‘Kötü barış iyi savaştan iyidir’ |
Cumartesi, 31 Ağustos 2013 |
Günlerdir diken üstündeyiz.
Savaş çığırtkanlığı yapanlar, Suriye’de yaşanan kimyasal katliamı gerekçe gösterip Türkiye’yi bir savaşa sokmaya çalışıyorlar.
Savaşsa bizi korkutuyor.
Bu süreçte inadına barış çağrısı yapanlar da var.
Özellikle iktidar partisi AKP içinden barış çağrısı yapanları gördükçe biraz olsun rahatlıyorum.
Dün de Yeni Şafak’ta eski Milletvekilimiz Süleyman Gündüz köşesinde barışın bölge için önemine dikkat çekti.
Gündüz’ün bu yazısının bazı bölümlerini dikkatinize sunmak istiyorum. Tamamına Yeni Şafak’ın internet sitesinden ulaşabilirsiniz.
“Orta Doğu’da küresel krize dönüşme eğilimi gösteren sorunların gölgesinde Balkan seyahatine çıktık. Balkanlar’ın içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durumu yakinen görme fırsatımız oldu.
Bugün Orta Doğu’daki gelişmeler için Balkanlaşma ifadesi kullanılıyor. Bu ne kadar doğru bir benzetmedir ona bakmak gerekir.
1989’da ortaya çıkan değişim dalgası Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın çözülmesine neden olmuştu. Bu durum dini ve etnik farklılığın olduğu ülkelerde savaşları başlattı. O günlerde siyasi bilimciler Orta Doğu’da yaşananlardan yola çıkarak gelişmelere ’Lübnanlaşma’ adını veriyorlardı.
Özellikle Balkanlar’daki çatışmalar dini ve etnik temele dayandığı için benzeşir bir yönü vardı. Bugün Orta Doğu’daki gelişmelere ’Balkanlaşma’ olarak adlandırmak doğrusu zorlayıcı bir durumdur. Sadece istikrarsızlaştırmadan dolayı kullanılıyorsa doğru olabilir.
Orta Doğu’da Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Mısır, Somali, Tunus ve Mali ekseninde yaşananlar etnik bir çatışmadan çok mezhebi farklılıklardan kaynaklanmaktadır.
Suriye sorunu ise küresel aktörlerin ve bölge ülkelerinin çıkar stratejileri üzerinden görülen bir hesaplaşmaya dönüştü. Suriye halkına ise kin ve nefretin derinleşmesi, Baas iktidarını destekleyenler veya karşısında yer alanlardan olmak üzere; 100 binden fazla insanın ölmesi, binlercesinin yaralanması, milyonlarcasının iç ve dış göçe maruz kalması kaldı.
Bu günlerde batılı ülkelerin oluşturacağı bir koalisyonun Suriye’ye müdahalesi için geri sayıma başlandı. Öyle ki; görsel ve yazılı medyada, jet ve füze görselleri eşliğinde vurulacak hedeflere dair haritalar yayınlanıyor ve planlar yapılıyor. Ayrıca, ABD öncülüğünde yapılacak müdahaleyi ister konumda bıraktığı için Esed kınanırken; Mısır darbesi dolayısıyla eleştirilen ABD, AB ve bir kısım Orta Doğu ülkeleriyle de birlikte hareket edildiği için mazeret oluşturulmakta. Mısır da ayrışan tavırlar Suriye de nasıl örtüşecek?
Suriye’de yaşananlar tahammül edilemez bir hale geldi.
Masum halka karşı şiddeti hiçbir inanç masum gösteremez.
ABD yönetimi ’Suriye’ye yapılacak müdahalenin asker ayağı değmeden, dar kapsamlı (limitli) ve rejim değişikliğine neden olmayacağını’ açıkladı. O zaman akla bu müdahalenin neye yarayacağı sorusu geliyor.
Henüz BM’den bir onay çıkmadı. Ayrıca ABD Temsilciler Meclisi ve İngiltere Parlamentosu müdahaleye karşı tavır geliştirdiler.
Suriye’de ki ayrışma dini ve etnik yapılardan çok yönetim eleştirisi ve mezhepler arasında yaşanmaktadır.
Suriye sorununun çözümünde hangi mezhebi anlayışın sözü egemen kılınacak? Sünnilerin mi, Şiilerin mi yoksa Selefilerin mi? Sekülerlerin ve dini azınlıkların durumu ne olacak?
Uluslararası müdahaleyi yapacak olanlar, talep edenler ve destekleyenler Suriye’nin geleceğini de düşünmelidirler.
Suriye sorununun çözümü için tüm tarafların masaya oturduğu bir siyasi müzakere süreçinden başka çıkış yolu gözükmüyor.
Kötü barış iyi savaştan iyidir.
’Limitli müdahale’ sadece yapılmış olmak için olacak ve Suriye’de sorunu çözmekten çok; bölgeyi daha kaotik hale getirecektir.” Sezai Matur hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1448 | E-posta
|
|
|