Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Alman ve Fransız yapımı bir gezi yazısı -2-
Cuma, 09 Mayıs 2014

 

Bazı insanlar gibi bazı şehirleri kendinize daha yakın bulursunuz. Somut olarak açıklayamadığınız bir içtenlik gizlidir onların sokaklarında, caddelerinde. Bir anda o şehrin kalabalıklarına karışır kendinizi yıllardır orada yaşıyormuş gibi hissedersiniz. Bende böylesine içten bir duygunun oluşmasında, lise yıllarından dostum Ertan Gökmen ile çocukluk arkadaşım Osman Mısır’la uzun bir aradan sonra bu şehirde buluşacak olmamın önemli bir rolü var.

Bir milyondan fazla nüfusuyla Almanya’nın dördüncü büyük kenti olan Köln’den bahsediyorum. Başka uluslardan en fazla insanı misafir eden; kültür, sanat, ticaret ve eğlencede zirve yapan; aynı zamanda yine nehirli şehirlerden biri burası. Üzerindeki onlarca köprüyle Rhein, kente estetik bir tılsım katıyor. İkinci Dünya Savaşında (1942’de) Almanya sınırları içinde ilk bombalanan yer burası. Şehrin yüzde doksanı yerle bir oluyor bu saldırıda.

12. yüzyılda Kudüs, İstanbul ve Roma’dan sonra dördüncü kutsal şehir ilan edilen Köln’de hemen Kölner Dom’un (Dom Katedrali) yapımına başlanır. Yapımı altı yüz yıldan fazla süren bu yapı daha sonra bu şehirle ve şehrin silüeti ile özdeşleşir.

Dostlarla bu katedrale doğru yürüyoruz. Yolumuzun üzerinde bulunan Köln Centrum’da bir anons kulağımıza çarpıyor. Anonsun içeriğini merak ediyoruz. Çarşıdan geçip katedrale giden insanlar/misafirler son günlerde artan kap-kaç olaylarına karşı uyarılıyor. Bir yaşıma daha giriyorum. Daha sonra bu anonsun nedenini -çok emin olmamakla birlikte- öğreniyorum: Bulgaristan’dan gelen göçmenler. Bu şehirde yaşayan herkes, son birkaç yılda, Bulgaristan’dan bu kente (hatta bu ülkeye) gelen kişilerden adeta yaka silkiyor.

Üniversitesi ve spor okulu ile birlikte festival, karnaval, fuar, tiyatro ve müzeleri de meşhur olan bu şehrin, şöhreti ülke dışına taşmış bir de ‘’Türk Sokağı’’ var. Kendisine ‘’Küçük İstanbul’’ da (Keupstrasse-Mülheim) denen bu sokak, gerçekten İstanbul’u/Türkiye’yi aratmıyor. Sokaktaki mağaza/dükkân/ticarethane isimlerine bakmak bile ne demek istediğimizi anlatmaya yeter: Asmalı Konak, Kilim, Kervansaray Restaurant(ları), Akkuş Etli Pide ve Lahmacun Salonu, Büyük Harran Doy Doy, Nimet Grill, Hasret Baklava ve Yaş Pasta Salonu, Hanımeli Kahvaltı, Çiğköftem, Dürümcü Baba; Derya, Uğur Kuyumcu(ları), 1001 Alyans; Ayyıldız Telefon; Mis Halı Yıkama; Hürrem Boujiterie, Öz Moda, Özlem Gelinlik, Başak Çeyiz; Sağdıç İmport-Export; Kestir Gitsin Ber Ber, Hairstyle Nurten Abla, Bizim Berber, Tıraschcı vb. Dört yüz bine yakın Türk’ün yaşadığı (söylenen) yerde bu duruma şaşmamak lazım. Bu sayı içinde Sivas, Yozgat ve Trabzonluların ağırlıkta olduğunu söylemeyi unutmayalım.

Köln’e giden hemen herkesin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptırdığı Köln Merkez Camisi DİTİB’e yolu mutlaka düşer. Bittiğinde dünyanın en büyük ve en güzel camileri arasına girmesi beklenen bu yapı, şimdiden göz kamaştırıyor. Külliye olarak tasarlanan DİTİB’de sosyal/bilimsel/kültürel/dini panel ve konferanslar düzenlenmeye başlanmış bile.

Dostlar, caminin yapımına destek veren zamanın belediye başkanı Fritz Scramma’dan bahsettiler. Hikâyesi içimizi burktu. Bu şahıs belediye başkanlığı sırasında Köln’e cami yapılmasına hem maddi hem de manevi anlamda büyük destek veriyor. İnşaat devam ederken -ki hâlâ devam ediyor- iki Türk genci, kazaen (trafik kazasında), bu insanın oğlunu eziyor ve ölümüne sebep oluyorlar. Kente cami yapılmasına karşı olup bu üzücü hadiseyi kendi lehlerine bir koz olarak kullanmak isteyenler başkanın yolunu tutuyorlar. Scramma, bu yüreği henüz soğumamış ve yarası/acısı taze baba, kapısına gelenlere iltifat etmiyor, ‘’o iş ayrı, bu iş ayrı’’ diyor. Bir süre sonra, Schramma’nın ölen oğlunun kız arkadaşının bir Türk ailesinin kızı olduğu ortaya çıkıyor. Hangi dinden, ırktan, meşrepten olursa olsun, insan olana, insan kalana şapka çıkarmak boynumuzun borcu olsun. Buna bütün ülkeler gibi Almanya da dâhil.

Gün zevale erince ver elini Leverkusen diyor ve dostumuz Osman Mısır’ın evine doğru yola çıkıyoruz. Köln’e on dakikalık mesafede bu işçi kenti. Maraş ‘’Pazarcık’’lılar damgalarını vurmuşlar buraya. İkinci Dünya Savaşından kısmen de olsa etkilenmiş Leverkusen. Rhein Nehri’nin geçtiği bu şehir Dhünn Vadisi’nde kurulmuş. Sanatsal faaliyetler için kullanılan Morsbroich Şatosu ile ünlü.

Üç yüz bine yakın nüfusu olan bu şehir modern bir görünüm arz ediyor ve yeni, gösterişli yapılarıyla dikkati çekiyor. Biz Pazarcık dedik, ama Kırşehir, Nevşehir ve Kayserililer de burada hatırı sayılır miktarda.

Şehrin oluşmasında, oluştuktan sonra ayakta kalıp varlığını sürdürmesinde etkili olmuş ana işletme Bayer AG. Uluslararası piyasaya sağlık ürünleri ve kimyasalları üreten bu firmanın bizde en fazla tanınan ve bilinen yüzü; ‘’aspirin’’. (Aspirin Bosna’da da beni yalnız bırakmadı.) Sağlık ürünleri üreten ve pazarlayan bu kuruluşta çalışan işçi sayısı geçmişte kırk bine kadar çıksa da bugün otuz binlere kadar gerilemiş. Bu gerilemede, pazar daralmasının yanı sıra, teknolojik gelişmelerin insan gücüne olan ihtiyacı azaltmasının da etkili olduğu düşünülebilir. Şehrin kaderi bu kuruluşun elinde, sanat faaliyetlerinden spor etkinliklerine kadar hemen her alana el atmış firma. Hatta, şehrin önemli bir bölümü, kendi işçileri için yaptırdığı oturma alanlarından (evciklerden) oluşuyor Bayer’in. Evler küçük, kiralar yüksek.

Yarın sabah Paris’e yolculuk var deyip erkenden yatıyoruz ve sabah kalktığımızda ilk işimiz Köln ‘’Türk Sokağı’’nda çorbalarımızı içip yola koyulmak oluyor.

Birkaç saatlik yolculuktan sonra, otobanın ortasındaki aydınlatma direkleri dikkatimizi çekiyor; yoldan görünen köy evlerinin hem yapıları hem çatıları değişik gelmeye başlıyor. Neden sonra anlıyoruz ki Belçika sınırını geçmişiz ve artık yeni/farklı bir ülkede yol alıyoruz. Avrupa birliğinin ne demek olduğunu şimdi daha iyi anladım diyorum içimden.

Almanya’da görmeye alıştığımız hardal tarlaları burada da bize sarı sarı gülümsemeye devam ediyor. Girişlerindeki levhalara şehir merkezlerinin nüfusunu yazmama âdeti, Almanya’da olduğu gibi, burada da devam ediyor. Oysa biz, her şehrin girişinde, pek güncellenmese de, o kentte yaşayan insanların sayısını gösteren levhaları görmeye alışık bir milletiz. Bu durum garip geliyor bize.

Yol kenarında üzerinde ‘’France’’ yazan tabelayı gördükten sonra Fransa’ya girdiğimizi anlıyoruz, onun dışında ülke değiştirdiğimizi belirten bir emare, iz, gösterge yok; otoban, olduğu gibi şekil ve çizgi değiştirmeden devam ediyor.

Fransa’ya gelene kadar herhangi bir yol ücreti ödemiyoruz. İlk defa, bu ülkeye girdikten sonra otobanda gişelerle tanışıyoruz. Kartımızı aldıktan ve yaklaşık iki saat yolculuk yaptıktan sonra ücret ödemek için durduğumuzda, yol ücreti olarak tam on dört euro (yaklaşık 45 ytl) ödüyoruz. Gözlerimiz fal taşı gibi açılıyor. Türkiye’de birkaç euro’luk otoban ücretleri için savurduğumuz kötü sözlerden dolayı yüzümüz kızarıyor. Nerden bilebiliriz bunun daha mukaddime olduğunu. Dönüşte yine aynı mesafedeki bir başka otobana yirmi üç euro daha ödüyoruz. İki farklı kısa kısa otobanımsı yolda ödediklerimizi de katarsak Fransa’da bir günde otobanlara ödediğimiz para kırk euro’yu geçiyor.

Bu pahalı Fransız misafirperverliğini konuşmaya ve Paris’in içine doğru yol almaya haftaya kaldığımız yerden devam edelim mi?

Paris bizi yazmadı ama biz Paris’i yazmaya ve anlatmaya kararlıyız, bilesiniz.



Muharrem Dayanc hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 2328 | E-posta

İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.