Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Zor coğrafya: Balkanlar
Cumartesi, 26 Temmuz 2014

    Balkanlar veya Balkan Yarımadası, Avrupa kıtasının güneydoğu kesiminde, İtalya Yarımadası’nın doğusu, Anadolu’nun batısı ve kuzeybatısında yer alan coğrafi ve kültürel bölgenin adı. Bölge için bazı yayınlarda Güneydoğu Avrupa terimi de kullanılmakta.

    Adını batıdan doğuya uzanan ve Bulgaristan’ı ikiye bölen dağ silsilesinden alır. Önce bu sıradağların adı olarak kullanılan Balkan daha sonra bu bölgenin bütünü için kullanılmaya başlanır.

    Balkan ve Balkanlar ibareleri Türkçedir. Bu kelimeler TDK Türkçe Sözlük’te “Hırvatistan, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Slovenya, Arnavutluk, Makedonya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Trakya’yı içine alan bölge” şeklinde geçer. Ayrıca tek başına düşünüldüğünde Balkan sözcüğünün, “sarp ve ormanlık sıradağ; sık ormanla kaplı dağ; yığın, küme; sazlık, bataklık” gibi anlamları da vardır.

    Kelime, Osmanlı Türkçesinde de yaygın bir kullanıma sahiptir (Golyak Balkanı, Bor Balkanı, Bababalkanı vb.). Şemseddin Sami’nin Kamus-ı Türkî’sinde önce “sarp ve müselsel veya ormanla mestûr dağ, silsile-i cibâl” şeklinde tanımlanan kelime, akabinde; “Rumeli kıtasını garbdan şarka şakk eden silsile-i cibâl ki buna izafetle kıta-i mezkûreye Balkan şibh-i ceziresi denir.” şeklinde izah da edilmiştir.” 

Kısa bir internet taramasından sonra oluşturduğumuz yukarıdaki özet dikkatle okunduğunda bu bölge için birçok ipucunu içinde barındırıyor. Bu ipuçlarını somut gözlemlerimizle de zenginleştirmeye çalışarak Balkanları konuşalım istiyoruz biraz, ne dersiniz?

Çok genel bir yaklaşımla Balkanlar’ı iki ana maddede tartışabiliriz. Bunlardan birincisi benzer ve birbirine çok yakın dil, kültür, adet, alışkanlık, estetik zevk ve algının beslediği huzur, sükûn ve barış coğrafyası. İkincisi farklı din ve mezheplerden oluşan milletlerin geçmişten gelen sorunların da etkisiyle birbirlerini sürekli yok/alt etmeye kurgulanmış arka planları ve bu planlar doğrultusunda her an patlamaya hazır öfkelerin hüküm sürdüğü coğrafya. İlkini besleyen birçok done olduğu gibi ikincisini çağrıştıran, akla getiren göstergeler de çok bu topraklarda.

İlkinden başlayalım. Balkanlar hemen hemen aynı dili konuşuyor. Slav kökenli bu diller küçük sayılabilecek nüanslarla birbirlerinden ayrılıyorlar. Doğu Slav Dilleri, Rusça, Ukranca, Beyaz Rusça; Batı Slav Dilleri, Bulgarca, Pomakça, Makedonca; Güney-Batı Slav Dilleri, Boşnakça, Hırvatça, Sırpça, Karadağca, Slovence. Birbirine yakın coğrafyalardan/dillerden hareketle ortaklığını hissettirmeye çalıştığımız “Slav Dil Ailesi”nde bizi asıl ilgilendiren son kategori, hatta tam olarak bu kategori bile değil üç dil; Boşnakça, Hırvatça, Sırpça.

Sırp ve Hırvatların yapay olarak kendi ulusal dillerini oluşturma çabalarını bir kenara bırakırsak bu üç dilin birbirinden hemen hemen farkı yok. Fark sadece inanç dünyasıyla ilgili kelimelerde ortaya çıkıyor ki bunların sayısı da fazla değil. Bu kelimeleri konuşma veya yazı dilinde kullanmanız/kullanmamanız sizin hangi milletten olduğunuzu/olmadığınızı gösteriyor. Düz mantıkla bakarsak dil birlikteliği bu insanların tek millet olarak yaşamaları yönünde çok büyük bir avantaj gibi duruyor, ama kâğıt üzerinde, gerçek hayatta değil.

Yine dini ve bazı milli unsurlar (dini ve ulusal bayramlar ile giyim tarzları gibi…) dışında kişisel mizaçtan eğlence hayatına kadar ortak niteliklere sahip bir insan topluluğu ile karşı karşıyayız bu topraklarda. Bu ortaklık geçmişte zaman zaman bazı ideolojilerin (sosyalizm) zorlamasıyla oluşsa da, genel anlamda hayata bakıldığında da yadsınamayacak kadar bariz.

Yeme içmeden giyime, alışverişten sosyal hayata kadar uzanan bu yakınlık, bu benzerlik “Balkanlı olma ortak bilinci”ni doğurabilecek denli önemli gibi görünüyor dışarıdan bakan gözlere. Bizim için bir yirminci yüzyıl ideolojisi olan milliyetçiliğin, dil ve kültür birliğini öne çıkararak revaç bulduğu zaman dilimiyle hemen hemen ötüşen süreçte Balkanlarda tecrübe edilenler (1910’lu yıllar), konuya yeni bir gözle bakmayı gerektirecek kadar yakıcıdır. Evet dilsiz millet olmaz ama, dilin yanına ülkü, ideal, inanç, eğitim gibi birleştirici unsurları ve yine bunların yanı sıra askeri güç, ekonomik yeterlilik gibi faktörleri de katmadan felsefi, tarihi ve siyasi tezler ileri sürmek Balkanlar örneğinde çok gerçekçi durmuyor.

Zenica’nın hemen çıkışındaki bir mezarlıkta (Zenica Şehir Mezarlığı) Boşnak, Hırvat ve Sırpların yan yana yattıklarını görünce çok şaşırmıştık. Yakından bakınca mezar taşlarında rastladığımız “ortak orak-çekiç sembolü” bize burada denenen proje hakkında ipuçları vermişti. Bu ortak ideoloji bir müddet dinin, tarihin, kültürün, dilin önüne geçmiş ve hatta bir süre başarılı da olmuş, ama ya sonra?

(Birinci madde için Necati Cumalı’nın “Makedonya 1900” adlı eserinden “Bazen Bir Savcı” adlı hikâyesi okunabilir.)

Kâğıt üzerinde birbirine bu kadar yakın duran milletler ne oluyor da barış ve huzur içinde yaşayamıyorlar. İşte bu durum veya hâlihazırda yaşananlar ikinci maddeyi daha önemli kılıyor. Balkanlar ortak paydasında Boşnakların durumuna daha gerçekçi gözlerle bakmayı zorunlu hale getiriyor.

İkinci maddeyle ilgili olarak hemen şunu söyleyelim, bu coğrafyada Balkanların bütünüyle ilgili siyasi, ekonomik, askeri hedefi veya gizli bir ajandası olmayan tek millet Boşnaklar. Bu durum diğer milletlerin maalesef iştahını kabartıyor. Boşnakların bu rahatlığına tam bir isim bulmak da zor. Geçmişte büyük devletlerin -özellikle Osmanlı’nın- himayesi altında uzun süre yaşamaları, Avusturya işgali ve Yugoslavya dönemi Boşnakları biraz hazıra alıştırmış gibi geliyor bize.

Dil ve kültür birliği elbette çok önemli ama farklı bir dine mensup olmaları Boşnakları sadece Balkanlarda değil Avrupa’da da yalnızlaştırmış. Menfaat birlikteliğinin zeminini oluşturacak ekonomik gelişmişlik de işin içine girmeyince hep üvey evlat muamelesi görmüşler. Kendi kulaklarımızla duyduğumuz; “Biz, Türklerden başkasını sevemiyor, Türklerden başkasına güvenemiyoruz”, “Bosna’yı Türkiye’ye bağlamak lâzım” gibi sözler, düşüncelerimizin canlı birer ispatı gibi duruyor.

1990’lı yıllarda yaşananlar Boşnakların bilinçaltını büyük bir tahribata uğratmış. Bu toprakların hâkim duygusu “güvensizlik” artık. Kimse kimseye itimat etmiyor, çünkü yakın geçmişte çok kötü hadiseler yaşanmış. Bu olumsuzlukları bugün de beslemeye devam eden ana etken, “her an yeni anlaşmazlıklar, huzursuzluklar, yerel veya bölgesel çatışmalar patlak verebilir” endişesi.

(İkinci madde için Ayşe Kulin’in “Sevdalinka” adlı romanı okunabilir.)

Balkanlarda herkesin kaderi birbirine bağlı. Burada tam ve mutlak bir barışı sağlamak belki çok zor ama, bu biri olmadan diğeri de olmaz gerçeğinin bütün uluslarca anlaşılması, bu topraklarda huzurun bir an önce tesis edilmesine katkı sağlayabilir. Ancak bu durumun gerçekleşmesinin Boşnaklar açısından çok ayrı bir olmazsa olmazı daha var, “siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel açıdan daha güçlü hale gelmek veya getirilmek.” Hatta bu da yetmez, kalıcı bir barışa ulaşabilmek için milli bir uyanışa da ihtiyacı var Boşnakların. Anlayacağınız, Boşnakların ekonomik ve askeri yardımlarla birlikte, zihinsel değişim ve gelişimlerine katlı sağlayacak entelektüel desteğe de ihtiyaçları var.

Hâsılı Balkanlar zor ve hata kabul etmeyen bir coğrafya, burada var olmak isteyenler güçlü ve uyanık olmak zorundalar. Ormanda yaşıyorsanız kuzu olma ve kuzu kalma lüksünüz olamaz. Unutmamalı ki Balkan her şeyden önce “dağlık yer” demek. Dağın kuralları, ovanın şartlarına benzemez.

 


Muharrem Dayanc hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1882 | E-posta

İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.