Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Kara Fatma için anıt mezar
Pazar, 04 Mayıs 2014

Kara Fatma için anıt mezar... Kurtuluş Savaşı döneminde Geyve'de de önemli mücadeleye katılan Kara Fatma için anıt mezar yapılıyor..

Milli Mücadele döneminde asker eşiyle birlikte cepheden cepheye koşan, Kara Fatma lakaplı Fatma Seher için Türk Kızılayı'nca İstanbul'a anıt mezar yapılıyor. Anıt mezarın 11 Haziran'da açılması planlanıyor

Türk Kızılayı, Milli Mücadele dönemi kahramanlarından 'Kara Fatma' lakaplı Erzurumlu Fatma Seher için İstanbul'da anıt mezar yapıyor. Milli Mücadele döneminde asker eşiyle birlikte cepheden cepheye koşan, askerlere yemek pişiren ve gerektiğinde yaralarını saran Fatma Seher adına Kasımpaşa Kulaksız Mezarlığı'nda bir süre önce yapımına başlanan anıt mezarın inşası sürüyor. Asker olmamasına rağmen Sarıkamış'ta savaşan ve kurduğu 300 kişilik birlikle vatan toprağını düşman karşısında savunan Fatma Seher'in kahramanlıkları sadece yurt içinde değil yurt dışında da yankı buldu. Mustafa Kemal Atatürk'ün izniyle üsteğmen rütbesiyle savaşa katılan Kara Fatma, aynı kahramanlığı kendisine bağlanan maaşı Kızılay'a bağışlayarak da gösterdi.

11 HAZİRAN'DA AÇILACAK

1955'te hayatını kaybeden Kara Fatma'nın naaşı Kasımpaşa Kulaksız Mezarlığı'na defnedildi. Türk Kızılayı'nın 146'ncı kuruluş yıl dönümü olan 11 Haziran'da törenle açılması planlanan anıt mezarın yapımı tüm hızıyla devam ediyor.

300 KİŞİYİ KOMUTA ETTİ

'Kara' lakabını ve üsteğmen rütbesini Mustafa Kemal'den alan Fatma Seher, aşçılık, hastabakıcılık, hemşirelik gibi pekçok görevin yanında İstiklal Harbi'nde 300 kişilik birliği de komuta etti.

FATMA SEHER (Kara Fatma)
Kara Fatma lâkabıyla tanınan Fatma Seher Hanım, 1888 yılında Erzurum’da doğmuştur. Babasının adı Yusuf Ağa, kocasının adı ise Derviş Bey’dir. Kocası da asker (Binbaşı) olan Fatma Seher Hanım, Edirne’de görev yapan eşiyle birlikte Balkan Harbi’nde yer almıştır. Daha sonra ise kendi ailesinden 10’a yakın kadını örgütleyerek 1.Dünya Savaşı’na katılmıştır. Mondros Mütarekesi’nden sonra ise eşi Derviş Bey’in vefat haberini almış ve Erzurum’a dönmüştür.

Erzurum’da bir süre kalan Fatma Seher Hanım, Sivas Kongresi’nde bulunan Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek için Sivas’a gitmiş, kendisinden Milli Mücadele’ye katılmak için görev istemiştir. (Fatma Seher Hanım, bu dönemle ilgili anılarını 1944 yılında yapılan bir röportajda şu şekilde anlatmaktadır:

“Atatürk’ün Sivas’ta faaliyete geçtiğini haber aldığım dakikadan itibaren duyduğun sevinci tariften acizim ve ilk işim kısa bir hazırlıktan sonra Sivas’a müteveccihen hareket etmeyi kararlaştırdım; hemen yola çıktım ve Gülcemal Vapuru’yla Samsun’a, oradan da Sivas’a vardım.

Mustafa Kemal’in huzuruna çıkabilmek için muhtelif kıyafete girerek üç günlük bir mücadeleden sonra, devamlı bir takibin neticesi olarak, Sivas’ta öğle yemeğine davetli bulunduğu bir yere giderken yolda yakaladım. Üzerimde çarşaf vardı, yüzümde peçe ile kapalı idi. Kendisiyle bir mesele hakkında görüşmek istediğimi söyleyince, ilk defa sert bir lisan kullanarak, “Ne görüşeceksin?” mukabelesinde bulundular. Kalbimdeki vatan aşkı bu sert muameleye galip gelerek derhal peçemi kaldırdım ve İstanbul’dan buraya kadar sizinle görüşmek için geldiğimi, maruzatımın bir dakika için dinlenmesini rica ettim. Bunun üzerine pek yakında bulunan bir lokantaya beni kabul ettiler.

Mustafa kemal bu görüşme sırasında ona adını, silah kullanmayı, ata binmeyi bilip-bilmediğini, savaştan korkup-korkmadığını sormuştur. Kara Fatma’nın verdiği cevaplar Mustafa Kemal’i memnun etmiş, “Kara Fatma, bütün kadınlar keşke senin gibi olsaydı” demiştir. Bu olaydan sonra Fatma Seher Hanım’ın adı “Kara Fatma” olarak kalmıştır.

Daha sonra ise Mustafa Kemal eline aldığı kâğıda bazı notlar yazarak Kara Fatma’ya vermiş “Haydi göreyim seni, verdiğim talimatı unutma, bir an evvel İstanbul’a git, hazırlan ve işe başla” demiştir (Tansel, 2001, s.41).

Mustafa Kemal'den aldığı emir ve tavsiyelerle İstanbul'a gelen Kara Fatma 15 kişilik vatansever genci etrafına topluyor, buradan Kocaeli'ne geçiyorlar. Köylerde vaziyeti asla belli etmeden tam bir teşkilat kurmayı başarıyor ve Geyve'de cephe tutuyor. Halid Bey Kumandası'nda bir yıl çalışıyor, çarpışıyor ve bu sırada ilk defa yaralanıyor.

Bir süre sonra İzmit’in işgal edildiğini duyan Kara Fatma, Topkapılı Pire Mehmet, Laz Tahsin, kardeşi Süleyman ve oğlu Seffeddin’le birlikte bir çete kurarak, trenle gizlice İzmit’e geçmiştir. Bahçecik ve Servetiye yoluyla Paşaköyü’ne geçen Kara Fatma ve adamları burada karargah kurmuşlardır. Bu bölgede kısa sürede teşkilatlanmalarını tamamlayan Kara Fatma çetesi, çevredeki Türk köylüleriyle birlikte Yunanlılara karşı uzun süre mücadele etmişlerdir. (Özellikle, Bahçecik, Yeniköy, Değirmendere, Servetiye, Kaynarca ve Fındık Tepe civarında faaliyet gösteren Rum ve Ermeni çetecilere karşı, büyük bir başarı göstermişlerdir.)

İzmit, Kara Fatma gibi cesur yürekli insanlarımızın üstün gayretleriyle, 28 Haziran 1921 tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır. Kara Fatma ve ailesi, İzmit’in kurtarılmasından sonra bir süre daha bu bölgede kalmışlardır.

Balkan, Sakarya, Başkomutanlık Muharebeleri’ne de katılarak Üsteğmenlik rütbesine kadar yükselmiş olan Kara Fatma, 1955 yılında Erzurum’da vefat etmiştir (Şenel, 2006, s.24).
Kara Fatma’nın İşgal Döneminde İzmit’te 30 Ekim 1919’da yürürlüğe giren Mondros Mütarekesi’nden sonra, 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul işgal edildi.

İngilizlerden oluşan emperyalist güçler, İstanbul’un işgalinden sonra İzmit Körfezi’ne yönelerek, bu bölgeyi de kontrol altına aldılar. Bu durum sonucu İzmit yöresindeki ortam iyice gerginleşti. Bölgede yaşayan bazı gurupların, Türkler aleyhine çeşitli faaliyetlere giriştiği görülmeye başlandı. Özellikle Rum ve Ermeni nüfusun yoğun olduğu bazı bölgelerde, İşgal güçlerinden güç alınarak çeşitli çeteler oluşturuldu.( Oluşturulan çetelerden bazıları: Yeniköylü Deli Yani ve Çetesi, Kocabaş Hıristo, Barbar Yani, Deli Hıristo, Çakır Yorgi, İzmit Mihaliç Köyü’nde Kostantin Çetesi, Deli Petro Çetesi, Köse Dimitri Çetesi, Pandeli Çetesi, Yuvacıktan Vahan Çetesi, Donik Çetesi, Karamürsel’de Artrınik Çetesi, Darıca’da İstel Çetesi )

Ermeni ve Rumların kurduğu bu çeteler bir süre sonra, askeri güçlere saldırmaya, çevredeki Türk köylerini basarak evleri yakmaya, burada yaşayan insanlara zulmetmeye başladılar.

İzmit’te bu üzücü olayların yaşandığı dönemde, Kara Fatma İstanbul’da bulunuyordu. Durumun her geçen gün daha kötüye gittiğini gören Kara Fatma, kardeşi Süleyman’ı, kızı Fatma’yı ve arkadaşlarını alarak İzmit’e geçmeyi planladı. Muhacir kılığına giren Kara Fatma ve arkadaşları tirenle İzmit’e geldi. Buradan Bahçecik-Servetiye yoluyla Paşaköy’e geçerek karargâhını kurdu. Bölgedeki teşkilatlanma çalışmalarını hızlandıran Kara Fatma ve arkadaşları, bir yandan da çevredeki çetelerle mücadele etti.

İşgal dönemin de yayınlanmış olan bazı gazeteler, Kara Fatma’nın İzmit’teki faaliyetleriyle ilgili önemli bilgiler vermektedir. Özellikle İstikbal ve Tevhid-i Efkar gazetelerinde Kara Fatma ile ilgili çeşitli haberlere rastlanılmaktadır. Mesela İstikbal Gazetesi muhabiri, Kara Fatma ile 1922 yılında görüşmüş, bu görüşme sırasında edindiği izlenimlere köşesinde şu şekilde yer verilmiştir:

“…Bir gün İzmit civarında Davulcular Ormanı’ndan Arpalık Köyü’ne doğru yorgun argın beş kişi iniyordu. Bunlardan üçü erkek, biri küçük bir kızdı. Köye indikleri zaman, köylüler bu garipleri biraz tuhaf karşıladılar. Garipler Karamürsel Muhacirlerinden olduklarını söylüyorlar, iş arıyorlardı. Uzun pazarlıklardan sonra dört çoban, Kasım’a kadar yirmi liraya çalışmaya razı oldular. Ertesi gün, yamaçlara doğru sığırları süren dört çoban gayet neşeli idiler. Üç-dört gün sonra, dört çoban sığırları Gülbahçe Deresi’nin etrafındaki yamaçlara salmışlar, oturuyorlardı. Bu sırada uzaktan iki silahlı belirdi. Az sonra yanlarına geldiler. Bunlar Gülbahçe, Orhaniye, Arpalık, Mecidiye köylerindeki Ermeni Jandarmalarındandı. Dört fakir çobana şüphe ile baktılar;onlara kim olduklarını sundular. ‘Arpalık’ın çobanlarıyız’ cevabı şüphelerini izale edemedi. O akşam Arpalık Ormanı’na doğru dört çoban ellerinde iki tüfekle dönüyorlardı. Bunlar Kara Fatma ile oğlu Seyfeddin ve iki kardeşi idi.

Ertesi gün, kaç zamandır Davulcular Ormanı’nda gizlenmiş olan yüzeli kişilik çetesinin başına geçen Kara Fatma, Gülbahçe, Orhaniye, Arpalık, Mecidiye köylerinin imam ve muhtarlarını orman celbetttirdi, onlara; “Ben Kara Fatma’yım, Ermeni jandarmalarının sizden her ay aldıkları iki yüzer lirayı bundan sonra vermeyeceksiniz. Sizin ırzınızı, namusunuzu ben bekleyeceğim” dedi.

Köylüler memnun döndüler. Kara Fatma artık kendini meydana vurmuştu. Bir taraftan Sapanca havalisindeki (…) Bey vasıtasıyla silah satın alıyor, bir taraftan civar köylerden gelen delikanlıları çetesine yazıyordu. Az zamanda mevcudu 480 kişiyi bulmuştu” (Tansel, 2001, s.43).

KARA FATMA ESİR DÜŞÜYOR
İzmit Yunan işgali altında idi. O günlerde yırtık pırtık bir köylü kadını pazara öteberi getirip, satıyor , akşam olunca şehirden ağır sandıklar alarak esrarengiz bir şekilde çıkıp, gidiyordu.Bu kadın iki defa gelip, gitmiş dönerken altışar sandık götürmüştü.Üçüncüde bu şüpheli kadını yakaladılar.Sandıklar cephane sandığı idi. Kendisini askeri koğuşlardan birine attılar. On dokuz gün mütemadiyen dövdüler, dövdüler. On dokuz gün zarfında tamamen dermansız, hasta ve perişan olan bedbaht kadın Kara Fatma çetesinin bizzat reisesiydi.

İNÖNÜ SAVAŞLARINDA
Müfrezesine kırk üç kadından başka yedi yüzde erkek katılmış olduğunu söyleyen Kara Fatma, kadınlardan yirmi sekizinin şehit düştüğünü diğerlerinin ise 1.İnönü,2.İnönü Savaşlarında şehit olduğunu belirtiyor. Kendisi de yaralanmış ve Başkomutanlık Meydan Muhaberesine yani Afyon harbine müfrezesiyle katılmıştı.Gelin o günleri Kara Fatma’dan dinleyelim.

“Atım Ceylan güzel talim ettirilmiş çok akıllı bir hayvandı;adeta bir piyade neferi gibi düşman mevziine sokulmakta fevkalade başarılıydı. Afyon civarındaki Sürmeli Köyünde bulunan düşmana müfrezemle taarruz esnasında, atımla beraber düşmanın mevziine sokulmak icap etti. Bu esnada düşman tarafından bir kement atılarak yakalanmıştım ve hayvanda şahlanarak bizim tarafa firar etmeye muvaffak oldu; ben de bu suretle düşmana esir olmuştum. Yakaladığım zaman gözlerim bağlanarak, düşman mevzilerinin iki saat gerisinde bir yere götürülmüştüm ve burada gözlerimdeki bağ çözüldü ve Sürmeli Köyünde kurmuş oldukları karargahlarında yarım saat bekletildim. Benden izahat almak için sürekli sıkıştırıyorlardı; bende kaçamak cevaplar veriyordum. Arzu ettikleri neticeyi alamadılar. Bunun üzerine, Başkumandanları olan Tirikopis’in yanına götürdüler.Beni görünce son derece hayretle bana bakıyordu ve Sen Kara Fatma!diye üç defa hayretle ismimi tekrarladı.Biraz sonra hayretinin sebebini son sualinde anladım.Meğer onlar ,Kara Fatma’yı devasa bir şey tahayyül ediyorlarmış ve bende onlara cevaben Anadolu’daki Kara Fatma’ların en kuvvetlisi benim demiştim.Beni bilahare başka bir yere kapadılar. ”

“Evvela başıma dört tane süngülü nöbetçi diktiler; Birkaç gün sonra nöbetçiler bir kişiye indirilmişti. Her gün beni mütemadiyen dövüyorlardı.Gücüm tükenmeye başlamıştı. Bir gün nöbetçinin yanına bir misafir arkadaşı geldi. Şarap içiyorlardı, misafir olan arkadaşı kalktı, gitti. Nöbetçi şarap içmeye devam ediyordu. Herhalde çok içmiş olmalı ki sabaha karşı sızdığını gördüm. Fakat bir türlü inanamıyordum. Bir iki yoklamadan sonra hakikaten sarhoş olduğuna kanaat getirmiştim. Elindeki silahı alarak ortalık ağarmadan yola çıktım. On dokuz gün esaretin öldürücü ezalarına maruz kaldıktan sonra nihayet bir hayli müşkülattan sonra kaçmaya muvaffak oldum Bursa’nın hareketlendiğini duyunca halime bakmadan Sürmeli Köyündeki ovada kıtanın başına geçtim. Muvaffakiyetimden dolayı Üsteğmenliğe terfi edildim.”

Basında Kara Fatma

Tevhid-i Efkar Gazetesi muhabiri de Kara Fatma ile görüşmüş (1922), yapılan bu görüşme sonrasında şu bilgileri aktarmıştır:

“Fatma Seher Hanım, çeşitli muharebelerde erkeklerden daha büyük hizmetler ifa etmiş, düşman karşısında bir dişi arsan gibi çarpışmıştır.

Onu geçen kış İzmit’te gördüm. Ne olursa olsun böyle pür silah omuzdan aşağı fişeklere sarılı, belinde uzun kaması ve tabancasıyla bir Anadolulu kadın. İlk defa görünce insana önce derin bir hayret hissi geliyor, sonra bu hayret yavaş yavaş bir kahraman karşısında duyulan hürmet ve tazim hislerine karışıyor ve insan ne büyük bir milletin evladı olduğunu o zaman anlıyor, gurur ve iftihar duyuyor”
Kara Fatma ve Çocukları: Kızı Fatma, Oğlu Seyfeddin

Kara Fatma İzmit’te savaşmaya başladığı zaman kızı Fatma, oğlu Seyfeddin ve iki kardeşi yanında idi. Özellikle kızı Fatma ve oğlu Seyfeddin’in İzmit’te Rum çetecilere karşı verilen mücadelede önemli gayretleri vardır. Hatta kızı Fatma, bir mücadele sırasında koluna isabet eden şarapnel nedeniyle sağ elini kaybetmiştir.

Fatma Seher Hanım çocuklarıyla ilgili şu bilgileri vermektedir.

“- Bu kız da deli midir, nedir bilmem şimdiye kadar yanımdan hiç ayrılmadı. Onu ekseriya İzmit’te bırakıyordum, fakat durmuyor, neferlerin peşine takılarak tâ siperlere kadar geliyordu. Kaç defa harb ederken bana ve askerlerime mataralarla su taşımıştır. Bu çarpışmada zavallı kız sağ elini kaybetti. Şimdi İzmit’tedir” diyor.

Fatma Hanım bu defa izinli olarak Ankara’ya geldiğinde kızı bir mektup yazdırarak ona göndermiş, mektubunda kendisinden küçük bir tabanca isteyerek, “Sağ elim yok ama, sol elle pek güzel atıyorum anne!” diye yazmış. İzmit’te, Yakın Şark Yardım Heyeti Reisi bir gün kendisinden bir fotoğrafını çıkarmaları için müsaâde talep etmiş. Fatma Hanım tabiî müsaâde etmiş. Fotoğrafı alındıktan sonra Amerikalı kendisinden bu hediyesine mukabil ne hediye edilirse memnun olacağını sormuş. Fatma Hanım,

“–Hani onbeşli İngiliz filintaları vardır” demiş. “Onlardan bulamadım, hediye edersiniz, nihayetsiz derecede makbule geçer.”Amerikalı; yüzük, bilezik, küpe yerine silaha, bombaya meyli olan bu kadının karşısında cidden hayrette kalmış. Ancak, o silahtan bulamamış da, iki tâne saplı Ingiliz bombası hediye etmiş.

Kara Fatma İzmit’te Dinleniyor, Buradan Asker Topluyor

İzmit ve havalisinde katıldığı savaşlarda yorgun düşen Fatma Seher Hanım, bu bölgede bir süre dinlenmek amacıyla -ayrıca gönüllü askerler toplayabilmek için- Kocaeli Gurubu Kumandanı Halid Bey’e (Nam-ı Diğer Deli Halid Paşa) 24 Ekim 1921 tarihli bir telgraf çekerek bu isteğini bildirmiştir.

Kocaeli Gurubu Kumandanlığı’na
İzmit’ten
24/10/1337

“12 Teşrinievvel tarihinde Müfrezeler Kumandanı Reşat Bey’den aldığım emir üzerine 9 kişilik maiyetimle eşnan harici efraddan gönüllü toplamak ve cepheye avdet eylemek üzere hareket eylemiştim. Teşkilatı tevsi ile topladığım 25 kişilik maiyetimle emr-i ‘alinize muntazırım. Büyük Milletimin ‘uhdeme verdiği Çavuşluk rütbesinden dolayı ‘arz-ı şükran eyler ve iki seneden beri çok yorgun bulunduğumu da arz ederek İzmid civarında veya cephe gerilerinde az bir müddet istirahat içün istihdam olunmaklığımı istirham eylerim efendim.”

Mücahide Fatma Seher

Bu istek karşısında, Kocaeli Grubu Kumandanı Halid Bey’de Fatma Seher Hanım’a şu telgrafı çekmiştir.

Telgraf Geyve İstasyonu
170 24/10/1337
30

İzmit’te Mücahide Fatma Seher Hanım’a

Emr-i ahire kadar maiyetinizle birlikte İzmit’te istirahat etmeniz muvafıktır.

Kocaeli Gurubu Komutanı
Halid

Unutulan Kahraman: Kara Fatma

Hayatı cepheden cepheye koşmakla geçmiş, birçok bölgenin düşmandan kurtarılmasında önemli gayretler sarf etmiş olan Fatma Seher Hanım, hayatının son zamanlarında -ne yazık ki diğer birçok kahraman gibi- büyük sıkıntılar çekmiştir.

RUS MANASTIRINDA
Kara Fatma, 1930’lu yıllarda büyük bir perişanlık içerisindeydi. Zamanın ünlü mecmuası Yedigün'den Mekki Sait Bey, 'Kara Fatma'yı İstanbul Galata'daki Rus manastırında bulur. Onunla mülakat yapan, Mekki Sait Bey’e acı ve üzüntü içerinde şunları anlatmıştır.

YOKSUL AMA GURURLU (Bu mülakat derginin 9 Ağustos 1933 tarihli sayısında yayımlanmıştır)

'Kara Fatma'nın odasına girdiğimiz dakikadan beri yanımızdan ayrılmayan küçük
Valântin, adeta kulağımıza fısıldar gibi:

- Vaziyeti çok fena! Dedi, acaba niçin bir iş bulmuyor da sana sola çatıyor!

Kara Fatma öfkelendi:

- Sen çekilsene bakalım odana!.. Bizi biraz yalnız bırak.. Belki aramızda konuşacak
şeylerimiz var...

Sonra bize döndü:

- Canım dedi.. Biz kendi aramızda dertleşeceğiz... Bunun burada işi ne?.. Ben
babasına cephede kurşun atmışım, kızı burada bana lâkırdı atıyor...

- Sinirlenme canım, dedik... Çocuk bu, kusuruna bakılır mı?..

- Ne olursa olsun, ben bunlara halimi belli etmek istemiyorum. Hatta başka yerde eşyalarım olduğunu, torunlarımı sağlam yetişsinler diye tahta üstünde yatırdığımı söylüyorum. İşten bahsediyor... İş bulamıyorum ki.. Kapıcılık kolculuk bulsam.
Çöpçülüğe de razıyım. Kızımla torunlarıma bakayım...

- Kaç yaşındasın?

- 55 yaşındayım. Askere 24 yaşında girdim. Seferberlikte Kars, Kâğızman, Bayazıt taraflarında çalıştım. 275 kişilik bir çetenin reisi idim. İstiklâl Harbinde Garp Cephesi'nin hemen her tarafında bulundum. Bereket Alakaya taarruzunda, sonra Düzce'de eşkıya ile müsademede, Sivrihisar'da, bir de Değirmendere'de yaralandım.
Bunlardan başka ufak tefek çizikler sıyrıklar da var, onları saymıyorum. Kızımın parmaklarını da şarapnel kesti. Zavallı şimdi yarı deli bir vaziyettedir. Yetimleri bana kaldı. Çalıştığım müddetçe âmirlerimin takdirlerini kazandım. Bütün sefaletimi unutturan, beni yaşatan bu İstiklâl madalyasıdır, açım ama şerefliyim!

Kadıncağız ağlamaya başladı:

- Bazen çocukların elinden tutuyor; "Şu yetimler aç kalmış, ölecekler" diye
torunlarım olduğumu sezdirmeden, onlar için yardım toplamaya çıkıyorum, ne yapayım,
siz söyleyin!

- Şimdi nerede çocuklar?

- Sokaktalar.. Birazdan gelirler, birinin elinde yüz para, ötekinin avucunda altmış para:

- "Al nine, derler... Açsın... Vallahi biz de içinden hiçbir şey harcamadık, olduğu gibi sana getirdik. Bir çay pişiremez misin bunlarla... Ekmek batırıp ta beraber yiyelim."

- Ah, ah... Onlara doğru dürüst birer dilim ekmek bile yediremiyorum...

Matbaaya dönüyorum... Vakit öğle... İnsan acıkınca taze ekmek ne güzel kokuyor...
Hay var olun Tophane fırıncıları! Ne pişkin, ne kabarık, ne beyaz, ne mis kokulu ekmekler çıkartıyorsunuz!.. Hem de 6 kuruşa ha!..

Eğer günahı büyükse, varsın Kara Fatma çeksin, ona zırnık bile vermeyin isterseniz, fakat ey Türkiye'nin en has ve en lezzetli ekmeğini pişiren, iyi kalpli Tophane fırıncıları! Bayatından bir okka somunla, iki yavruyu dilenmekten bari siz kurtarınız!"

TEKRAR MAAŞ BAĞLANDI

Kara Fatma'nın yoksulluk içindeki yaşamı uzun yıllar sürer. Bu sıkıntısı üzerine zamanın Kars mebusu Tezer Taşkıran ve Rize mebusu İzzet Akçal tarafından "İstanbul'da bir kulübede yaşamakta ve büyük bir sefalet içinde kıvranmaktadır" şeklinde önerge TBMM'ne verilir. 17 Şubat 1954 günü bu önerge kabul edilir ve Fatma Hanım'a 170 lira maaş bağlanır. Ancak bu aylıklı yaşam kısa sürer. Fatma Hanım memleketi Erzurum'a geri döner. Ve burada 1955 yılında (ay ve yılını bile bilen yok) hayata veda eder. Tıpkı diğer silah arkadaşları gibi...


Geyve Haberleri hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1771 | E-posta

Yorumlar (1)
RSS Yorumlar
1. 04-05-2014 23:20
kara fatma aniti
Bizler bu vatani boyle kara fatmalarin katkilariyla kazandilar ama gunumuzde carsafli annelerimizi bacilarimizi gorunce kara fatma deyip bu zamanda olurmu diyenlere sadece cayil diyorum ve ders alip akillarini basina toplarlar insallah saygilarimla bizim boyle kara fatmara ihtiyacimiz var rabbim cumlemize nasip etsin insallah
Yazar mehmet ozkan (Misafir)

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.