Dedem Geyve’yi çok severmiş. Bir gün babam merak etmiş ve sormuş: ‘’Baba’’ demiş, ‘’niçin Geyve’yi çok seviyorsun?’’ Cevabı çok çarpıcı olmuş dedemin: ‘’Evladım’’ demiş, ‘’Geyve’ye düşman giremedi de ondan.’’
Kime sorarsanız sorun, eğer bir insanın yolu Geyve’den bir şekilde geçmişse, mutlaka konuşmasına güzel sözlerle ve güzel hatıralarla başlayacaktır. Geyve sadece doğasıyla değil, güler yüzlü halkıyla da insana huzur verir. Geyve sadece çalışkan değildir, mütevazıdır da, hoşgörülüdür de, sevecendir de.
İki kız kardeşim burada yaşıyor. Yeğenlerim burada büyüdüler. Ben de ortaokul birinci sınıfı her gün Karaçam Köyü’nden gelip-giderek burada okudum. Köydeki küçük bakkalımıza genelde buradan öteberi alırdık. (Akyeller ve Özten Kardeşler) O zaman tekel belası vardı. Sigara ve çayı İmam Hatip Lisesi’nin hemen arkasında bulunan Tekel İşletmesi’nden alır, tıka basa doldurduğumuz çuvalı sırtlar otobüs durağına gelirdik. Gençlik işte, ne kadar utanırdım. Sigara veya çay çuvalı sırtımdayken arkadaşlarımdan biri beni görecek diye ödüm kopardı. Yüzümü örter, bakışlarımı yere indirirdim yürürken. Aradan neredeyse otuz yıl geçmiş. Âh o güzel günler âh.
Yazları Geyve, bizim gibi köyden gelenler için şenlik demekti. Hele hele kaymakamlık turnuvası futbolu ve futbol sevgisini bu sıcak günlerde zirveye taşırdı. Ne çekişmeli maçlar olurdu, ne heyecanlar yaşardık Allah’ım. Turanları, Aykutları hayal meyal, ilk olarak, bu günlerden hatırlıyorum. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa…
Perşembe günleri dolar taşardı Geyve. İnsanlar sadece alışveriş yapmak için değil dostlarıyla buluşmak için de kopup gelirlerdi mahallelerinden, köylerinden. Sadece meyve-sebze, giyim-kuşam pazarı değil dostluk pazarları da kurulurdu her yerde. Geyve’nin nabzı daha bir hızlı atardı bu gün.
Geyve.com’a yazı yazmam istenince çok heyecanlandım. Büyük maniler çıkmadığı sürece bazen haftada bazen on beş günde bir bu sitede görücüye çıkacağım. Açık konuşmayı severim, hedef kitlem öncelikle gençler ve daha sonra edebiyata, şiire, öyküye, denemeye, tiyatroya hâsılı sanata bir şekilde ilgi duyan herkes.
Yıllar önceydi. Bir dostum elimden tutmuş beni bir Geyveli yöneticinin yanına götürmüştü. Geyve için neler yapabileceğimizi konuşacaktık. Bir türlü sıra bize gelmemişti. Zar-zor makama kabul edildikten kısa bir süre sonra, mahallesinde çok da önemli olmayan bir konuda sorun yaşayan bir beyefendi, odaya girdi. Biz, iki arkadaş, birbirimizin yüzüne baka baka dışarı çıkıp Karaçam’a döndük. (Çok uzun yıllar önce yaşadığımız bu hadisenin bugünün siyasî gündemiyle ilgisi yok, asla yanlış anlaşılmak istemem.)
Ne mi demek istiyorum? Bu topraklar her anlamda daha iyiyi hak ediyor. Geyve’nin sorunlarına eğilecek, onun değerlerini ulusal ve evrensel boyutta tanıtacak, halkına sadece ekonomik ve siyasal anlamda değil kültürel bağlamda da yeni yeni ufuklar açacak.
Unutuyordum. Geyve Türk edebiyatına damgasını vurmuş en içli edebî metne şiirsel anlamda mekânlık eder. Şair, elli sene sonra Geyve’yi ‘’Gülce’’ yapsa da bu hakikat değişmeyecek. Geyve ‘’Mona Rosa’’nın doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı, serpildiği yerdir, öyle de kalacaktır.
Daha ilk yazıda sözü çok da uzatmanın anlamı yok. Size Balkanların en sıcak ülkesi Bosna- Hersek’ten saygılarımı, selamlarımı gönderiyorum şimdilik. Kalın sağlıcakla. Muharrem Dayanc hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 3470 | E-posta
|