Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Ne olur benden önce ölme anne
Pazar, 05 Ocak 2014

Yıllar önceydi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde çıkardığımız Üniversite Gazetesi’ndeki köşem için babaannem ile ilgili bir yazı yazmıştım. Tanıdıklarım yazıyı görmüşler, beğenmişler. Annemin de olduğu bir ortamda ve hiç beklemediğim bir anda konu açıldı, fazla direnemedim yazıyı okumak zorunda kaldım. Yazı bittikten sonra bir süre birbirimizin gözlerine bakamadık. Neden sonra, annemle göz göze geldik. Hayatın bütün yükünü zümrüt yeşili gözlerine toplamış benim güzel kahramanım, içli bakışlarıyla soruyordu, ya bana? Saatlerce geçmedi içimdeki bu yangın; ya bana?

İşte o akşam, belki şiir denemez ama, annem için, içinde dizelerin, imgelerin biraz da mahcubiyetin bulunduğu bir şeyler karaladım. Şiiri ve hikâyesini sona bırakalım.

Çocukluğumda anneme bırakılmayacak kadar kıymetliydim. Altı kızdan sonra dünyaya gelmenin bütün avantajlarını doya doya yaşamıştım. Evet babaannemdi üstüme düşen bulut, onun sevgisiydi ruhumu besleyen, ilgisiydi beni doyuran. Sadece köydeki küçük evimizde bitmiyordu bu ilgi, bu sevgi, bu şefkat, babaannemle birlikte halalarımın yaşadığı Adapazarı’na, İstanbul’a, amcamın yaşadığı İzmit’e taşıyordu. Yani annemle baş başa kalamıyorduk hiç. O bir kenardan bizi seyrediyordu. Neyse çok da derine inmeyelim.

İnek, eşek, tavuk yani hem ‘’ahır’’ımız vardı, hem ‘’kümes’’imiz. Her yıl muntazaman ekilen evimizin arkasındaki kocaman bahçe ve bunun dışında üç tarla, anlayacağınız ‘’çiftçi’’ydik de. Tam da bu nedenle evimizin hemen yanında bahçeden/tarladan topladıklarımızı saklamak ve kurutmak için kullandığımız ‘’seren’’imiz vardı. Bitmedi, bir de ‘’değirmen’’imiz. Bu su değirmeni Geyve Boğazı’nın tek ve en otantik su müzesi gibiydi. (Hâlâ durur.) Her gün defalarca uğranan bu hayalhanemin sorumluluğu da ona aitti. ‘’Dükkân’’ımız vardı, ona da el atardı yeri geldikçe. Kışlık odun hazırlama telaşımız ki aylarca sürerdi. Kilometrelerce uzaktan öküz arabasıyla taşınan, kesilen, istif edilen odunların da sorumluluğunun bir kısmı onundu. Başta tarhana olmak üzere kış için hazırlanan öteberiye hiç girmeyeceğim. Ev, köydeki baba evi olunca, bütün akrabalarımızın sadece bayram ve özel günlerde değil sürekli gelip gittikleri, şenlendirdikleri bir mekândı yaşadığımız. Ve bütün bunlarla beraber dokuz çocuk… Ve bütün bunlarla birlikte şımarık bir ‘’veliaht’’…

Annem mi? Geyve Boğazı’nın en trajik olayını yaşamış bir Anadolu kadını. Yıllar önce bir hikâyemde anlatmıştım bunu uzun uzun. Her okuduğumda hikâye edebî metin olmaktan çıkar gözlerimde buğu olur. Uzatmayacağım. 1950’li yıllar. Babam o dönem için çok popüler olan devlet memurluğu sınavını kazanmış İstanbul’a gidiyor. Evde ve dahi annemin gönlünde bayram havası. Babam, komşu köy Doğançay’dan trene binecek, İstanbul’a gidecek ve en kısa sürede annemi de yanına alacak. Arkadaşları ısrar ediyorlar demiryollarının bakımını yapan ‘’terazi’’ denen araçla seni Doğançay’a bırakalım diye. Bu demiryolu aracı Karaçam Köyü’nün hemen çıkışındaki demiryolunun tam ortasına geldiğinde, karşılarına ters istikametten kurşun gibi gelen bir tren çıkıveriyor. Facia. Onlarca insan ölüyor. Babam Sakarya Nehri’ne düşüp kurtulan iki insandan biri. İki yıl yatağa mahkum. Artık eski hayatına dönemeyeceğini, hatta çocuk sahibi olamayacağını söylüyor doktorlar. Ah benim cennet gülü annem, yaşasın da diyor… Karaçam keder oluyor onun için, kader oluyor. Benim içimde de hiç dinmeyen İstanbul hayalleri, demek ki genetik olarak bana geçmiş annemden mavi mavi.

Annesiz bir çağ bu. İnsanlar yetim büyüyorlar. O yüzden bu kadar azgın yürekler, o yüzden bu kadar sevgiye aç dünya. Dokuz çocukla birlikte yeni doğmuş kuzular, düveler de onun çocuğu gibiydi. Bahçede yeşeren ekinler, çiçek açan erik, kiraz, şeftali dalları da onun çocuğu gibiydi. Çok dikkat ettim, hayatta hep annesi anneme benzeyen insanları sevmişim: fedakâr, gururlu, içli. Hatta sevdiğim edebiyatçılar bile hep ana kuzusuydular. Yahya Kemal’den Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Ahmet Hâşim’den Ziya Osman’a, Necip Fazıl’dan Nazım’a, Sait Faik’ten Mehmet Kaplan’a…

Yine bir akşam oturuyoruz. Bayram arifesi olmalı. Bütün çocuklar, torunlar evde. Şenlik erkenden başlamış. ‘’Anne’’, dedim, ‘’sana şiir yazdım’’… ‘’Biliyordum yazacağını’’ der gibi baktı yüzüme. Okuyamazdım ki. Sonunu getiremezdim ki. Söz ağzımdan çıkmıştı…

Şiir bittikten sonra annem beni yanaklarımdan o güne kadar hiç öpmediği gibi öptü. Bütün sıkıntılarını unutmuştu, Allah’ım ben hep sana inandım, sana güvendim diyen bir eda vardı bakışlarında.
Ne dersiniz, bir kere de beraber okuyalım mı şiiri:

Bu sevgi karşılıksız kalmayacak anne
Kök salacak dal verecek
Meyve sunacak gönüllere

Ve bir kalp durana kadar
Senin için atacak
Senin için çarpacak
Bu sevgi karşılıksız kalmayacak anne

Sanki yarın sabah ölecekmişim gibi
Tuhaf bir his var içimde
Ölmek mi hiç zor değil benim için
Ne olur benden önce ölme anne

(21.02.2002)


Muharrem Dayanc hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1984 | E-posta

Yorumlar (1)
RSS Yorumlar
1. 05-01-2014 18:44
bilek
gözlerim doldu hocam gerçektn harika ve çok içli... bizi yazılarınızdan mahrum bırakmayın :)
Yazar tuba (Misafir)

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.