Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Karaçam Manileri (2)
Cuma, 11 Nisan 2014

Topraktan kopmamış insanın sesidir mani. Bugün sadece kâğıt üstünde nefes alıp veriyor. Eskiden bizim ve duygularımızın sesli tercümanıydı oysa. Kaç acıyla yandı, kaç sevdaya dayandı, kaç hisse aracılık etti, kim bilir?

Coğrafyanın, âdetlerin, acıların, sevinçlerin, hayallerin, ama çoğunlukla aşkların, beklentilerin, sitemlerin en yalın dilidir mani. Bu dil kadınca bir incelik ve nahiflik taşır, güzelliği de biraz bundandır.

Yahya Kemal’in, ‘’Şarkılar bizim romanlarımızdır.’’ sözü kültür tarihimizi bir yönüyle özetleyecek kadar güzeldir. Ya diğer yönü? Ya maniler ve manilerin genelde ezgiyle söylenmiş şekli olan türküler? Ya uzun havalar, ya ağıtlar? Şarkılar kayda değer şehirli aşkları anlatır daha çok, ya köy kızlarının içlerinde büyütüp dolaylı yollarla hem sevdiklerine hem büyüklerine hissettirmeye, sezdirmeye çalıştıkları duygular? Ne dersiniz, onlar roman etmez mi? Hikâye etmez mi? Anlatılmaya değmez mi?

Hasret iklimidir Karaçam. Kafkasya’dan göç eden insanların kurduğu özlem beşiğidir. Arada kalışın, geride bırakılanlarla hâlihâzırda yaşananların, insanları derin düşünmek ve konuşmak zorunda bıraktığı kültür anaforudur. Sırtını dağlara yaslamış, gönlünün güzelliklerini manilerle, türkülerle Sakarya’ya dökmüş sevdalı bir genç kızdır Karaçam.

Nasıl doğdu bütün bu maniler? Nasıl büyüdü ve nasıl aktarıldı dilden dile, gönülden gönüle? Geçmişe gitmek gerekir bunu anlamak için.

Genelde mısır ve buğday ekilen, ama aralara ayçiçeklerinin, fasulyelerin, kabakların, domateslerin serpiştirildiği tarlalar. Mısır ve buğday başı çekiyor elbette. Bunların ekilmesi çok da zor değil, ama hasat mevsimleri komşuların yardımına ihtiyaç duyacak kadar çetin geçiyor.

Mısırdan başlayalım. Önce tek tek kırılır mısır koçanları. Daha sonra bunlar tarlanın belli yerlerine toplanır ve buradan da evlere taşınır traktör veya öküz arabalarıyla. Eve taşınan tonlarca mısır koçanını kabuğundan ayıklamak zordur, belalı iştir. İşte tam da bu zamanlarda düzenlenir meciler (imeceler). Bütün köy davet edilir bu mecilere, ama bu toplantıların meraklıları daha çok gençlerdir. Mısırı kabuğundan soyduktan (ayıkladıktan) sonra beğendiğiniz insanın bulunduğu yere doğru atarsınız sürekli. Baktınız olmuyor, dikkat çekemiyorsunuz söz/dil devreye girer bu sefer, mani atmaya başlarsınız. Ama bu maniler öyle açık açık birini işaret etmez/edemez, sadece anlaması gerekenler anlar onu. İncelik ister, ustalık ister, dile ve imgelere hakimiyet ister.

(Mısırımız olmuyor/Ambarımız dolmuyor/Kısmetimiz var ama/Sebep olan olmuyor)

Buğday kesmek, hele hele yaz sıcağına denk geldiğinde tam bir çiledir. Bütün komşu kadınlar, bu buğday kesme imecesine pek gönüllü olmasa da katılmak zorundadırlar. Çünkü bugün sana yarın banadır. Sabahın erken bir vaktinde onlarca kadın, çizgi gibi yan yana dizilir ve oraklarla başlarlar buğday denizini yere sermeye. Öğleye doğru kimsede hal kalmaz. Güç ve takatin tam bitmeye başladığı zamanlarda, bir yanık mani yükselir tarlanın ortasından bir yerlerden. Tekrar can gelir yorulmuş bedenlere ve yüreklere. Candır mani, hem de öyle bir candır ki anlayamazsınız ne zaman bittiğini on dönüm tarlanın.

(Buğdayı biçiyorum/Yâre yol açıyorum/İstet beni babamdan/Vermese kaçıyorum)

Bir de düğünlerimiz vardı, ‘’cilveloy nanayda’’lı. Manilerle ve manilere katılan ritim ve melodiyle çekilen halaylarımız. Böyle ortamlarda mani söylemek, mani atmak ayrıca cesaret ve yürek isterdi. Hata kabul etmezdi böyle yerler. Yanlış bir kelime, telaffuz, küçük bir tıkanıklık veya sessizlik bütün karizmanızı yerle bir edebilirdi. Genelde tulum ve kemençe eşliğinde oynanan bu oyunların süsüydü mani.

(Taksi geliyor taksi/Üstünde sarı saksı/Düğünüme gelecek/On minibüs yüz taksi)

Çok da bekletmemek lâzım manileri. Ne dersiniz birkaç Karaçam manisine daha?

Bir dostum, yeşile batmış, evlerinin hemen arkasında bütün doğallığıyla ormanın başladığı bir köyden evliydi. Bir gün eşini Maşukiye’ye balık yemeye götürüyor. Bilenler bilir, burası yeşilliğiyle, doğallığıyla cennetten bir parçadır. Hatta o kadar güzeldir ki balık karnınızı, manzara ruhunuzu doyurur. ‘’Tam oturacaktık’’ diyor dostum, hanım; ‘’Beni buraya mı getirdin?’’ diye sormaz mı. ‘’Ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemedim!’’ ‘’Beğenmedin mi?’’ diyebiliyor ancak. ‘’Bey bey’’ diyor eşi, ‘’Ben ormandan, ağaçtan, dereden bıktım, beni şehre götür, alışveriş merkezine götür, lokantaya götür…’’ Tekrar biniyorlar arabaya şehrin yolunu tutuyorlar.

Bir köylü kızın en büyük hayali nedir? Hemen söyleyeyim, bir gün şehirde yaşamak:

Ben ağzımı açamam

Otuz iki dişim var

Şehire gideceğim

Köylerde ne işim var?

Gelin, geldiği evin yabancısıdır. Bu yüzden yardıma ve şefkate muhtaçtır. Nasıl alışırsa öyle yaşar, davranır çünkü. Henüz pembe boyası dökülmemiştir güzel günlerin. Toprağa bağlı rençber hayatı bir şeyi zorunlu kılar köylerde: Sabah erken kalkmak.

Tıpkı;

Al Fadime’m bal Fadime’m
Yanakları gül Fadime’m
Uyan uyan sabah oldu
Namazını kıl Fadime’m
, şeklinde uzayıp giden Emirdağ türküsünde hikâyesi anlatılan Fadime’nin sabah ezanıyla uyanması gibi. Karaçamlı Fadimeler de farklı değil:

Gelin duvara dayan

Pembe boyaya boyan

Benden sana nasihat

Sabahtan erken uyan

Daha önce kaydettiğim yüzden fazla Karaçam manisine dikkatli bir şekilde bir daha baktım. Gördüm ki bu manilerde daha çok genç kızlar ve onların hayal dünyaları var. Sevdikleri var, özlemleri var, kırgınlıkları var. Kimi; ‘’Yaş nane kuru nane/Seni severim anne/İlk yârimden ayırdın/Bundan ayırma anne’’ diye annesine sitem ediyor, kimi de; ‘’Ayakkabı bağımı/Yâre bağlatacağım/ Seveceğim başka yar/Seni çatlatacağım’’ diyerek sevdiğini kıskandırmaya çalışıyordu. Bazen de çaresizdi yürekler; ‘’Kolumdaki saati/Ver kurayım kurayım/Aldılar sevdiğimi/Hangisini vurayım’’ diyerek içimize ateş düşürüyordu.

Âdetler dedik, bir örnek de ona verelim ve yavaş yavaş yazımızı itmam edelim. Gelinlerin, genelde kaynatalarıyla iyi anlaştıkları bilinen bir gerçektir. Abdest alırken büyüklerin eline su dökmek ve peşkir tutmak gelinliğin şiarındandır. Bu âdetten hareketle, ‘’İnşallah sana varırım’’ın bu kadar ince ve doğal söylendiği başka örnek hatırlamıyorum:

Armutun dibi kuyu

Uyu sevdiğim uyu

İnşallah ben veririm

Babana abdest suyu

Son söz elbette kaynanalarındır.

Ne demişler; ‘’Kaynananın iyisi mezardadır.’’ Bir sosyal problem veya başka bir ifadeyle nesil çatışmasıdır bu topraklarda gelin-kaynana kapışması: (Demiryolun üstüne/Sıra sıra aynalar/Gelini kıskanıyor/Şimdiki kaynanalar)

Dayanamamış bir gelin ve sonunda kaynanasıyla ilgili duygularını başka söze mahal bırakmayacak şekilde ağzından kaçırmış:

Bahçeye attım kazık

Kaynanam ölmüş yazık

Kaynanama acımam

Bir top kefene yazık

Köyleri de kendimize benzettik. Pınarlarını kuruttuk. Su, göz ve söz pınarlarını. Ama umut pınarlarımız asla kurumayacak. Bu millet maniden ve türküden vazgeçmeyecek dostlar. Çünkü bugün en çok muhtacı olduğumuz ince damar onlarda atıyor.



Muharrem Dayanc hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 2458 | E-posta

İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.