Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Değirmen (2)
Pazar, 08 Haziran 2014

Suya doymuş toprakların suyla barışık çocuklarıydık. İki deresi, bir ırmağı, evlerinin önünde şırıl şırıl akan çeşmeleri olan bir köyde yaşıyorduk. Birden büyüyüverdi köy. Hızlı bir değişim ve dönüşüm yutuverdi hayatımıza can veren, renk katan değerleri. Patika yolları ot bürüdü. Öküz arabalarının, atların, eşeklerin geçtiği yollarda traktörler boy göstermeye başladı. Kimsenin yüzüne bakmadığı yerler mahalle oldu, geçmişin cazibe merkezleri tarlalar, bahçeler ıssızlaştı. Geriye hasret kaldı, yükünü kelimelerin çektiği.

Bir kere daha bahçemizin ortasındaki değirmene su vereceğiz, çarkı döndürüp un öğüteceğiz, üstümüz başımız una bulanacak, saçımıza undan aklar düşecek, suyun serin ve beyaz yüzünü keşfedeceğiz bir kere daha, kelimelerden medet umarak.

Bugün, çok da meraklısı olmayan bir konu aslında “su değirmenleri”. Eskiden bir imtiyazmış değirmene sahip olmak, hatta yakın olmak. Değirmenimiz sayesinde sadece kendi köyümüzü değil bütün komşu köyleri de tanırdık. Hasat ve harman sonraları o kadar yoğun olurduk ki gelen komşulara on, on beş gün sonrası için gün verir, mısır, buğday çuvallarını koyacak yer bulamazdık değirmende.

Bahçemizin hemen kenarından bir dere akardı. Bu derenin bir bölümünün, değirmen taşını döndürebilmesi için bir şekilde bahçenin içinden geçmesi gerekiyordu. Değirmeni dere yatağına yapma şansımız yoktu çünkü. Nasıl olacaktı bu? Yani; “taşıma suyla nasıl döndürecektik değirmeni?” Bunun da bir yolu vardı elbette.

Derenin bahçemizle buluştuğu noktadan itibaren dere suyunun bir kısmını bahçe içine taşıyacak bentler/arklar yapılmış önce. Su, bahçenin içinde bir müddet bu bentten akar, değirmenin çarkına uzanan büyük bir beton oluğa ulaşır ve dolarmış. Oluk, ağzına kadar suyla dolduktan sonra, oluğun değirmenin altına uzanan diğer ucundaki dar haznenin kapağı açılır ve buradan fışkıran tazyikli su çarkı, bu çark da değirmen taşını döndürürmüş. Suyun oluğun girişine taşıdığı yaprak ve dal parçacıklarının oluktaki akışı engellememesi için ahşaptan yapılmış ızgara konulurmuş. Önlem alınmazsa bu yaprak ve dallar oluğu tıkar suyun boşa akmasına neden olurmuş. Çarkı döndüren su, değirmenin altındaki küçük çukurda bir müddet dinlenir, kendisine gösterilen yoldan biraz önce ayrıldığı dereye kavuşur ve yoluna devam edermiş. Biraz nükte katarak ifade etmek gerekirse, dereden ödünç aldığımız suyu kısa bir süreliğine bahçemizde misafir ederek ve hatta misafire iş buyurarak değirmen taşını döndürmüşüz, atalar sözü her ne kadar tam tersini dese de…

Şairler, bugün olduğu gibi geçmişte de, sosyal hayatın bir parçası olan değirmenlerden hareketle okuyucuları hayran bırakacak mısralar söylemişler. Bunlardan biri Osman Nevres’e ait. Yıllar önce İskender Pala’dan dinlediğimiz, Nevres’in değirmenle ilgili bir beytinin yorumunu, konuyu daha anlaşılır kılmak açısından buraya almak isteriz:

Önün ardın gözet, fikr-i dakîk et, onda bir söyle

Öğütme ağzına her ne gelirse âsiyâb-âsâ

(Sözünü söylerken -sözün- önünü ardını iyi gözet, ince düşün, on kere düşün bir kere söyle. Değirmen gibi ağzına her ne gelirse hemen öğütme, söyleme.)

Daha basit bir ifade ile “boş ve gereksiz konuşma” diyor şair. Boş konuşmak değirmen taşının boşa dönmesine benzer. Boşa dönen taş, zamanla aşınır ve taneleri öğütemez hale gelir. Bu da taşın ciddi bir tamir/taşlanma sürecinden geçmesini gerektirir. Ayrıca, gereğinden az veya çok tahıl tanesinin sabit ve dönen taşların arasına düşmesi, yani ölçünün kaybedilmesi, hem istenen nitelikteki unun ortaya çıkmasını engeller, hem de değirmen taşının ayarını bozar. Değirmen her anlamda, ölçü, nizam ve ayar demektir. Konuşmak da öyle değil mi? (Mesela iki taşın arasına üç saniyede bir “tane” düşerse bu, tahıl tanelerinin ince bir una dönüşeceği anlamına gelir. Taneler peş peşe veya daha hızlı dökülüyorsa ortaya “yarma” çıkar.)

Beyitte öncelikle; sözü bilerek söylemek, ince düşünmek, çok susup az konuşmak, ağza gelen her sözü dillendirmemek gibi terbiye ve konuşma kurallarını, nasihate bürünmüş bir yapı içinde bir arada görürüz. Ama beyitte asıl dikkati çeken nokta kelimelerin bir biriyle uyumu ve söz dizimidir. Hâsılı iki mısradaki her ifade “değirmen” kelimesi etrafında döner durur. Şöyle ki;

-“Ön” ve “ard” sözcükleri değirmenlerde tahılın konulup un olarak döküldüğü hazne borusunun giriş ve çıkışıdır.

-Bu boruya “gözet” de denmektedir. “Gözet”in olduğu yere “ağız” da denir.

-“Ard” kelimesi Farsça’da “arpa” demektir.

-“Dakîk”, “un” anlamına da gelir.

- “Onda bir” değirmencinin öğütme hakkıdır. Bu da değirmencinin “gelir”idir.

-“Âsiyâb” değirmenin diğer adıdır; “âsâ” ise “gibi” anlamına gelir. Bu kelimedeki “âs” da değirmen demektir.

Değirmen deyip de geçmemek lazım, değirmen var değirmenden içeru.

Dünya ve Türk edebiyatında değirmenin sesi çok derinlerden gelir. Mesela; ilk roman olarak kabul edilen Cervantes’in “Don Kişot”unda okuyucu, bir roman unsuru olarak yel değirmenleriyle karşılaşır. Gerçek adı Alonso olan Don Kişot öylesine saf ve hayalperest bir kahramandır ki insanlara kötülük yaptığına inandığı bu değirmenlere savaş açar ve bu ironik savaşta gazi olur.

Alphonse Daudet’nin “Değirmenimden Mektuplar”ı, teknolojinin insanlara sunduğu yeni imkanlardan sonra, eski önemini kaybeden değirmenlere duyulan şairce özlemin edebi metne dökülmüş halidir. Yazar bu anı-mektuplarda Paris’ten Provence’e kaçışı ironik ve muzip bir dille anlatır. Burada “değirmen” yeniden hayat verilmeye çalışılan “taşra ve taşra hayatı”nın âdeta bir sembolü haline gelir. Kitabın ilk hikâyesinde, Provence’teki doğal hayatı gözlemlemeyi, Paris tiyatrolarındaki oyunlarını seyretmekten daha değerli/güzel bulması yazarın değirmene ve taşraya bakışını özetler.

Ya Sabahattin Ali’nin “Değirmen”i? Hemen itiraf edeyim, Sabahattin Ali’nin herhangi bir eserini okurken, yazarın bütün bunları içinde biriken özlü, çarpıcı, fantastik sözleri kullanmak için yazdığını düşünmüşümdür hep. Yanılıyor olabilirim, ama Allah aşkına Değirmen adlı hikâyede geçen şu çarpıcı ifadelere bir bakar mısınız?

“İnsan evvela kendi kendisinden utanır gibi olur ama, bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır. Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kafi mazeretler tedarik etmiştir.”

“Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekala, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o? Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?.. Hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır. Kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falana veriyorsun... Göğsünü yararak o eti oradan çıkarır ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun...”

“Siz sevemezsiniz adaşım, siz şehirde yaşayanlar ve köyde yaşayanlar; siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler; siz, birisinden korkan ve birisini tehdit edenler... Siz sevemezsiniz.”

Yazar bu hikâyede bireysel ve sosyal anlamda ötekileştirilmiş iki gencin aşkını işler. Aşk öylesine kuvvetlidir ki taraflardan biri (erkek olanı), ruhtaki aşka gölge düşüren bedendeki noksanlığı eşitlemek için, gözünü kırpmadan kolundan vazgeçer. Hâsılı Sabahattin Ali, aşkı, “fedakârlık” ve “samimiyet” kavramlarıyla özdeşleştirir.

Hikâyede değirmen, olayların etrafında geçtiği bir dekordur sadece. Bir tarafta burnunun kıvrıklığı nedeniyle “Atmaca” adıyla hikâyeye giren çingene delikanlısı; öbür tarafta yuvarlak yüzü, kalın dudakları, uzun örgülü saçlarıyla tam bir köylü güzeli olan, “değirmencinin kızı”. İkisinin de gerçek adları yok.

Sabahattin Ali’nin değirmeni buğday değil aşk öğütür. Kolundan vazgeçerek, sevdiğiyle bedensel anlamda kendisini eşitlediğini zanneden “Atmaca”, aslında sosyal anlamda yine bir sınıf gerilemiştir. Kolu olmayan bir Türkmen kızıyla, bir çingene delikanlısı birbirlerine denk görülürler. (Zira toplum nazarında ikisi de eksiktirler.) Dolayısıyla bu denk görmede topluma yöneltilen ciddi ve gizli bir eleştiri vardır aslında. Çingeneler toplumsal özürlülerdir algısı/iması ustaca metne yerleştirilmiştir. Oysa önemli olan bedensel bütünlük, ırksal üstünlük değil, aşkın hakkını vermektir Sabahattin Ali’ye göre. Şehirde özünü ve kalbini unutan insanların, henüz doğallıklarını ve içtenliklerini kaybetmeyen çingenelerden öğrenecekleri çok şey vardır.

“Atmaca” sevdiği için bir uzvundan seve seve vazgeçer ve yeni bir açmaza sokar aşkını. Sabahattin Ali, sosyal ve bireysel eşitsizlikleri sevgiyle aşabiliriz mesajı verirken, bu engelleri aşmanın aslında ne kadar zor olduğunu da anlatmış olur.

Sabahattin Ali’nin şair yüreği de aşamadı ya bu ön yargıdan uçurumları, bize susmak düşer. Kusurumuza bakma “Atmaca”, senin aşkın bizi de hoş görür be civanım. Bizim nasırlaşmış gözlerimizi, yüreklerimizi.

Kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde yalnızlığa terk edildi artık değirmenler. Sularını kuruttuk, çarklarını kırdık, hasadı/harmanı yapar yapmaz buğdayları, mısırları un fabrikalarına teslim ettik.

Çoban çeşmesinin yanında şırıl şırıl akan suların ortasında mutlu değirmenleri anlatmak isterdik olmadı. Değirmenlerin bugüne yansıyan hüznüne birkaç yazıyla olsun parmak basmak istedik. Velhâsıl onların gönlünü almak eski bir dost olarak bize düştü.

Ne demiş Turgut Uyar;

Günler geçer ve çalışır şafağın değirmeni

Kim bilebilir ki kimi, neyi eskittiğini!..





Muharrem Dayanc hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 2468 | E-posta

İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.