Son Yorumlar
Son Þans, Tekrarý 105 Yýl Sonra
Bilgi
Yazým içeriði ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazý olmuþ. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu þekilde, canlýlarýn hangi amaçla bayýltýðýný bilmeden ve sonrasýnda...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLÝ
ORADAKÝ YURTTAN ÞÝKAYET GELMÝÞTÝR BELEDÝYEYE BELEDÝYEDE GEREKENÝ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de deðiþim baþlýyor!
MÜTEAHHÝT
GEYVE TEÞKÝLATI TAMAMEN DEÐÝÞMELÝ MÜCAHÝTLÝKTEN MÜTEAHHÝTLÝÐE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüþtü
dileðimizdir
sayýn Murat Kaya; TCDD'nýn genen müdürü ile görüþürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Hasan Hoca
Cuma, 27 Haziran 2014

 

Taþý insana benzer þekilde yontmak, heykel yapmak deðil zaman israfýdýr. Maharet insana benzer bir taþ kütlesi ortaya çýkarmakta deðil, insaný insan yapan bir duyguyu, ifadeyi taþa geçirmektedir. Bekleyiþi, özlemi, hayal kýrýklýðýný, hüznü, meraký, dalgýnlýðý, acýyý, umursamazlýðý, mutluluðu nakþedebiliyor musunuz taþa? Bunu yapýyorsanýz, yapabiliyorsanýz tarih saygýyla eðilecek demektir önünüzde. “Mikelangelo”nun ruhu karþýnýzda selam duracaktýr. Yoksa yaptýðýnýz sýradan bir hobinin ötesine geçmez, bu da sanatsal baðlamda saygýyý hak etmez. Sadece sanatla herhangi bir baðý olmayan insanlarýn beðenilerini üzerine çeker. Biraz da turizme hizmet eder. Bize ne bunlardan, biz “sanat” diyoruz, “sanatçý” diyoruz, “sanat eseri” diyoruz. Hele hele bunlarý yapmak için kullandýðýnýz atölye, taþ, alçý, kil, bal mumu, beton, çivi, çekiç vb. parasý cebinizden çýkmýyorsa, yaptýðýnýz insan, solucan, domuz, boða, inek heykelleri bir gün kâbusunuz oluverir.

Niyetim bir portre yazýsý yazmak. Böylesine zor bir türde kalem oynatacak olmanýn heyecaný beni aldý nerelere götürdü. Bir insaný dýþ görünüþüyle, iç dünyasýyla, toplumdaki yeriyle kelime terazisinde tartmak demek biraz da portre yazmak. Kelimelerden insan heykeli yapmak yani. Fazlalýklarý atýp derindeki “öz”ü, insaný yakalamak. Hani halk arasýnda “heykeli yapýlacak”, “heykeli dikilecek” insan derler ya aynen öyle yapmak. Þunu söylemek istiyorum, herkesin portresi yazýlmaz, yazýlamaz. Portresi yazýlacak insan olmak da zor, portre yazmak da.

Bugün size kýrk yýl öncesinin bir “futbol yýldýzý”ný ve “insan pýrlantasý”ný portreleyeceðim, Hasan Özen’den, nâm-ý dîðer Hasan Hoca’dan bahsedeceðim.

Akrabam olduðu hâlde çok yakýndan tanýmadýðýmý fark etmiþtim 1999 Sakarya Depremi’nde yollarýmýz Karaçam’da kesiþtiðinde. Birinci kata dönüþen dördüncü kattaki evinden burnu kanamadan çýktýðýnda…

Sakarya’nýn gelmiþ geçmiþ en iyi sol açýklarýndan birinden bahsediyorum. Sol ayaðýný bütün nüanslarýyla kullanan bir futbol bilgesinden. Kalbi gibi kalemi de soldan çalýþan, inciler saçan bir yürekten.

Donatým; semti, mahallesi, sokaðý, evi ve dünyasýydý onun. Çalýþtýðý fabrikanýn, teknik direktörlüðünü yaptýðý takýmýn da adýydý. Sadece zirai araç gereçler üretilmiyordu burada, burasý ayný zamanda futbolcu fabrikasýydý da.

Bir hocaya en son notu öðrencileri verir. Öðrencisi olamadým ama birçok öðrencisinden hikâyesini dinliyorum onun. Çaðýn en popüler sihirbazlýðýndan, bir yaný “spor”a diðer yaný “pazarlama”ya çýkan bir sektörden dem vuruyoruz. Futbolun sadece spor olmadýðýný onu dinledikçe daha iyi anlýyorum. Sloganý hep “Ýyi futbolcu deðil; iyi sporcu, iyi insan.” oluyor.

Notlara geçebiliriz.

Bir oyuncusundan bahsetmiþti. Fizik ve teknik olarak Hakan Þükür’ün daha iyisi ve daha yeteneklisiymiþ. Elinden tutmak istemiþ. O zaman Bursaspor’da teknik direktörlük yapan çocukluk arkadaþý Yýlmaz Vural’ý aramýþ. Günler süren uðraþýlardan sonra belli bir gün ve saatte buluþmak için anlaþmýþlar. “Araba geç kalýr þu olur bu olur, hemen terk etme otobüs terminalini.” demiþ. “Tamam” demiþ Yýlmaz Hoca, “Sen bu kadar tavsiye ediyorsan, ben de gerekeni yapacaðým. Olmazsa bir yýl pilot takýmda oynatýrýz…”

“Anlaþtýk” diyor Hasan Hoca, “Sabah erkenden Bakkallar’da (Sakarya’nýn bir semti) buluþacaðýz, Bursa arabasýna bineceðiz, oyuncumu kendi ellerimle bizim Yýlmaz’a teslim edeceðim.”

Erkenden yola çýkar. Sözünün eridir. Adeta aðaç olur yolun kenarýnda, birkaç Bursa otobüsü geçer ama kendisi için beklenen oyuncu bir türlü gelmez. “Arkadaþ” diyor “Cep telefonu yok o zaman, arayýp haber vermem mümkün deðil, Yýlmaz beni terminalde bekliyor…” Aradan yýllar geçmesine raðmen boncuk boncuk terliyor Hasan Hoca anlatýrken…

Bir hafta geçer, bizim futbolcu müsveddesi çýkar gelir Hasan Hoca’nýn oturduðu kahveye. Bir çay ýsmarlar önce. Sormaz bile “Niçin gelmedin?” diye. Arkadaþlarýyla Karasu’ya denize gitmiþtir genç oyuncu müsveddesi. Sonra o meþhur sözünü söyler öðrencisine; “Þimdi kapýnýn yanýna git, kapýyý aç, dýþarýya çýk ve kapýyý dýþarýdan kapat!”

Birkaç örnek daha vererek portremizin iskeletini daha somut hâle getirelim, ne dersiniz?

Bir ara hatýr için Ýznikspor’da top aynamýþ.

Gölgesi sahaya düþen büyük bir çýnar aðacýný kaç kere anlattý.

Hasan Hoca’nýn yaþý kemale ermeye yakýn. Koþmaktan, mücadele etmekten çok dinlenecek yer, gölgelenecek bir aðaç altý arýyor. Ýznikliler, Hasan Hoca’yý yeniden futbola kazandýrmak için kýrk yýllýk çýnarý kesmek zorunda kalýyorlar. “Yanarým yanarým, buna yanarým!” diyor Hasan Hoca.

Çýnarýn yasýný tutan adam.

Santrfor mevkisinde oynayan ve yine Sakarya’da efsane olan bir futbolcudan bahsediyordu. Aðabeyi rahmetli Ali Özen’den. “Gerçekten o kadar iyi miydi?” diyorum. Bir örnek veriyor, bir daha aklýmdan çýkmayan: “Hava topuna çýktýðý zaman, bir süre adeta havada durur, topa gerekli açýyý verdikten sonra yere inerdi, bunu hiç zorlanmadan yapardý.” diye söze baþladýðýnda “Anladým.” diyorum.

Bu futbolun imbikten geçmiþ rafine diliydi.

Farkýndayým, yazý futbol yazýsýna döndü, ama olsun. Hasan Hoca’nýn hayatýnýn merkezinde futbol olduðu için, bir örnek daha verip, bu spordan hareketle kýsa bir mizaç tahliline girebiliriz.

Diyarbakýr’da askerlik yaparken herkesin parmakla gösterdiði bir futbolcudur. Ordular arasý futbol turnuvalarýnýn yýldýzý odur. O kadar yýldýzlaþýr ki, Türkiye’nin ve Avrupa’nýn tozunu atan Göztepe’den ciddi bir transfer teklifi alýr. Kabul etmez, edemez. “Niçin?” diye sorduðumda; cevabý mizacýný özetler cinstendir; “Annemi ve Sakarya’yý býrakamazdým!”

Hasan Hoca anne duasý almýþ Sakarya aþýðý bir insan. Sakarya; caddeleriyle, sokaklarýyla, çarþýlarýyla, pazarlarýyla, parklarýyla, gölüyle, deniziyle onun bir uzvu gibi. Uzviyetinin bir parçasý olan bu þehri, paraya, þöhrete ve parlak bir geleceðe deðiþmemiþtir o. Hatta deðiþmeyi düþünmemiþtir bile, benim hayallerimi yaþamýþtýr velhâsýl bu þehirde.

Böyle bir cesaret ve fedakârlýðýn psikolojide tek karþýlýðý olabilir; “gönlü tok, gözü pek olmak!” Evet Hasan Hoca, küçük hesaplarýn, çýkarlarýn insaný olmamýþtýr hiçbir zaman. Deprem bütün dünyasýný yýktýðýnda bile, ben onu, ne yað kuyruðunda gördüm ne battaniye sýrasýnda. Hatta onunla ilgili bu tür cümleler kurarken bile yüzü kýzarýr insanýn. Çünkü Hasan Hoca’nýn adý, örnek verirken bile, her cümlede, her imada, her anlatýmda geçmez, geçemez.

Ýstemeyi deðil, istenmeden vermeyi sever. Verdiðini unutur, yaptýðýný baþa kakmaz. Müsrif deðildir, ama cömerttir. Kuralcý deðildir, ama planlýdýr. Ayaklarýndan biri geçmiþe diðeri geleceðe basar. An’ý yaþayan deðil, zamanýn ruhunu kavrayan insandýr. “Mukallid” deðil “müceddid”dir.

Misafiri çok sever. Sadece yeme içme cinsinden ikram ettikleriyle deðil, güler yüzüyle de, hoþ sohbetiyle de aðýrlar dostlarýný. Yemek sonrasýnda balkonunda çay içmenin lezzet ve muhabbet cinsinden az karþýlýðý vardýr bu dünyada. Ýçinde yýldýzlarýn parladýðý gözü de masadadýr, sýcaklýðýný hissedeceðiniz yüreði de. Mükrimdir, Ýstanbul Beyefendilerine yakýþan cinsten, gösteriþsiz ve zarif.

Kendisini tamamen terk etmeyen sarý saçlarý ve yürüyüþüne sevimlilik katan hafif kamburu çýkmýþ sýrtýyla kilometrelerce uzaktan, binlerce insan içinden tanýrým onu. Aðýr aðýr ve inci dizer gibi yürür. Özellikle ayakkabý seçiminde gösterdiði titizliðe, kýrk iki numaranýn yürüyüþüne kattýðý ahenk ve doðallýða deðinmeden olmaz. Biraz uçuculuk vardýr yürüyüþünde, ne yeri incitir, ne ayakkabýyý eskitir. Hafif esmeye görsün rüzgâr, yeþil sahalarda dalgalanmaya alýþmýþ saçlarý hemen havalanýr ve rüzgârýn ritmine ayak uydurur.

Zor sever, ama sevdiklerinden kolay kolay vaz geçmez. Kýzarken bile üzemez, sitem ederken dahi yumuþaktýr. Ama kýzar. Ölçüsüne uymayanlarýn hayatýnda yeri yoktur. Ýyiyle kötü, çirkinle güzel yan yana duramaz onun hayatýnda. Nabza göre þerbet vermez Hasan Hoca. Zamana ve zemine göre konuþmaz, davranmaz. Tek sözü vardýr onun her yerde söylenen, çok sözlü ve çok yüzlü deðildir.

Geldik belki en çarpýcý/sarsýcý özelliðine.

Son zamanlara kadar kredi kartý kullanmadý Hasan Hoca. Onun direncini kýrmak için kýrk kiþi, yirmi sene uðraþtýk. Mecbur kaldý almaya ve maruz kaldý kullanmaya en sonunda, her alýþveriþte kurt-kart payý da kesilen çaðcýl vebaya. Onu da zorla köle yaptýk evrensel çarkýn kapitalist ve acýmasýz diþlilerine.

Bir konuda direnci kýrýlamadý henüz. Cep telefonu yok Hasan Hoca’nýn. Özgürlüðüne ve serazatlýðýna “özen”irim hep onun. Ulaþmak kolay deðildir anlayacaðýnýz Hoca’ya. Ona ulaþmanýn kendine has yollarýný bulmak, bedelini ödemek zorundasýnýz, dostluk ve samimiyet cinsinden.

Yaþadýðý çaðla arasýna mesafe koyan insan.

Ehliyeti de yok. Bütün arabalar onundur. Bütün yollar onunla vardýr. Ehliyet sahibi olduðu iþleri bu kadar titizlikle yapan bu insan, kendine yakýn bulmamýþ olmalý dostlarýna gitmede böyle bir araç kullanmayý.

Bir ara esnaf olmak zorunda kaldý, ama asla bu iþi kazanç kapýsý olarak görmedi. Vefa vardý iþin içinde, paylaþmak vardý sýkýntýlarý. Hemen herkesin bir þekilde kapýsýný çaldýðý bu küçük dükkânda en itibarlý müþterileri çocuklardý. Elbette herkes saygý görüyordu burada, ama çocuklar kendi dillerinden anlayan, kendi dillerini konuþan “Hasan Dede”lerini ayrý seviyorlardý. Ticarette en temel ölçü çocuklarý asla kandýrmamak; aldýðý ürünle ilgili yeterince bilgisi olmayanlarý yanýltmamak deðil midir? Onun adýyla “kandýrmak/yanýltmak” kelimeleri bir arada kullanýlamaz, hangi nedenle olursa olsun.

Dürüstlüðün, ete kemiðe bürünmüþ yürüyen ve yaþayan hâliydi.

Feleðin çemberinden geçti ama hep insan kaldý Hasan Hoca.

Sakarya’nýn saklý bahçelerinden biridir o, her gün gönlünde çiçekler açan.

Bir þehirde hâlâ eli öpülesi insanlar varsa o þehir yaþanasý þehirdir.

Heykeli dikilecek adamsýn be Hasan Hocam, bizim kelimelerimiz sana tutulan ayna olmaktan aciz.

Ben kim, “Mikelangelo” olmak kim?

Ben en çok yüzüne de gölgesi düþen asaletini sevdim.


Muharrem Dayanc hakkýndaki diðer yazýlar
Gösterim: 2993 | E-posta

Yorumlar (4)
RSS Yorumlar
1. 29-06-2014 19:33
Güzel Yürek
Sevgili Hasan hocayý senin de dediðin gibi kelimeler yetmez anlatmaya, tanýmak lazým bilgeliðini ve güzel yüreðini. Ben az da olsa þanlýyým böyle bir pýrlantayý tanýdýðým için.
Yazar Sabahattin KESKÝN (Misafir)
2. 30-06-2014 09:51
bir pýrlanta da sabahattin abimdir.
bir insan pýrlantasý da sensin sabahattin abi. senin yüzünde de kalbimizi aydýnlatacak ýþýk ve týlsým var abi. 
siz varsanýnz hâlâ insan türü saygýyý hak ediyor demektir. ellerinden öpülesi abim benim.
Yazar muharrem dayanç (Misafir)
3. 30-06-2014 19:50
Güzel gören gözler
Adam gibi adam tabirinin bir insana en güzel yakýþanýdýr Hasan hoca.güler yüzündeki iyilik hepimize yansýmýþtýr.Anlatanýn da kelimelerine saðlýk.iyi ki hayatýmýzda yer alýyorsunuz ve iyi ki varsýnýz.sizleri seviyoruz.selamlar.
Yazar Sabahat keskin (Misafir)
4. 06-07-2014 00:24
temiz ve saf kalabilmek
her insaný söyledikleriyle görüþüyle duruþuyla bir olmaz hasan hocam göründüðü gibi iþlenmemiþ saflýk ta bir insan saygýyla ellerinden öpüyorum
Yazar KENAN KARAN (Misafir)

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarýnýz Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kiþisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adýnýz:
Baþlýk:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazýlan Yorumlar Hakkýnda E-Posta Aracýlýðýyla Bilgilendirilmek Ýstiyorum

Yazdýr E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.