Son Yorumlar
Son Þans, Tekrarý 105 Yýl Sonra
Bilgi
Yazým içeriði ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazý olmuþ. E...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu þekilde, canlýlarýn hangi amaçla bayýltýðýný bilmeden ve s...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLÝ
ORADAKÝ YURTTAN ÞÝKAYET GELMÝÞTÝR BELEDÝYEYE BELEDÝYEDE GEREKE...
Yorumu Oku

Ak Parti'de deðiþim baþlýyor!
MÜTEAHHÝT
GEYVE TEÞKÝLATI TAMAMEN DEÐÝÞMELÝ MÜCAHÝTLÝKTEN MÜTEAHHÝTL...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüþtü
dileðimizdir
sayýn Murat Kaya; TCDD'nýn genen müdürü ile görüþürken H...
Yorumu Oku

 
Gabey Çeþmesi'nden Çüküren Çeþmesi'ne..
Cuma, 07 Haziran 2013

Gabey Çeþmesi’nden Çüküren Çeþmesi’ne sonrasý Tatlýsu Çeþmesi…

Ayrýlýðýmýz uzun sürdü deðil mi?

Maalesef umduðumdan fazla sürdü, bu defa. Güya yazýlarýmýzý her ayýn yedisinde, on yedisinde ve de yirmi yedisinde yazacaktým. Mayýsýn 17’si, 27’si geçti kapýyý çalan Haziran’ýn yedisi oldu. Malzemede sýkýntý yok. Yazacak konu inanýn çok. Hem yazacaklarýmýz inanýn kimsenin býrakýn arþivini, hayalinde bile yok. Ama olmayýnca olmuyor. Bir rahatsýzlýk dadandý, kafamýza onunla uðraþýyorum. Tahlil, MR derken sýkýntý çýktý ortaya. Omurilikte sýkýþma var, hem de dört ayrý noktadan. Münir Hoca’nýn dediðine bakýlýrsa acilen ameliyatlýðým ama iþte âmâsý var. Öyle kolaydan kafamý deldirmem. Ýlaçla olacak gibi ise ilaca yönelirim. Öyle de oldu hani-yani. Ýlaçlara devam ediyorum ama aðrýsýz da yapamýyorum. Gün 24 saat bende aðrý 25 saat sað omzumun aðrýsýný bir türlü gideremedim. Gideceðe de benzemiyor. Kalýcý, çok beðendi; beni ve omuz köprümü. Hâlbuki beðenilecek kadar da hastalýðý sevmem. Gerçi þeker ve böbrek rahatsýzlýðým var ama onlarý saymýyoruz. Onlar evin çocuðu. Biri 17’lik sonuncusu 13’lük delikanlý Bir tane daha geldi henüz iki aylýk. Büyüyecek gibi. Baksana o kadar hýzlý büyüyor ki; diðer ikisi gibi nazlý deðil. Bu oldukça harbes bir bebecik. Dikkatinizi çeken “harbes” oldu deðil mi? Anlayamadýnýz; açýklayalým. “Harbes”, Serdivan’a ama Eski Serdivan’a özgü bir kelime. Ta Rum Serdivan’a dayanýyor. Aslý ve son hali “hoyratis”. Evrimi de “horyatis, hoyrat, hoyrat, hoyratis”ten geçip gelmekte. Anlamý “çirkin”, “kaba görünüþlü”. Burada kullandýðým anlamý “çirkin” yerinedir. Yani, “çirkin bebecik”.

Kastým bu kadar. Rum Serdivan’da bir “Serdivan Dili”nin varlýðýndan bahsederlerdi, inanmazdým. Ancak 2006’da Kuzey Yunanistan’a yaptýðým “cevelan”da Ýskeçe’ye baðlý Mandýra Köyü’nde ikamet eden Serdivanlý Rumlarýn torunlarýndan öðrendim ki, böyle bir dil var. Adý yok “Petradesi” diyorlar. “Petrades” Taþlýk demek; ayný zamanda Rum Serdivan’ýn 1900’lü yýllarýn ilk çeyreðinde Serdivan adý yerine kendi aralarýnda kullandýklarý bölgenin adý. “Petradesi” var olduðu söylenilen dilin adý ya da sahiplenme karþýlýðýnda kullanýlýyor. Unutmadan “cevelan” Osmanlýca bir kelime “gezinti” karþýlýðýnda kullanýlmaktadýr. Burada þeyin etkisi var gibi; Osmanlýca Dersi alýyorum. Onun etkisi olsa gerek. Bu týpký bugünkü yazýmýzýn baþladýðý nokta olan “Gabey Çeþmesi”nin Samsun Bafra’da o dönem Rumlarý tarafýndan kullanýlan ismi ile ayný kadere sahip. “Gabey Çeþmesi”nin aslý “Gabbe Çeþmesi”dir. Gabbe; kubbe demek. O kelime de bir Petradesi Kelimesi. Serdivan’da yaþayan Hayroomlar, yani hem Gregoryen Ermeniler hem de Rumlar “cami”ye kendi aralarýnda konuþma dili içinde “Gabbe” demektelermiþ. Bir atasözümüz vardýr, bilir misiniz bilmem. “Gabbe içerden olunca, kapý týrkaz tutmaz” diye. Gabbeyi anlattýkta “týrkaz”da ne ola dediðinizi duyar gibi oluyorum. “Týrkaz”ýn çok anlamlý ancak birbirine yakýn anlamlý bir kelime. En uygunu Uþak Yöresi’ndeki anlamý olsa gerek o da “kapý sürgüsü”. Ayný yörede Banaz’da da “kapý sürgüsü” anlamýnda da kullanýlýr. Sanýrým atasözünün ne anlama geldiðini anladýnýz deðil mi a dostlar. Gelelim konumuz olan Gabey’e. Gabey; günümüzde “Gabbe” adýnýn þeklen deðiþmiþ halidir, evrim geçirmiþ halidir. Doðrusu “Gabbe”dir, o kelimenin. Çünkü “Gabey”in tek baþýna kelime olarak herhangi bir dilde anlamý ve karþýlýðý yoktur. Kýsaca “Cami Çeþmesi”dir, “þadýrvan”dýr demek daha iyi olacak sanýrým.

Ama Geyve’de Ýnciksuyu Mahallesi’nden Sarýgazi Köyü Yolu’na girip devam ettiðinizde arkada býraktýðýnýz bir çeþme vardýr, adý Akpýnar Çeþmesi’dir. Sarýgazi Köyü Yolu’nda “Sarýgazi Ovasý”ný geçip köye doðru giderken DSÝ Sulamasý’ný geçince solunuzda kalan yolun ilk iki yüz metresi içinde iki çeþme vardýr; Beypýnar ve Ekiske Çeþmesi isimli. Beypýnar’ý geçinde “Ekiske” önemli gibi. “Ekiske”nin “ekis”i iki anlam içeren bir kelime. Birincil anlamý “sitem, söz dokunduran”. Ýkincil anlamý da “kötü- ters, fena, aksi”. Zaten bu kelime bana yabancý deðil “Ekiske” hali ile. O da bir “Petradesi”. Anlamý da “Aksi çocuk”. Yani “ekis” kelimesi “-ke” ekini alýnca anlamýný deðiþtirip farklý bir anlam içeren kelime haline geliyor. O zaman bahsettiðimiz çeþme bir “Aksi Çocuk Çeþmesi”. Ben öyle istiyorum inadý deðil ama olur, mu olur neden olmasýn. Ekiske Çeþmesi ile Beypýnar Çeþmesi yönüne gitmeyeceðiz, bu yazýmýzda bizim bu haftaki yönümüz “Gabey Çeþmesi” yönü. Saldýk kendimizi düzlüðe. Ne düzlük ama. Alabildiðince solunuzda yalçýn daðlar, saðýnýzda tarlalar. “Sýçancýk Tepesi’ni teðetinden geçip arkasýndan da dolanýp bir iki yüz elli metrelik yol takibi ile saða dönünce karþýna çýkan bir çeþme olursa, doðru yolda oluyorsun yolunu kaybetmediðinden emin olmalýsýn” diye tembihlemiþti yolu bana anlatan Kadir Öðretmen. Kadir Öðretmen, Sarýgazi Köyü Ýlkokulu’nda 1971’de görev yapmýþ kýsa süreli. Bir yarýyýl kalmýþ sonra almýþlar onu Hendek’in Kurtköy’üne. Oradan da Artvin’in Borçkasý’na köyüne “Düzköy”e gitmiþ, bir eðitimci. Düzköy dediðim bir hayli eski köy. 1876 yýlýnda yayýnlanan “Trabzon Vilayeti Salnamesi”ne göre adý “Çxalet” yani “Havuzlu”; 1927’de köyler üzerinde bir araþtýrma yapan Zeki Muvahhit’e göre o yýl köyün adý “Çxala” yani “havuz”; 2009 yýlýnda yapýlmýþ bir çalýþmaya göre de “Çxalazeni” onunda karþýlýðý “ Tamamý ile bir Laz Köyü ve yerleþimi sizin anlayacaðýnýz. Her ne ise konumuz Kadir Öðretmen ve köyü deðil tabii ki. Ancak bilgi vermek gerekiyor, arada. Sonra ne, nerede, neden, nasýl ve hatta ne zaman geldi de aramýza girdi diye saða-sola sormalý oluyoruz. Bunu engellemek için bütün çabamýz. Kösepýnar Çeþmesi’dir gördüðümüz, baþkasý olmaz zaten.

Bir soluklanma suyu içtikten sonra yolumuz Çaðan Tepe’nin eteklerinden devamla Geyve-Umurbey Köy Yolu’na çýkacaktýr, öyle deðil mi? Yola çýktým, bir yüz metre gittim-gitmedim saðda bir çeþme daha. Kadir Öðretmen adýný “Çüküren Çeþmesi” demiþti, mutlaka o çeþmenin yanýndayým. “Çüküren”, tek olarak anlam ifade etmiyor ancak “çükür” bir yüzü balta bir yüzü kazma olan araç olarak karþýmýza gelip, dikilmekte olan bir kelime. Bir de “çökeren” hali var ki bu kelimenin onunda anlamý “kýrlarda, daðlarda biten bir çeþit diken”. Bu hali ile Düzce’de de varlýðýný sürdürmekte “Çüküren” Yýðýlca ilçesine baðlý bir köyün adý. Ankara Beypazarý’nda da bir beldenin “Karaþar Beldesi”nin yaylasýnýn adý, Çüküren. Karaþar Beldesindeki köylerin düðünlerinde “Hakmasý Oyunu” vardýr ki aslýnda bir “Düðün Semahý”dýr. Bölgeye has oyunlarýn en hareketlisidir, sadece kadýnlar oynadýðý dört kiþilik bir oyun. Bir defasýnda oynandýðýný görmüþtüm bir köy düðününde ama Ayaþ’ta idi o düðün. Gelin, sormadým ama Beypazarýlý olsa gerek. Amcasýnýn hanýmý akranlarý ile Hakmasý oynamýþlardý. Onun sözlerinin içinde vardý “Çüküren”. Hatýrladýðým kadarý ile bakýn ne diyor, Hakmasý Oyunu’nun sözleri. “Eðriovadan Çüküren’e göçerler/Boz bulanýk sularýndan içerler/Ýyiyi kötüyü burada seçerler” diye devam ediyordu. Bizim yolumuz üzerindeki “Çüküren”in tam telaffuz ile konulan bir kelime olduðunu sanmýyorum. Doðrusunu merak etmekle kalmadým hala araþtýrýyorum. Doðrusunun “Çukurören” olacaðýný sanýyorum.

Zira hem Umurbey’de hemde çevre köylerinde “ Çüküren”i bile ve hatta kullanan yok. Ya da bileni bana rastlamadý. . Neyse vuruyorum rampaya Umurbey Köyü’ne doðru saðda solda böðürtlenler var, kuþ sesleri, börtü-böcek ve hatta ki yýlanlar. Hem de birkaç tane. Ay Aðustos olmasýna raðmen üçyüz metrelik yolda üç yýlan gördüm, zararsýzýndan. Bana bir þey yaptýklarý, yapmaya yeltendikleri olmadý. Ne onlarýn benimle iþi oldu ne de benim onlarla, her iki taraf kendi halinde almýþ baþýný gitmekte, yol boyu. Gerçi onlar karþýdan karþýya geçtiler. Yok, þimdi hatýrladým biri kýsa olaný bir on metre kadar bayýr boyu gittikten sonra kendini saldý saðdan aþaðýya doðru. Yolu aþaðýlar olsa gerek kim bilir belki de aþaðýdaki Ayýcýk Çeþmesi’nin ya da Osmanpýnar Çeþmesi’nin suyunu içmeyi sevenlerden. Bilemiyorum ama acelesi vardý; Zahar. “Zahar”a da mý yabancýsýnýz, aþk olsun. Herhalde, öyle anlamýnda kullanýlýr; Kocaeli Kandýra’da. Kýsmen Serdivan Meþeli de ve Çubukluda birazcýk da Kazýmpaþa’da. “Dilimize dolanmasý Serdivanlýlýðýmýzdan”. Gide-gide vardýðýmýz yer “Umurbey Köyü”. Umurbey Köyü, oldukça eski bir köy. En eski Geyveli “Sakarya Nehri”dir anca Umurbey’de en eskiler kategorisinde. 1988 yýlýnda 1902 doðumlu olup 1979 yýlýnda aramýzdan ayrýlan Ýktisat Tarihçisi ve Türkiye’de iktisat tarihi biliminin kurucularýndan sayýlan Ömer Lütfi Barkan tarafýndan kaleme alýnan “Hüdavendigar Livasý Tahrir Defterleri” isimli eserde bahis konusu olmaktadýr. Eserin 404.sayfasýnda yazan ifadeye göre köy 1521 yýlýnda “Tekürpýnarý” isimli olup, ayný yýl Sultan I.Murat devri yaþanmaktadýr ve köy Sultan I.Murat tarafýndan yarý-yarýya Umur Bey ile Oruç Bey-Ali Çelebi isimli üç þahsa mülk olarak verilmiþtir. Bir baþka anlatýya göre de köy Ýstanbul’un Fethi öncesinde kurulmuþ bir köy. Köyün kurucusu Fatih Sultan Mehmed’in Umur isimli bir komutaný. Köyü kurduðu tarih 1400’lü yýllar. Yani Osmanlý’nýn kuruluþunun 100.Yýlýnda kurulan köyler arasýnda. Köyün mimarisinden anladýðým bir altý-yedi yüz yýllýk olduðu ama o kadara dayanýr mý bilmem. Birkaç bina var bir hayli eski sayýlacak. Altý-yedi yüz yýl 1300’lü 1400’lü yýllara denk gelmekte. Ýlk verdiðim bilgiye göre Sultan I.Murat Osmanlý’nýn üçüncü padiþahý ve 1389’da vefat etmiþ bir sultan. Her iki anlatýnýn doðru olduðuna inanmaktan gayri çözüm yok. Zaten inanmamak gibi bir durum da yok ortada. Allah için köyün parkýnda soluklandým. Hemen oracýkta þeftali, armut, birkaç erik fena olmadý. Muhtar Osman Önal ve çevresindekiler ne amaçlý köyde olduðumu bilmeden ikramlarýný sundular. Köye gelme nedenimi Akdoðan Göleti’ne gidiyorum þeklinde söyledim. Aslýna bakarsan doðru ancak kýsmen doðru. Öyle ya gezi amaçlý bir yazý için kimseye bir þey söylemek olmaz zira sihir bozulur, doðallýk elden çýkar. Doðallýðý yakalamak adýna birazcýk “Yalanýn Pembeliði”nden yararlanmanýz gerekir. Gerçeði yazmak ancak o zaman güzel ve yapmacýksýz olur. Bu bana göre öyle size göre de öyle mi bilmem? Ama doðrunun bu olduðuna inancým daha fazla gibi. Yarým saat kaldýktan sonra Umurbey’den ayrýlýyorum. Umurbey, bende geniþ hatýralar ve bilgiler diyarý olarak yerini aldý.

Köydeki “Tarihi Hamam” hayli ilginç durumda. Bence varlýðý “Frenklere dayanmakta”. Belki de Bizansa. Oldukça ilginç bir durum var ortada. Hamam hem tarihi bir hamam hem hamamýn çevresindeki sýrtýn adý “Hamamsýrtý” hem de hamamdan ayrýlan sularýn indiði kavuþtuðu derenin adý “Hacýhamamýpýnar” ama hamamýn Sakarya Turizmi adýna kazandýrýlmýþlýðý yok! Evet, Sakarya Turizm Platformu tarafýndan hazýrlanan sitede Geyve ilçesinin “Tarihi Eserleri” içinde adýna dahi rastlamak mümkün deðil. Oldukça ilginç hem de oldukça ilginç bir durum var ortada. Merakým sonraki günlere iliþkin. Bakalým bu yazýdan sonra gündeme gelecek mi? Bekleyelim ve görelim. Sonraki bir gezimi özel olarak “Umurbey”e yapmak üzere ayrýlýyorum; köyden. Yolum “Ceceler”e. Ýkitaþ Tepesi ve Erikli Deresi ve Erenler Tepesi’ni aþarak sert bir “kurba” ile antenleri geçerek sola ayrýlan bir yol ile “Ceceler Köyü”ne vasýl oldum. Ceceler Köyü, güzel ve ufak bir köy. Kutsiyeti var, baðrýnda barýndýrdýðý ve topraðýna defnedilmiþ bulunan “Hece Sultan Türbesi” nedeni ile.

Hece Sultan, bir Horasan Ereni. "Ceceler Köyü" Yolu'na ayrýldýðýmýzda Özel Ýdarenin ruhsatlý hammadde ocaðýný geçip solda Ýkitaþ Tepesi'nden isim alýp "Ýkitaþ Kayasý" adýný alan kaya grubunu ardýmýzda býrakarak saðýmýza Hacýpýnar Deresi'nin geliþi kolay oldu. "Hacýpýnar Deresi"nin üzerine yapýlan yeni menfez yolun bir önemli virajýný yani “kurba”sýný ortadan kaldýrma yeterli olmuþ. Ceceler Köyü'ne giriþimizi saðýmýzda kalan Baklakaya kaya grubu ile görüntülemek üzere Alanlar Sýrtý'na yöneldik. Geçmeden þunlarý yazmak isterim.

Cece”; “cice” kelime hali ile “ihtiyar Hýristiyan kadýný” anlamýný taþýrken ayný hali ile Maçka-Hacavera’da “yok”; Giresun Bulancak’ta “abla”, Antalya Serik’te de “aðabey” olarak karþýlýðýný bulan bir kelime. Ayný kelime Türkiye Türkçesi Yerel Aðýzlarý Sözlüðü’nde iki anlam ile karþýmýza çýkmakta. Nedir bunlar? Birincisi “Kalýntý, bir þeyi eritip süzdükten sonra kalan tortu” ikincisi “arý peteklerinin eritilerek mumu alýndýktan sonra kalan kýsmý”. Gümüþhane’nin Þiran ilçesi kýrsalýnda çocuk dilinde “cece”nin “et” kelimesi ile ayný olduðu yazýlýdýr, yazýlý kaynaklarda. “Cece” kelimesinin aslen “hace” kelimesinin ses deðiþimi sonucu oluþmuþ yeni bir kelime olduðu belirtilmektedir bir baþka kaynakta. “Cece” kelimesi ile ilgili olarak söyleyeceðim son söz. Kelimenin Adýyaman Gölbaþý Aþaðýnasýrlý Köyü ile ilgili. Köyün kurucularý Oðuzlarýn Bozok kolu Yýldýzhan Soyu Begdili Aþireti’nin “Ceceoðullarý Cemaati”nin varlýðýdýr. Köyün kurucusunun “Hoca Bilgin” adýnda bir bey olduðu bilinmektedir. Bu durumda olmak aslýnda bir köy için son derece güzel bir durum. Anlamýnýn birden fazla karþýlýk olarak deðerini bulmasý son derece mükemmel bir durum bence. Yorumunuz ne olur bilemem ama bana göre çok güzel ve özel bir durum.

Sonraki baþlangýç noktam “Alanlar Sýrtý” ve hemen dibinden yükselen “Öldeþ Tepesi”. Öldeþ Tepesi manzarasý ile mükemmel bir doða harikasý olarak karþýmýzda durup-durmakta. Öldeþ’in ne anlama geldiði konusunda tedirginliklerim oldu ilk anda. Sonra bakarým, sonra araþtýrýrým oldu ilk tercihim. Telaþý atlattýktan sonra meþhur antolojilerimden hemen hepsinin kapýsýný çaldým. Sayfalarý karýþtýrýyorum, iþaretlediðim kelimelere bakýyorum, hýzlý-hýzlý geçiyorum önlerinden, trafiðe takýlmadan. Sonra bir yere geliyorum; birkaç kelime çýkartmýþým saðýna-soluna þiirin birinin. Kimi “mürdü”, kimi “bibik” bir baþkasý “Yula”. Yula’nýn ne anlama geldiðini yazmýþým yanýna “meþale” diye. “Mürdü”, kaldýraç, kaldýraç kolu, sýrýk anlamýný taþýr; “Bibik”i soracak olursanýz onunda karþýlýðý Trabzon Beþikdüzü’nde “civciv, ibik, gaga”, Ankara Kalecik ilçesinde de “leblebi”nin adýdýr. “Ne demiþtik, “Yula” . Hah notlarýn arasýnda “Yula”nýn hemen altýnda da “eldeþ” var yanýnda da eþitlenmiþ iþareti ile “Öldeþ” var. Buldum iþte. “Öldeþ” karþýmda durmakta tüm al benisi ile.

Öldeþ”in eþit karþýlýðý not aldýðýmýz “eldeþ” Anadolu’nun birkaç yöresinde “höyük, hondik, ellik, gaflik, baþlýk” anlamlarýný ifadelendirirken kimi yörelerde de “atýþ yapýlan kemik misket”dir ki; o misket, mermerimsi yapýda beyaz üzerinde deseni olan bir miskettir. Çocukken misket oynadýðýmýz kýsa pantolonlu yýllarýmýzda cebimizde “çok özel bir misket” olurdu; onun adý “gaflik”ti. Gaflik, büyük aðbilerimizden kulaðýmýza kaçýrýlmýþ “kar suyu” gibi önemli kelimelerden biri idi. Ona taa o yýllardan aþikârýz; ama “eldeþ”liðine deðil tabi. Karþýma çýkan Murat Aktaþ isimli bir þairin þiiri oldu desem yalan olmaz. Diyor ki; Murat Aktaþ þiirinde “Çoðaldýkça yalnýzlaþýyoruz, Ýsmail/tanrýnýn dili sürçtü/Öldeþ sevdalar kazýndý künyeme/ne yana dönsem mahpus/kahpe bir rüzgâr/”es”lerimi çaldý/yoruldum/soluksuzca çoðalmaktan” ne güzel dizeler, diyorum kendi kendime. Bakýyorum þiirin devamýnda satýrlara “… Kaldýrýmlar kirli ve Öldeþ/gece küs/uçurtmalarsa piç/lehçesi bozulmuþ sahillerin/ben su istiyorum/onlar çöl buyur ediyorlar”. Aman Allahým þu mükemmelliðe bakýn “ben su istiyorum/onlar çöl buyur ediyorlar”… Nasýl bir ruh hali; bu? Ne deðerler nerelerde nerelere uzak kalmýþlar… Deðerlerin kýymetini bilmiyoruz. Bilmiyoruz deðerlerin kýymetini.

Devamýnda da Alanlar Sýrtý'ndan "Baklakaya"yý izlemek hele ki yaz sýcaðýnda izlenen manzarasý ile çok farklý. "Karacevizler Çeþmesi"nin önünde durup Geyve'de aldýðýmýz ünlü "Geyve Üzümü"nü yýkadým. Üzümü yemek için ayrýca bir mola vermedim ama arabada yerken Akdoðan Köyü'ne doðru yol almaya baþlamýþtým. Anlayacaðýnýz bu gezimizi araba ile yapýyorum. Akdoðan Köyü'ne girdiðimizde yolumuzun saðýnda bir eski taþ hem de üzerinde “Grek Alfabesi” ile bezenmiþ yazýlarla dolu bir taþý yol kenarý bir evin önünde sýradan bir taþmýþ gibi gördüm. Tarih boylu-boyunca "sahipsiz" þekilde uzanmýþ yatýyordu. Elimde bulunan el GPS cihazý ile rakým aldýðýmýzda yükseklik "417 metre"yi gösteriyordu. "Pekmeztopraklýðý Sýrtý"ný aþmadan önce Akdoðan Köyü’nün gidiþe göre saðýndan akan Çaðlayan Deresi’nin menfezini geçiyorum. “Menfez” demiþken Þair Orkun Iþýk’ýn kütüphanemde bulunan bir “Þiir Antolojisi”nde yayýnlanmýþ “Menfezler Ýdamlýk” þiirinin son dörtlüðü aklýma geldi. Hayal-meyal sayýkladým hemen oracýkta. Neler dediðimi sormayýn biraz atýp tutmuþum; iyi ki yanýmda kimsecikler yoktu da “rezil-i rüsva olmadým” oracýkta. Doðrusuna kitapta iþaretlenmiþ hali ile kavuþtum; aha da yazýyorum. “Kalbim de oda-oda zindanlar hep karanlýk/Sýfýr olmuþ ruhum menfezlerim idamlýk/Bir gül denizi var göz kapaklarýmýn altýnda/Gelip geçiyor Firdevsler beyazlardan bir anlýk… Bilmem okuduklarýnýzdan mýdýr; Þair Ahmet Ali. Samsun Bafralýdýr, kendisi. Kalemine silahþordur; kalemine tüfektir ve de kalemine ustadýr; yazýp-çizerken. Ne yazdýðýný iyi bilir, kelimelerle oynamayý sever. Biraz bize benzediði söylenir kalem tutuþ tarzý dâhilinde. Bunu burada söylesem ve de yazsam aha da yazdým zaten. “Kibr”e girecektir ama gerçekte budur, hakikaten. Yazdýðýmda anlayacaksýnýz kalemindeki silahþorluðu. Sonra “dedi” dersiniz. Ýnanýn buna. Bakýn nasýl giriþ yapmýþ genç þairimiz. “Ýki ayrý meþgale iki ayrý sýlaya…/Serseri bir ondörtlü kördüðüm gecelere/Ýki ayrý þarjörden boþaltmýþ ikimizi…/ Gün olur aðýr gelir taþýdýðýn kefenin/Bir gece karanlýðý zift dolu tepelerde/Dilinde bin vah olur, kaybettiðin gençliðin”. Yok, böyle bir anlatým, yok böyle bir izanýn içinde kaybolup gitmek. Okudukça olmuþum mahf-ý periþan; olmuþum derd-i isyan. Devamýnda þiirin adýnýn geçtiði mýsralarý da verdiðimde göreceksiniz ki þiirde duygularýn paylaþýmýný. “Ýki ayrý ýrmaktan, iki ayrý denize/Akýyor gözyaþlarým sonsuzluk menfezine/Baþkasýnýn gecesi, baþkasýnýn gündüzü/Her nasýlsa hayattýr hepimizin sürdüðü/Hayat acý, hayat zor/Yoksa hepsi büyü mü?/Bir çoban kavalýndan duyarsýn öldüðümü/Ýþte o gün ilk defa görürsün güldüðümü…”

Söyleyecek söz bulma da zorlanýyorum. Anladýnýz siz ne diyeceðimi. Anladýnýz, anladýnýz. Daha sonra sizinle paylaþýrýz. “Paylaþmak, mutluluktur”. Öyle deðil mi? Sonra Ýl Özel Ýdaresi'nin 2008 yýlýnda yaptýðý "Akdoðan Göleti”ni gördüðümde yüksekliðimiz deniz seviyesinden "509 metre" olmuþtu bile. Akdoðan Göleti'ni batýsýndan gelen Yaz Deresi ile kuzeyinden gelen Kýnalý Deresi ve Köy Deresi kýsmende sanki “Çaðlayan Deresi” beslemekte. Dört derenin insan ve hayvan içme suyu ihtiyacý kullanýmýna açýk sularýnýn bulunduðu "Seva Çeþmesi", "Sazakpýnar Çeþmesi" ve "Mecitpýnarý Çeþmesi"nde büyükbaþ hayvanlarýn istilasýna uðramýþ durumda. Burada söylemeden geçmek olmaz; onu da söyleyelim. “Seva” Ermenice eski bir kelime. Türkçe karþýlýðý “denklik, beraberlik, birlikte olma, denk, müsavi” olarak þekillenmekte. Ayný dilin grameri içinde bir de “sevaim” vardýr ki; onun da anlamý Çayýra baþýboþ salýnmýþ hayvanlar, otlak hayvanlarý”dýr. Yaz Deresi’nin yataðý “Kertil Tepesi”nin eteklerinde. Kertil; bakýnca sözlüklere “Geçit, boðaz, iniþli-çýkýþlý yol” anlamý ile karþýmýza çýkmakta. Ordu’da kimi yerlerde Patates”in adý olmuþ Kertil, Ünye’de de “engin-uçsuz bucaksýz verimsiz toprak” anlamýnda kullanýlýr. Kertil’i ilk kez duymuþluðum yok. Kaynarca’da Ýlçe Özel Ýdare Müdürlüðü görevim sýrasýnda “Kertil Köyü”nü gezip görmüþlüðüm vardýr. Antep’te, Balýkesir’de Ordu’da da Kerti isimli köylerin varlýðýný o yýllarda öðrenmiþtim. Hatta Ordu’nun Iþýklý Köyü’nde bulunan dört mahalleden birinin adý “Kertil”dir. O yýllarda “Kertil Mahallesi”ni Gaziantep’ten bir Ordulu asker gencimiz þöyle yazar mektubuna. “Sayýn… Kertil, Merkez Sokak Iþýklý-Ordu” diye yazar. Her nedense mektup “Kaynarca Kertil Köyü” ne gelir Muhtarda “Bizim köyde böyle biri yok, hem bu mektup Ordu’nun” der ve bana iade eder, bende alýp Kaymakamlýðýn karþýsýndaki PTT’ye teslim etmiþtim. Antep’te müvezziler “Kertil”leri karýþtýrmýþ olsa gerek. Göletin kenarýna geldiðimde akþamýn karartýsý hafiften belli oluyor ve hafiften de serinlik baþlamýþtý bile. Açtým çantamý meþhur “patates haþlama”mý ve “bol kaþarlý tostu”mu koydum önüme. Yanýnda da “Ayran”. Ayraný ve yoðurdu eskiden beri çok severim. Ramazan Ayý’nda ayraný kesinlikle yanýmdan eksik etmem. Zaten çorbayý içtikten sonra “bir bardak ayran içme”den yemeði tabaðýma koydurmam. Ayranýn markasýný demem reklama girer demeyeceðim ve adýný söyleyeceðim. “Güneþoðlu Ayran”. Yereli severim, yerel olan her þeyi severim. Dostlar burasý çok güzel, burasý çok havadar; hem balýkta var. Böyle bir geziyi sizlere de tavsiye ederim.

 

Tekrar buluþmak ve karþýnýza çýkmak üzere Allaha Emanet Olun…

Ýrfan Özdilek NÝÞANCIK

 

 


Ýrfan Özdilek Niþancýk hakkýndaki diðer yazýlar
Gsterim: 4576 | E-posta

lk Yorumu Siz Yazn
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Ltfen Yorumlarnz Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kiisel Szl Kelimeler Silinecektir.
Adnz:
Balk:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Gvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazlan Yorumlar Hakknda E-Posta Araclyla Bilgilendirilmek stiyorum

Yazdr E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.