ÝLHAN BERK’E GÖRE MODERN TÜRK ÞÝÝRÝ KÝMÝNLE BAÞLAR?
Muharrem DAYANÇ*
Giriþ veya Modern Þiir Kiminle Baþlar?
Cumhuriyet sonrasý Türk þiirinin modernleþmesinin ne zaman, nasýl, kimlerle ve nelerin etkisiyle baþlatýlabileceðinin tartýþýldýðý bir derste, þiirin temel unsurlarý üzerinden -þekil, içerik, dilin geliþtirilmesi/yenilenmesi, sonraki kuþaklara etki vb.- konu iki þaire kadar daraltýlýr. Bu iki þair, Nâzým Hikmet, Mehmet Âkif ve Necip Fazýl’ýn bir adým önüne çýkan, Yahya Kemal ile Ahmet Hâþim’dir.
A. Hâþim’le karþýlaþtýrýldýðýnda uzun sayýlabilecek bir ömür sürmekle beraber siyasetle arasýna mesafe koymamasý, deðiþik devlet hizmetlerinde görev almasý, öðrencilerinin zamanla -siyasî, kültürel ve akademik anlamda- muktedir insanlara dönüþmesi, yazdýklarýnda geniþ kitlelerin nabzýný tutmasý, teoride “Asýl þiire târizlerin en keskinleri, öteden beri, þiiri bir müddeâya âlet ederek teganni edenlerden gelir. Ahlâk, dîn, milliyet, vatan, veyahut halk ideallerini birer kýyam bayraðý gibi kaldýranlar, her millette ve her zaman, hâlis þiir’i, -daha doðru tâbirle asýl þiiri- derd edinmiþ olanlara en acý bir vicdan dâvâsý açarlar ve onlarý tezyîf hattâ tahkîr ederler.”[1] derken uygulamada bunu çoðu kez göz ardý etmesi gibi, Y. Kemal’in bütün yönleriyle masaya yatýrýldýðý dersin sonunda bir öðrenci þuna benzer bir soru sorar: Benzer süreç ve yaklaþýmlarýn insanlarý olduklarý hâlde Y. Kemal niçin A. Hâþim’den hep bir adým önde? A. Hâþim’in 1933’te ölmesinden sonra Türk þiirinin tuttuðu yol göz önünde bulundurulduðunda modern Türk þiirini A. Hâþim ile baþlatmak daha doðru olmaz mý?
Sorunun ilk kýsmý, yazýnýn sonunda Sezai Karakoç’tan yapýlacak iktibasý -tersinden de olsa- akla getirecek þekilde, “Y. Kemal, ‘Süleymâniye’de Bayram Sabahý’, ‘Açýk Deniz’, ‘Itrî’, ‘Hayal Beste’, ‘Ýstanbul’un Fethini Gören Üsküdar’, ‘Eski Musiki’ gibi konuya yaslanan ve toplumun önemli bir kesiminin nabzýný tutan þiirlerin sahibidir de ondan.” ifadeleriyle kýsa yoldan cevaplanýr. Sorunun ikinci kýsmýna bir süre herkesi ikna edecek bir cevap bulunamaz, ta ki Ýlhan Berk’in düz yazýlarýný okuyana kadar. Okumalar belli bir olgunluða ulaþtýktan sonra, “Acaba, Ý. Berk’in ruhu da mý dersteydi?” duygusu oluþur hocasýnda, talebesinde.
Ý. Berk, Düþün dergisine verdiði uzun mülakatta etkilendiði yerli ve yabancý yazarlarýn/þairlerin âdeta haritasýný çýkarýr. Ýlk sýrayý “kendisine en yakýn þair” olarak gördüðü A. Hâþim’in aldýðý bu listedeki diðer yazarlar/þairler (hatta felsefeciler, sosyologlar) Yahya Kemal, Necip Fazýl, Walt Whitman, Charles Baudelaire, Nâzým Hikmet, Guillaume Apollinaire, Paul Eluard, Louis Aragon, André Breton, Henri Michaux, Stephan Mallarmé, E. E Cummings, René Char, T. S. Eliot, Edmund Husserl, Carl Marx, Jean-Paul Sartre, Francis Ponge ve Konstantinos Kavafis’tir. Orhan Koçak ve Ýskender Savaþýr’ýn Ý. Berk’le yaptýðý bir baþka konuþmada ise listeye Ahmet Muhip, Cahit Sýtký, Fazýl Hüsnü, Oktay Rifat, Edip Cansever, Cemal Süreya, Metin Eroðlu gibi yazarlar da girer.[3] Ý. Berk’in bu ve buna benzer þahýs listeleri oluþturduðu yazýlara/konuþmalara bir bütün olarak bakýldýðýnda bu yazarlar/þairler içinde üç ismin öne çýktýðý görülür: “Beni en çok ilgilendiren üç örnek var edebiyatýmýzda: Ahmet Hâþim, Yahya Kemal ve Nâzým Hikmet… Bu þairleri çok sevmiþimdir.” Ý. Berk deðiþik vesilelerle bu üç müellifin adýný anmaya devam eder: “Cumhuriyet þiiri, Yahya Kemal, Ahmet Hâþim, Nâzým Hikmet demektir. Topu topu üç çizgidir yani.”; “Aslýnda biz kendi geleneðimizi kendi kuran o yýldýzlar kümeleriyiz. Bizim göðümüz boþ. Bir Ahmet Hâþim, bir Yahya Kemal, bir Nâzým bunda bize yardýmcý olabilir diyorum.”
Ý. Berk’in hayatýnda etkili olmuþ edipler biraz zorlamayla ikiye kadar iner. Bu ikiye iniþ, -nihai tercih göz önünde bulundurulduðunda- hedeften bir önceki adýma iþaret eder. Bu kompozisyon içinde Ý. Berk, Cumhuriyet sonrasý modern Türk þiirinin kiminle baþlatýlabileceðiyle ilgili soruyu yýllar öncesinden hissetmiþ ve bunun cevabýný vermiþ bir kâhin gibi durur. “Ahmet Hâþim mi, Yahya Kemal mi?” kliþesini kullanmasýndan da anlaþýlacaðý üzere o, kendisi gibi düþünenlerle yetinmez karþýt görüþtekilerle de duygudaþlýk kurmayý dener. Daha ilk cümlede tercihini ortaya koyan Ý. Berk, Y. Kemal’in öne çýkýþýnýn nedenlerini, derste verilen cevabý akla getirir bir tarzda, Sabahattin Eyuboðlu ve Nurullah Ataç’ýn da tanýklýklarýna baþvurarak þöyle yorumlar:
“Ahmet Hâþim mi, Yahya Kemal mi? denilse Ahmet Hâþim derim hemen. Öte yandan, dünkü gibi bugün de Yahya Kemal’in daha bir okunduðunu biliyorum. Sabahattin Eyuboðlu, Yahya Kemal’in Batý þiirine geçiþimizde büyük bir yeri olduðunu söyler. Yahya Kemal’in bir köprü görevini yüklendiðini anlatýr. Sonra da onun tarih görüþünü tutar gibidir. Eðilir onun önünde kýsaca. Ataç da zaman zaman Eyuboðlu gibi düþünür, ama öyle büyük bir hayranlýk duymaz. Bana gelince, benim Yahya Kemal’e büyük bir saygým vardýr. Bu önce Batý’ya karþý koyduðu hesaplaþýcý, özümleyici tarih anlayýþýndan gelir.” [7]
Ý. Berk’in A. Hâþim’i Tercih Etmesinin Nedenleri
Ý. Berk -birçok yazarda da görüldüðü üzere- A. Hâþim’den bahsederken bir þekilde Y. Kemal’in de adýný zikreder. Bu tavýr, o dönem ediplerinin önemli bir bölümünün zihinsel arka planlarýný göstermesi bakýmýndan mühimdir.[8] Ý. Berk’in, “Beni en çok etkileyen Ahmet Hâþim olmuþtur. Bir Ahmet Hâþim þiirini tanýmam bana yetmiþtir. O çaðda Yahya Kemal yaþýyordu. Onunla tanýþtým, beþ, altý defa ona gittim. Ama Ahmet Hâþim’in hayal dünyasý beni çocuk yaþýmda, daha ortaokul sýralarýnda etkilemiþti. Ben bu dünya ile beslendim.”[9] ifadeleri bu iki þairin isimlerinin deðiþik nedenlerle birlikte anýlmasýnýn, Ý. Berk özelindeki (biyografisindeki), bir baþka örneði olarak görülebilir.
A. Hâþim’le Y. Kemal’in adýnýn birlikte geçtiði bir baþka yazýsýnda Ý. Berk, “Batý þiirine daha yakýn ve çaðdaþ olmasý” nedeniyle tercihini A. Hâþim’den yana kullandýðýný söyler. Böyle bir tercihin ortaya çýkýþýnýn bir baþka nedeni ise, bu þairlerden birinin yüzünün geçmiþe (Y. Kemal) diðerinin geleceðe (A. Hâþim) dönük olmasýdýr:
“Ama ben yine de Ahmet Hâþim’i yeðlerim nedense. Üstelik Ahmet Hâþim’in dili gittikçe ölü diller alanýna katýlýyor; okunmasý yarýn daha da zorlaþacak, biliyorum. Ahmet Hâþim’i yeðleyiþimin iki nedeni var: Önce Batý þiirine onunla daha yakýnýz. Bu konuda Yahya Kemal’i daha bir gerilerde görüyorum ben. Sonra da Ahmet Hâþim her anlamda daha çaðdaþ. Sanki daha baþtan, biri geçmiþi; biri de geleceði seçmiþ gibidir. Ahmet Hâþim’de tarih hiç vurmaz, tarih kendisidir sanki, ama çaðdaþtýr. Hem de Türk þiirindeki geleneðe ters düþmeden çaðdaþtýr. Ben Ahmet Hâþim’de çaðdaþ þiirimizin asýl çizgisini buluyorum. Bizim asýl çaðdaþýmýz odur, diyorum.”[10]
Turgut Uyar, “Hâþim’i özden çok biçimi deðiþtirmiþ bir ozan saymak haksýzlýk olur sanýyoruz. O deðiþtirdiði biçimle birlikte, þiirimize kendine özgü bir takým özler, hiç deðilse konular getirmiþtir.” dedikten sonra ekler, “Daha ileri giderek diyeceðim ki, Yahya Kemal’i özel bir yerde, Türk þiirinin geliþme çizgisi dýþýnda tutarak, yeni Türk þiirine Hâþim’i baþlangýç tutmak daha uygun olur kanýsýndayým.” T. Uyar’ýn bu sözleri Ý. Berk’in fikirleriyle örtüþür. Bu iki þairin A. Hâþim ve Y. Kemal’e bakýþlarýndaki benzerlik, Ýkinci Yeni baðlamýnda ayrý bir dikkati hak eder.
Ý. Berk’in A. Hâþim’i tercih etmesinin bir baþka nedenler kümesi “þiir türüne bakýþ”, “þahsî hayat tecrübeleri (biyografik unsurlar)” ve “ruh dünyalarýnýn örtüþmesi” gibi unsurlardan oluþturulabilir. Tutkuya dönüþen anne sevgisinin öne çýktýðý, mahrumiyetlerin/acýlarýn çocukluk þartlarýný belirlediði benzer hayat tecrübelerinin böylesi bir yakýnlýðýn yolunu açtýðý düþünülebilir.
Bir yazýsýnda, “Yýllardan sonra yeniden Ahmet Hâþim’i okuyorum. Özellikle de üstünde pek durmadýðým þiirlerini, Þi’r-i Kamer’i. Çocukluðumun, gençliðimin ozanlarýndandýr Ahmet Hâþim. Beni en çok etkileyendir sanýrým. Þi’r-i Kamer’i, bu ilk þiirlerini, yeniden okuyunca anladým, acýnýn ozaný o. Acýnýn ve melâlin. Ne hüzün, ne can sýkýntýsý, usanç, melâl. Daha Türkçede anlamýný bulmuþ deðiliz melâlin. Daha çok bir yýkýklýk, bir býrakýlmýþlýk, acý bulurum ben Hâþim’de. Acý, ilk þiirlerinde daha da belirgin. Ýlkin bu oldu bana çarpan. Ama asýl söylemek istediðim bu deðil. Þi’r-i Kamer’de büyük bir þiir buldum, onun büyük bir acý kazýcý olduðunu anladým.”[12] tarzýndaki ifadeleriyle A. Hâþim’in çocukluðundaki/gençliðindeki yerine vurgu yapan Ý. Berk, kendi hayatýyla A. Hâþim’in hayatý arasýnda “yýkýklýk”, “býrakýlmýþlýk”, “umutsuzluk”, “yalnýzlýk”, “dýþlanmýþlýk” “atýlmýþlýk” gibi olumsuzluklar üzerinden sürekli benzerlikler/baðlar kurar, tersinden ifade etmek gerekirse A. Hâþim’e yaslanýr, sýðýnýr. Burada dikkat çeken bir diðer nokta, iki þairin de þiire giden yolda veya bir baþka ifadeyle içten dýþa doðru yaþanan bu serüvende takip ettikleri ortak çizgilerdir:
“Ben Ahmet Hâþim’e baktýðýmda onunla paylaþacaðým yýðýnla neden buluyorum. Þairlerin umudu yoktur. Ben bunu hep yaþadým. Önümde Ahmet Hâþim olmasaydý belki de buna dayanamazdým. Ahmet Hâþim umutsuzluðu hiçbir þairin yaþamadýðý biçimde yaþamýþtýr bizde. Hâlâ da yaþýyor. Daha ilk þiirleriyle yalnýzlýðýnýn, atýlmýþlýðýnýn, dýþlanmýþlýðýnýn ayýrdýna varmýþtýr. Umudun deðil adý, gölgesi bile görünmüyordur. Kendi ülkesinde bir hayalet gibi dolaþmýþtýr. Þiiri üç beþ kiþi dýþýnda yok düþünülmüþtür. Türk þiiri kaynak olarak onu hiç ilgilendirmemiþ gibidir. (Divan þiirinden bir dize bile aðzýna almadýðýný söyler Ataç). Bugün Ahmet Hâþim’e baktýðýmýzda þiirini sýnýr dýþý savaþlarla kazandýðýný görüyoruz. Çaðýnýn þiiri neredeyse ordan bakmýþ, ona en doðru kýlýðý öyle biçmiþtir. Kendi ülkesinde þiiri bugün de yalnýzlýk savaþý vermektedir. Benim Ahmet Hâþim’le paylaþtýklarýmýn baþýnda bu yalnýzlýk hep vardýr. Vardýr çünkü ben kendime Ahmet Hâþim’i ta baþtan örnek bir þair diye seçtim, bu bugün de böyle. Ahmet Hâþim’i bir yana býrakýrsak, benim kaynaðým da sýnýr dýþý alanlarda olmuþtur. Þiir, uçlarý görmeden, uçlarla savaþa girmeden yazýlamaz.
Benim Ahmet Hâþim’le paylaþtýðým sade bu yalnýzlýk deðil elbet, umutsuzluk da. Belki de asýl paylaþtýðým o.”
Ý. Berk’in A. Hâþim’i tercih etmesinin bir baþka kolu Ýkinci Yeni þiirine çýkar. Ý. Berk’e göre A. Hâþim Ýkinci Yeni’nin öncüsü, hazýrlayýcýsý, hatta baþlatýcýsýdýr. Çünkü Ý. Berk, “divan þiirinden sonra bir þey demeyen (anlatmayan demek daha doðru) þiire, salt þiire ilk olarak Ahmet Hâþim’le yönelindiðini”[14] düþünür.
“Anlamla Yola Çýkýlmaz”[15] adlý yazýsýnýn birinci bölümünü “Her þeyden önce bir þiirden düzyazýdan anladýðýmýz anlamda bir anlam beklemek, ona öyle yaklaþmak þiirin doðasýna aykýrýdýr. Ýyi bir þiir bir þey anlatmak þöyle dursun, ona uzaktan yakýndan yanaþmaz; arkasýný döner. Anlatýlmaz olanladýr onun çabasý, savaþýmý.” ana düþüncesi üzerine kuran Ý. Berk yazýnýn devamýnda konuyu yine bu þaire getirir. A. Hâþim’i “Türk þiirinde anlam sorunu üstünde” düþünen ilk yazar olarak öne çýkaran Ý. Berk, Piyale önsözünde yer alan “Þairin dili düzyazý gibi anlaþýlmak için deðil ama duyulmak üzere oluþmuþtur.”[16] cümlesini de alýntýlar. Bu iktibas, Ýkinci Yeni’nin þiir dilinin dayanak noktalarýndan birine vurgu yapmasý bakýmýndan önemlidir.
Ý. Berk, dizenin serüvenine deðindiði bir baþka yazýsýnda da A. Hâþim ile Ýkinci Yeni arasýnda baðlar kurar. Yazýnýn üçüncü bölümünde Hamit’in þiirdeki yýkýcýlýðý ile Y. Kemal’in mýsraya olan katkýsýna/tutkusuna kýsa kýsa deðinen Ý. Berk sözü A. Hâþim’e getirir ve “Dizenin þiir gövdesi boyunca daðýlýþý ise Ahmet Hâþim ile gerçekleþecektir. Hâþim dizeyi yayarken dizenin özgürlüðünü de, dize kalarak -modern þiirin bir ilkesi- korumasýný bilecektir.” der. Dizeyi “bir sözcük gibi þiirin her yerine daðýtýp býrakan”, “kýran/parçalayan” insan olarak Nâzým’a da gönderme yapan Ý. Berk, yazýnýn sonunda, Ýkinci Yeni’nin dize karþýsýndaki tutumunu A. Hâþim’i akla getiren þu sözlerle toparlar:
“Her dizede þiiri yeniden baþlatmak; tek dizeyi iki üç dizeye bindirerek, anlamý daðýtmak; alýþýlmýþ sesi, yapýyý, dizemi (ritim) bozmak. Bunlarý Ýkinci Yeni’nin baþlangýç ilkeleri olarak kabul edebiliriz; hiç deðilse Galile Denizi’nin ilkeleri olarak”[17]
“Ý. Berk-A. Hâþim-Ýkinci Yeni” üçgeni bir baþka yazýda bu sefer “anlatan þiir” ile “sezilen/duyulan þiir” kavramlaþtýrmalarý üzerinden kurulur ve burada A. Hâþim, “sezilen/duyulan þiir”in öncüsü olarak kayýtlara geçer:
“Dahasý þiir, yontu, resim gibi elle tutulur, görülür bir þey de deðildir. Yani kimi sanatlar gibi anlatýlan bir sanat deðildir. Sezilen, duyulan bir sanattýr. Bir söz sanatý olmasýna karþýn, sözün en çok üstünün çizildiði, anlatýnýn sýfýra indirildiði, daha çok da anlatýlmazlýðýn alanýnda dolaþan, onun varlýðýný duyurmaya, yankýlamaya çalýþan bir sanattýr. Tanzimat’tan bu yana Ahmet Hâþim’i, hem de yalnýz onu, bir yana býrakýrsak, þiir bizde duyuran sezdiren deðil de, hep anlatan bir sanat olarak düþünülegelmiþtir. Bu yüzden de þiir, düzyazýnýn alanýnda, daha çok orada kemikleþmiþtir. Böylece de, düzyazýdan istenen her þey ondan istenmiþtir. Okur (ki yok böyle bir þey, ya da bu benim için böyle) bu büyümek, deðiþmek, alýþkanlýklarýndan vazgeçmek bilmeyen kar altýndaki bu gizemli çocuk, ancak düzyazýda aradýðýný onda bulduðu zaman sevmiþtir onu. Bunun için Ahmet Hâþim, bu büyük yalnýzýmýz, hâlâ keþfedilmeyi bekleyen anakaralardan biri deðil midir?
Türkiye’de þair yalnýzdýr. Yaþamý da bir protestodur. Ahmet Hâþim böyle bir toprakta yaþadý. Sessiz ve yankýsýz.”
Sonuç veya Y. Kemal’e Sorular
Fazla örneði olmamakla birlikte, etkilendiði þairlerin/yazarlarýn adýný zikretmede oldukça cömert davranan Ý. Berk, içten ve dýþtan alýntýladýðý bu isimleri yeri geldiðinde kýrpmaktan da imtina etmez. Onun, A. Hâþim-Y. Kemal karþýlaþtýrmalarýndaki tercihi bellidir. Baþka bir ifadeyle konu Türk þiirinin modernleþmesi olunca Y. Kemal, A. Hâþim’den sonra gelir. (Cemal Süreya ise “Ýlk modern þairimiz de (Ahmet Hâþim’le birlikte) odur.” derken önceliði Yahya Kemal’e verir.) Ý. Berk’e göre “Türk þiirinde -her anlamda- asýl modernist” A. Hâþim’dir (A. Hâþim modern mi, modernist mi?):
“‘Nasýl söyleyeceðim?’ düþüncesi bizim edebiyatýmýza çok geç gelmiþ bir tavýrdýr. Ýlk büyük ustalardan biri de Yahya Kemal. Bu tavýr, Modern’in bir ucu olarak alýnmalý derim. Sonra da benim için Türk þiirindeki asýl modernist Ahmet Hâþim’dir. Yahya Kemal’i oraya koyamam ve hâlâ Yahya Kemal ile bir yere çýkýlacaðýna inanamam. Ahmet Hâþim’in dilinin bu kadar aðdalý oluþu da benim için pek önemli deðil. Piyale’nin önsözü, sanki Mallarmé’nin kaleminden çýkmýþ gibidir. Modern þiirin çok önemli bir örneðidir bu metin. Ahmet Hâþim þiiri çok iyi bir yerden yakalamýþtýr.” [20]
Þimdi yazýnýn baþýnda kendisine gönderme yaptýðýmýz Sezai Karakoç’u hatýrlama zamaný. S. Karakoç, Ýkinci Yeni hareketi içinde, A. Hâþim’i benimseme ve öne çýkarma bahsinde dönemindeki koroya fazla itibar etmeyenlerden. O, konuya yaslanan þiirlerinden hareketle Y. Kemal’i olumlar daha çok. Ýdeolojilerin estetik algýlarý belirlediði bu süreçte ona göre Y. Kemal’i güçlü kýlan yanlar, bir baþka kesim bunun tam tersini düþünür, milletinin deðerlerine dil aracýlýðýyla tercüman olmasýdýr. Ucu bir þekilde bugüne kadar gelen bir yaklaþýmla söylemek gerekirse Türk edebiyatýndaki beðenileri daha çok eleþtirmenlerin durduðu yerler belirler. Dolayýsýyla S. Karakoç durduðu yerden, yazýnýn baþýnda verilen cevabý da akla getirir, Yahya Kemal’i þöyle görür:
“Dinin aleyhinde, Ýslâm’ýn aleyhinde yazsaydý, onu âdeta ödüllendirirlerdi çaðýnýn güçlüleri. Ama, o, milletine, milletinin dinine, tarihine, yurduna ve insanlarýna büyük bir sevgi ve saygý duyduðu için, o þiirleri yazdý. O þiirleri yazdýðý için düþmanlýklar kazandý, belki kimilerince küçümsendi.”
“Yahya Kemal’i bir yana býrakýrsak, önüm ardým Batý’yla yýkanmýþtý.” ifadesiyle hem bu þairle hem de kendi þiirinin Doðu’ya bakan kaynaklarýyla ilgili en ufuk açýcý cümlelerden birini kuran Ý. Berk, bunun yaný sýra deðiþik metinlerde sorduðu sorularla da kendisiyle birlikte belli bir edebiyat kanonunun Y. Kemal’e bakýþýný özetler. Bu nedenle yazýyý, cevabý yine kendi içinde uç veren sorularla bitirmek yerinde olur:
“(Cesare) Pavese; ‘Neden boyuna koþuk þiir yazdým?’ diye sorar günlüðünün bir yerinde. Yahya Kemal’i okurken ben hep bu soruyu sormuþumdur kendi kendime: Yahya Kemal neden acaba genellikle beyit düzenini kullanmýþtýr? Sonra da yine genel olarak hep ayný vezinle yazmýþtýr? Neden deðiþik vezinler, biçimler kullanmamýþtýr? Büyük yapýtýný böyle tekdüze sese, biçime boðmuþtur?”[23]
“Þaire karýþýlmaz. Ama hep düþünmüþümdür Yahya Kemal neden çoðunlukla ayný vezni, ayný dize birimlerini, ayný kalýplarý kullanmýþtýr diye? Dünyasýna karýþmýyorum elbet, neden o dünyaya ayný yerden, ayný biçimde bakmýþtýr? Hep elinin altýndakilerle yetinmiþtir? Baþka biçimler, dolayýsýyla baþka anlatýlar, üsluplar denemek gereðini duymamýþtýr? O büyük yapýtýný böyle tekdüze bir biçime indirgemiþtir? Neden tek elle yazmak?”
Not: Bu yazý Türk Edebiyatý’nn 547. sayýsýnda (Mayýs 2019) yayýmlanmýþtýr.
Muharrem Dayanc hakkýndaki diðer yazýlar Gsterim: 1494 | E-posta
|