, korkudan tir tir titriyorum, kapý açýlýnca gayri ihtiyari ayaða kalkýyorum, karnýma sardýðým kuþaðým çözülünce Rüþtü ayaklarýmýn ucuna düþüyor. Bulgar polisi "O ne güzel, ayaðým uðurlu geldi, bir çocuðun oldu . Nurtopu gibi" gülümsemesi gidiyor, sertleþiyor, beni arabadan indiriyor, elime tutuþturduðu pasaportumla "Haydi resmi muamele yapmayayým, seni çocuðuna baðýþlýyorum, zindanlarda sürünmeni istemem, dön evine git".. Yýkýlýyorum, kahroluyorum beni uzaklardan takip eden eþimle evimin yolunu tutuyorum.

Birinci denemem sonuç vermedi diye yolumdan dönecek deðilim ya yeniden yollara düþüyorum, arayýþlarým sürüyor. Yine karanlýk insanlar buluyor ve yardým dileniyorum. Evimizde huzur kalmadý, eþim "Bu sevdadan vazgeç" dedikçe daha da hýrslanýyorum.

Plovdiv’de (Filibe) Türkiye’ye ev eþyasý taþýyan bir firmanýn yetkilileri ile görüþüyorum. "Paran varsa hallederiz, yeter ki paradan haber ver, kiþi baþý bin mark, paranýn yarýsýný burada, yarýsýný da Türkiye’de alýrýz". Çarem yok, eþ dosttan da almak sureti ile anlaþýyoruz. Kamyonun arka bölümüne kýzým, oðlum ve ben yerleþiyoruz.

Yanýmýza on, oniki yaþlarýnda bir erkek çocuðu da getiriyorlar. Nefes almakta zorlansak ta çaresizlik içinde kamyona ev eþyalarý yerleþtiriliyor.Üstümüzdeki eþyalar, havasýzlýk, sýcak ve heyecan nedeni ile ölümle yaþam arasýnda yola koyuluyoruz.

Allah'a dua ediyorum, inþallah sað salim Ülkeme ulaþýrýz. Yol bitmek bilmiyor, etrafý göremediðimiz için nerede olduðumuzu tahmin edemiyorum. Bize, konuþmamamýz tembih edildiði için iþaretleþiyoruz. Yolun sonuna yaklaþtýðýmýzý tahmin ettiðim bir sýrada yanýmýzdaki çocuðun yüzünün sarardýðýný, soluðunun kesildiðini görünce çýlgýna dönüyorum, olanca kuvvetimle eþyalarý itekliyor, imdat çýðlýklarý atýyorum. Duyan yok. "Allah’ým þimdi ben ne yapacaðým? Tanýmadýðým, bize emanet bile edilmeyen bu çocuk öldü ise ailesi nasýl periþan olmaz". Var kuvvetimle eþyalarý itekliyor, avazým çýktýðý kadar baðýrýyorum. "Yetiþin çocuk öldü". Periþaným, çocuklarým hiçbir þeyin farkýnda deðil.

Bir süre sonra kamyonun durduðunu, birilerinin konuþtuðunu, yol kontrolü yapan polisler olduðunu tahmin ediyorum ama da yine de baðýrýyor ve tepiniyorum. Birileri eþyalarý kaldýrýrken bizi fark ediyor, ben iki çocuðumla hayallerimin tükeniþini hüzünle yaþarken, cansýz yatan çocuðu alýyorlar, yaþatmak için uðraþýyorlar. Çocuk ölmemiþ, sara nöbeti nedeni ile kriz geçirmiþ. Tutanaklar, ifadeler ve yeniden hüsranla eve dönüþ…

Tanýdýk, tanýmadýk insanlar evimize doluþuyor. Kimileri meraktan, kimileri de biraz olsun kýskançlýktan mücadelemi eleþtirmeye baþlýyor. Bu defa da Türkiye’ye çocuklarýmla gidiþ maceralarým hüsranla sonuçlandý.

Azmettim, yýlmayacaðým, çalmadýk kapý býrakmayacaðým. Kim ne derse desin kararlýyým. Ben bu iþi baþaracaðým. Evimde huzur kalmadý. Çok sevdiðim eþim bile gittiðim yolun doðru olmadýðý kanýsýnda. Allah'tan her iki deneme sonucunda polis takibinden kurtuldum.

Vizemin dolmasýna daha üç günün var. Arayýþýmý sürdüreceðim. Herkes ýsrarýma ayrý yorum yapýyor. Duymak istemiyorum. Çocuklarým iþin farkýnda deðil. Ben vize dönemim içinde Türkiye’ye gidersem geri dönmeyeceðim. Kararýmý verdim. Bir süreliðine de olsa yuvamý terk edeceðim. Kararým kesin. Eþim de huzursuz ve mutsuz. Beni yolumdan döndürmek için gayretleri boþuna.

Koþukavak Turizm þirketi otobüsünde yerimi ayýrttým. Bu gece Türkiye’ye gidiyorum. Ne param var ne de beni Ýstanbul’da karþýlayacak bir yakýným. Sonu belli olmayan bir yolculuða çýkýyorum, eþimi, canýmdan çok sevdiðim yavrularýmý býrakarak gidiyorum. Biri beþ, diðeri bir yaþýndaki çocuklarým ve eþim bensiz nasýl yaþayacaklar bilemiyorum. Gidiþ amacým yine ayný: "Çocuklarýmýn yarýnlarý için". Ülkeme giderken, eþim ve çocuklarýmla kuracaðým yeni hayatým için maceralara, bilinmezliklere adým atýyorum. Gözüm ve aklým arkamda aðlayarak otobüse biniyorum. Arkamda beni uðurlayan, bana mendil sallayan ne eþim ne de yakýnlarým var. Kaçarcasýna, bir daha Bulgaristan’a dönmemek üzere Türkiye’ye gidiyorum.

Gün aydýnlanýrken Gebze Otogarýnda otobüsten iniyorum. Otobüsün etrafý kalabalýk, birbirine sarýlan, sevinçten aðlayanlarýn haddi hesabý yok. Bulgaristan’dan gelenler ve karþýlayanlardan sonra otogar boþalýyor. Yapayalnýz, kimsesiz, boynu bükük olarak yapayalnýz kalýyorum. Boþ bulduðum bir bankýn üzerine yýðýlýyorum. Þimdi ne yapacaðým, nereye gideceðim, nerede barýnacaðým, ne olacak benim halim. Periþaným ama asla piþman deðilim. Mutlaka çocuklarýmý da buraya getireceðim, ama ne zaman orasý meçhul. Kendime gelmemi bekliyorum. Ýlk kez geldiðim yurdumun havasýný kokluyorum, bol, bol nefes alýyorum etrafý seyrediyorum. Kendi kendime "Haydi bakalým Emine, bozma moralini. Önce yatacak bir mekan, sonra da karnýný doyuracak bir iþ, daha sonra da geride býraktýklarýný da yanýna alabilme çýkýþ yollarý. "Panik yapma" diyerek kendimi teselli ediyorum.

Akþama kadar otogarda kapýsýný çalmadýðým iþyeri ve otobüs yazýhaneleri kalmadý. Tek isteðim barýnacak yer ve karýn doyuracak üç kuruþluk iþ. Ýlk defa yalnýz ve kadýn olmanýn ezikliðini hissettim. Panikledim. Yýlmamaya ant içtim. Çevremdeki insanlar güven vermiyor, deðiþik amaçlarla yanýma sokuluyorlar.

Gün boyu yazýhanesi önünden ayrýlmadýðým bir otobüs iþletmesi yetkilisi "Ýþ bulana kadar yazýhanemde oturabilir, yatabilirsin. Buranýn temizliðini de yaparsýn, karnýný da doyururuz ama ücret veremeyiz. Ýþine geliyorsa içeriye gir, eþyaný koy, çalýþmaya baþla". Çaresiz "Peki" dedim. Yeniden dünyaya gelmiþ gibi oldum. Hiç deðilse barýnacak bir yerim var. Kendimi kanýtlarým, çok çalýþýrým. Kimseye de yük olmam.

Böyle baþladý Türkiye maceram. Zaman ilerledikçe çevrede Bulgaristan’dan göç eden insanlarý da tanýmaya baþladým. Her gördüðüme derdimi anlattým. Buraya macera aramaya gelmediðimi, çocuklarýmý da yanýma almanýn yollarýný aradýðýmý belirttim. Zaman su gibi akýyor, Eþimle mektuplaþýyoruz. Yaptýðým eylemin doðruluðuna kimseyi inandýramýyorum. Zaman su gibi akýp geçiyor. Sýðýnmacý olarak iþlemlerim yapýlýyor, geçici oturma müsaadesi alýyorum. Turizm ve taþýmacýlýk sektöründe çalýþmalarýmý sürdürürken de çocuklarýmý kaçak olarak Türkiye’ye nasýl getirebileceðimi her önüme gelen insanla paylaþýyorum. Her kafadan bir ses çýksa da sonuç alamýyorum.

Nerede ise dört yýl oldu . Eþim ve çocuklarým burnumda tütüyor. Çýkýþ yolu arýyorum. Çaresizim. Koþukavak’a gidenler ve oradan gelenler hakkýmda çýkarýlan dedikodularý anlattýklarýnda kaným donuyor. Eþim söylentilere daha fazla dayanamadýðý için çocuklarý da yanýna alarak Sofya’ya yerleþmiþ. Ben burada, ailem orada sefilleri oynuyoruz. Gece gündüz demeden çalýþýyorum, resmi yoldan aileme kavuþamayacaðým kesinleþince yine gayrimeþru yollar arýyorum. Otogarda beni tanýmayan, sorunlarýmý bilmeyen kimse yok. Her kafadan bir ses çýkýyor, teklifler alýyorum ama inanamýyorum.

Çok bunaldýðým bir gün, getir götür iþi yapan bir genç "Abla paran var mý?".
-Ne soruyorsun?
"Tanýdýðým birileri var, kiþi baþýna Bulgaristan‘dan bin marka çocuk kaçýrýyor. Garantili, ben de þahit oldum, istersen seni görüþtürebilirim".

Bayýlacak gibi oluyorum. Dört yýldýr böyle bir günü bekliyordum, ne yapabilirim ki "Hemen beni o þahýslarla görüþtür. Param yok ama dilenirim, yine de iki çocuðum için gereken iki bin marký bulurum".

Kartal Yakacýk’ta bir evim var kirada oturuyorum. Eskiye oranla daha düzenli bir yaþamým var. Turizm þirketinde çalýþýyor ve sigortam da var. Hayallerim gerçekleþirse çocuklarýmýn geleceðini saðlayacak ve mutlu olacaðým.

Aracýlýk yapan gence bu iþi baþarýrsan seni de memnun ederim. Yeter ki bu iþi baþaralým. Akþam üzeri görüþeceðim kiþi ile otogar kahvesinde buluþtuk. Bugüne kadar hiç görmediðim, pek de güven vermeyen bir kiþi "Abla senin hikayeni duymayan kalmadý. Ýki çocuðun Bulgaristan’da yaþýyormuþ. Biz þimdiye kadar çok insan kaçýrdýk. Paran var mý? Çocuklarýný buraya getirir ve ondan sonra da çocuk baþýna biner marktan iki bin markýný alýrým. Ýþine geliyorsa karar ver, bana bildir. Telefonum bu. Sakýn yanlýþ iþ yapýp ta canýmý acýtma". "Tamam" dedim. Ayrýldýk.

O günlerde basýndan öðrenebildiðim kadarý ile organ nakli için yetiþkin ve çocuklarýn çeþitli yollarla aldatýlarak kaçýrýldýðý ,organlarýnýn alýndýðý, bazýlarýnýn da öldürüldüðü duyumu aklýma geldi. Ürktüm, panikledim ama ne yapabilirim. Ben niçin bu maceralara göðüs gerdim. Þartlar ne olursa olsun bu iþe giriþecektim. Gecikmeden görüþmeyi sürdürdüm. Çocuklarýmýn adlarýný, eþimin de telefon numarasýný verdim "Getir çocuklarýmý al paraný" diyerek el sýkýþtýk. Eþim Ýbrahim’e de bilgi verdim, görüþmelerini saðladým.

Yüreðim aðzýmda beklerken aracýlýk yapan delikanlý "Abla bu akþam çocuklarýnýz eþinizden teslim alýnacak. Bir aksilik olmazsa, yarýn en geç saat onda çocuklarýna kavuþacaksýn. Benden haber bekle, kimseye de bir þey söyleme"...

Kalbim dayanamýyor, her an ölebilirim, çok heyecanlýyým. Hasret bitecek ben de evlatlarýma kavuþacaðým. Bundan daha önemli mutluluk olur mu?
Eþimi aradým konuþtuk. Bana "Çocuklarý teslim edeceðim þahýsla görüþtüm, otobüs köye gelecek, yolcularla beraber çocuklarýmýz Semiha ile Rüþtü de otobüse binecekler. Ben de otobüsü Edirne Kapýkule Gümrüðü yakýnýna kadar takip edeceðim. Bulgar ve Türk gümrük kapýsýndan geçtiklerini gördükten sonra da seni arayarak bilgi vereceðim. Allah yolumuzu açýk etsin, inþallah hayýrlýsý ile çocuklarýna yarýn kavuþursun, ben de bir yolunu bulur daha sonra yuvama kavuþurum ‘’

Gece boyunca ayakta kaldým, yorgunluktan tükendim ama, bir türlü uyuyamýyorum. Sabahýn olmasýný bekliyorum. Çok uzun bir gece bir türlü sabah olmak bilmiyor. Ezan sesi ile yataktan fýrladým, Gebze Otogarýna geldim. Bekliyorum ama bir türlü zaman geçmek bilmiyor. Saniyeler sanki bir asýr gibi. Saat on biri geçiyor, hani en geç onda burada olacaklardý. Ne gelen var ne de otobüs. Çýldýrmak iþten deðil. Deli gibi oradan, oraya koþuyorum. Plaka numarasýný aldýðým otobüs hakkýnda kimsenin bir bilgisi yok. Aracý genç de ortalýkta yok.

Eþimi arýyorum bana "Gece saat 01.00'de otobüsün Türkiye gümrüðüne girdiðini gördüm. Hala da buralarda oyalanýyorum. Her türlü aksilik geliyor aklýma. Ben de þu anda senin gibi heyecanlý ve üzüntülüyüm. Ya çocuklarýmýzý bir daha göremezsek ne yaparýz, ne olur bana sýk sýk telefon et " diyor. Hiç tanýmadýðým insanlara güvendim, þimdi de baþýma bu iþ geldi. Senelerdir hasretleri ile yanan yüreðim daha fazla dayanamayacak. Ya çocuklarým organ mafyasýnýn eline düþtülerse, þimdi ben ne yapabilirim. Polise gidip þikayet etme þansým da yok. Kirli iþlere karýþtým. Çýldýrmamak elde deðil, saat 13.00... Ne gelen var, ne de giden. Çok þaþkýným.

Aracý genci arýyorum, görünce yakasýna sarýldým. Beni yaktýn, mahvettin, sana inandým ve sýðýndým. Bana, benim gibi bir insana bu yapýlýr mý? dediðimde "Abla aðlamayý býrak, paralarý hazýrladýn mý? Otobüs yolda arýza yapmýþ, gecikme ondan. Haydi þu paralarý hazýrla da þoföre verelim. Bak karþýda seni bekliyor". Þoför yorgun ve telaþlý "Abla paralarý ver de çocuklarýný al".. Ben "Çocuklarý görmeden sana beþ kuruþ vermem" deyince güldü. "Abla telaþ etme kafaný kaldýr da parkýn kenarýndaki banka bak? Bu oturanlar senin çocuklarýn deðil mi?". Ne yapacaðýmý þaþýrdým, koþtum çocuklarýmýn boynuna sarýldým, öptüm, öptüm doyasýya kokladým.

Büyümüþler kocaman olmuþlar, Gözlerime inanamýyorum. Aradan geçen bunca acýlý yýllarýmý bir anda unuttum. "Dünyanýn en mutlu annesi kimdir" dense hiç þüphesiz "Benim" derim.

Eþime müjdeyi verdiðimde mutluluktan O da uçtu. Ýkimiz de telefon baþýnda hýçkýra, hýçkýra aðladýk. Hayatýmda ikinci dönem de baþlamýþ oldu.
Eve geldiðimizde kýzým Semiha "Edirne’ye yaklaþýrken otobüs yol kenarýnda durdu. Beni ve kardeþimi otobüsün tavandaki hava akýmýný saðlayan bölümün içine yatýrdýlar. Zor nefes alýyorduk. Kapaðý kapadýlar. Bizi de uyardýlar ‘’ sakýn ses çýkarmayýn, öksürmeyin, hareketsiz kalýn. Türkiye sýnýrýna girdikten sonra sizi buradan çýkaracaðýz. Biraz dayanýn dediler. Söylenenleri yaptýk ama hiç de kolay olmadý. Anneciðim, kaç yýldýr ayrýyýz, çok dedikodular duyduk. Aðladýk, dertlendik ama kimselere senin yaptýðýn fedakarlýklarý inandýramadýk. Çoðu zaman ölmek istedik. Söylentiler hiç de hoþ deðildi. Utanýyor, kimsenin yüzüne bakamýyorduk. Biz senin ne kadar sýkýntý çektiðini , yoksulluk ve fedakarlýk yaptýðýna hep inandýk. Hangi anne bu kadar acýlara göðüs gerer bilemiyorum. Artýk yeni bir hayatýmýz olacak. Güçlüklere ben de kardeþim de hatta gurbette olan babam da katlanacak. Sakýn endiþe etme. Ben onbir, kardeþim de beþ yaþýnda. Artýk ölünceye kadar beraberiz.’’

Nerede ise sabah olacak. Emine Haným yaþam öyküsünü anlatýrken zaman, zaman boðulur gibi oluyor gözlerinden akan yaþ sel gibi. Tir tir titriyor. Otobüs yolcularý soluk almaksýzýn dinliyor bu hikayeyi.. Kendisine, senin bu acý yüklü çile dolu yaþam öykünü kaleme almak ve Bulgaristan’ýn beþyüz yýldan beri bu ülkede yaþayan soydaþlarýmýza yaptýðý bu insanlýk dýþý dramý anlatmak istiyorum. Sakýnca var mý ? "Hiçbir sakýnca yok . Ýsterseniz öykümü tamamlayayým. Ben her iki çocuðuma da gözüm gibi baktým, tüm olanaksýzlýklara raðmen Eðitimlerini sürdürdüm. Kýzým Semiha, Uluslararasý Ýliþkiler okudu, Macaristan’da mastýrýný tamamladý. Þu anda çok ciddi bir kuruluþta çalýþýyor. Oðlum Rüþtü, Ýstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliði Bölümünden mezun oldu. Onurlu bir görevi var. Eþim de Türkiye’ye geldi. Maltepe Belediyesi'nde çalýþýyor. Çok mutlu ve çok huzurluyuz".

Emine Haným alkýþlarýmýzla sözünü bitirdiðinde Ýstanbul Tuzla'da otobüsten inerek evinin yolunu tutarken, otobüs yolcularýna, "Kadere bak. Ben yýllarca ailemi Türkiye'ye normal yollardan getiremezken, bugün Bulgaristan'a normal yollardan turist götürüyorum".

Ýlhan BAYKAL


Ýlhan Baykal hakkýndaki diðer yazýlar
Gsterim: 2712 | E-posta

lk Yorumu Siz Yazn
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Ltfen Yorumlarnz Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kiisel Szl Kelimeler Silinecektir.
Adnz:
Balk:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Gvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazlan Yorumlar Hakknda E-Posta Araclyla Bilgilendirilmek stiyorum

Yazdr E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.