2009 seçimleri öncesi yazdığım mektuplara baktıkça bugün ne kadar haklı olduğumu bir kez daha görüyorum.
18 Mart 2009’da neler yazmışım.
Bugüne bakın, yazıyı okuyun ve yorumunuzu yapın;
“Sayın Başkan
Söylediğin sözlerin nasıl algılandığına dikkat etmelisin.
Bu şehrin Büyükşehir Belediye Başkanı abur, cubur konuşmalar yapamaz, yapmamalıdır. Avam ağzı bu şehri temsil edenlere yakışmaz.
Söylemek istediğini, kibar bir üslup ve temiz bir Türkçe ile anlatabilmelisin.
Her şeyden önce bu şehirdeki çocuklara ve gençlere örnek olmalısın.
Seni başarılı kılacak olan şey ciddiyettir.
Bu şehrin insanına, büyük, küçük, zengin, fakir, hatta akıllı, deli ayrımı yapmadan, ciddiyetle yaklaşmalısın.
İnsanların niyeti her ne olursa olsun, sana nasıl hitap ederlerse etsinler, sen ciddiyetle yaklaş...
Bu şehrin gerçek anlamda ciddiyet sorunu var.
Eğer sen işi en başından sıkı tutarsan, ciddiyetsizliği alışkanlık haline
getirmiş olanlar da kendilerine çeki düzen verirler.
Sayın Başkan, bugüne kadar kendine iyi kötü bir dost çevresi edinmişsindir.
Bu dostların eğer gerçekten dost ise sana ayak bağı olmazlar...
Kalitesiz tavırlarla seni toplum önünde zor durumda bırakmazlar.
Onları da şimdiden etrafına topla ve uyar.
Biliyorum, sen şimdi onları kırmaktan çekinirsin.
Sen bir yolunu bul, bu mektubu onlara okut.
Senin söylemen gereken ama söyleyemeyeceğin şeyleri ben anlatmış olayım.
Ey, yeni belediye başkanımızın sevgili dostları,
kimsiniz, kimlersiniz, adınız, sanınız nedir, ne iş yaparsınız bilmem, bilemem.
Ama ne olur, arkadaşınız başkanlık koltuğuna oturduktan sonra tavırlarınıza dikkat edin.
Başkanı rezil ya da vezir edecek olan sizlersiniz.
Bunu unutmayın.
Durduk yerde Belediye’ye gidip, personeli esir almayın.
Başkan’a yakın olmanızdan dolayı sizlere ayrıcalık tanınmasını istemeyin, beklemeyin.
Eğer fedakarlık yapılması gerekiyorsa, bunu en başta sizin yapmanız gerekir.
Hatta, Başkan ile oturup, konuşun, kendisini zor durumda bırakmamak için 5 yıl boyunca hiç görüşmemek, hiçbir şey istememek dahil olmak üzere neler yapabileceğinizi
kendisine sorun.
Eğer haksız menfaat sağlamak gibi aşağılık beklentileriniz yok ise bu önerilerim kulağınıza küpe olsun.
Ama derdiniz başka ise size diyebileceğim hiçbir şey yok.
Evet, Sayın Başkan, görüyorsun ya, iş seninle de bitmiyor.
Arkadaşların, ailen, akrabaların da seninle bir ve beraber sayılıyor...
Aslında herkes kendi yaptığından sorumludur ama siyaset farklı bir alan...
Dikkatli olmanda fayda var.
Proje üretmek, şehrin sorunlarına pratik çözümler bulmak kolay değildir.
Yeni icatlar yerine denenmiş, faydalı olduğu görülmüş,
uygulamaları benimsemen, sana zaman kazandıracak ve kaynak israfına engel olacaktır. Belediye başkanları yurtdışı gezilerini çok severler, biliriz.
Gezip tozmak ayrı şey, incelemek, öğrenmek apayrı bir şeydir.
Elbette, yurtdışı gezilerine katılacak, görgünü, bilgini arttıracaksın.
Gelişmiş şehirlerdeki uygulamaları Sakarya’da da hayata geçirebilmen için yurtdışına ne kadar çok çıkarsan o kadar iyi olur.
Ama eğer bu gezileri geyik muhabbetinden başka meziyeti olmayan ahbaplarınla gönül eğlendireceğin, hoşça vakit geçireceğin seanslar olarak görürsen, harcadığın yolluklar, ödenekler haramdır bilesin.
Bu gezilerde yanında mutlaka gideceğin ülkenin lisanını bilen biri olmalı.
Ayrıca Belediye’de sana proje danışmanlığı yapacak olan uzman kişiler de bu
gezilere katılıp, gereken notları almalılar.
Yoksa, gezip tozmakla gününü gün edersin ama tatlı tatlı yediğin hurmalar, 5 yıl geçip seçim
zamanı kapıya dayandığında çok fena tırmalamaya başlar.” Sezai Matur hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1110 | E-posta
|