Son Yorumlar
Son Þans, Tekrarý 105 Yýl Sonra
Bilgi
Yazým içeriði ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazý olmuþ. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu þekilde, canlýlarýn hangi amaçla bayýltýðýný bilmeden ve sonrasýnda...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLÝ
ORADAKÝ YURTTAN ÞÝKAYET GELMÝÞTÝR BELEDÝYEYE BELEDÝYEDE GEREKENÝ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de deðiþim baþlýyor!
MÜTEAHHÝT
GEYVE TEÞKÝLATI TAMAMEN DEÐÝÞMELÝ MÜCAHÝTLÝKTEN MÜTEAHHÝTLÝÐE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüþtü
dileðimizdir
sayýn Murat Kaya; TCDD'nýn genen müdürü ile görüþürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Usta
Pazartesi, 31 Aðustos 2015

Alýþýlmýþ bir berber sohbetiydi. Makas sesinden çok parlatýlmýþ kelimeler uçuþuyordu havada. Hele bir de klima soðuk havayý insanýn ciðerine ciðerine üfürünce insanýn dýþarýya çýkasý gelmiyordu. Ne konuþulur buna benzer ortamlarda az çok bellidir. Favori konular iki “s” formülüyle özetlenebilir. Birçok insan hemen anlamýþtýr ama anlamayanlar için fazla merak ettirmeden söyleyelim; spor ve siyaset.
Bizim berber her zamanki gibi bir önceki týraþý nerede olduðumu soruyordu. Ben lafý uzatarak konuyu deðiþtirmeye çalýþýyor, ama bu bahirde uzmanlaþmýþ dostuma bahsi unutturamýyordum. Koltuða oturunca yüzümdeki köpük imdadýma yetiþti. Elimle yüzümü gösterip garip bir ses çýkardým, bu “konuþamýyorum görüyorsun iþte” demekti. Berber milleti kolay kolay susar mý? Ensemin iyi týraþ edilmediðinden söze giren dostum faullerimin çok özensiz alýndýðýna kadar gerdi sözü. Sanki saçýmla sakalýmý kestirmiyor týraþ arasý lafla dayak yiyordum. En sonunda dayanamadým, “ya arkadaþ” dedim “her týraþta iki yüz kilometre yol mu gelelim?” Bu söz de sakinleþtirmedi bizim berberi. “Benim” dedi “Türkiye’nin her yerinden müþterim var.” “Yok” dedim mýrýldanarak “dünyanýn her yerinden.” “Anlamadým abi” dedi “yok bir þey” dedim.
Koltuktan kalkar kalkmaz arkamdan gelen “hoþ geldin, sýhhatler olsun yeðen” sözüyle týraþ modundan çýktým. “Hoþ bulduk Emin amca” dedim ve elini öptükten sonra yanýndaki boþ sandalyeye oturdum. “Nasýl sizin oralar?” dedi. Daha önce defalarca yaptýðýmýz sohbet yine ayný yerden ayný soruyla baþlamýþtý. Cevaplar da aynýydý. “Çok geliþti, çok deðiþti be amca.” Sýranýn kendisine geldiðini fark eden Emin amca sözü bir daha bana vermeye hiç de niyeti olmayan bir ses tonuyla yeniden konuþmaya baþladýktan sonra çok da gizlemedi niyetini. “Ben sana kýrk yýl öncesini anlatayým da o þehrin hele bi dinle” dedi. Ben buyrun demeden sözün kapaðý bir açýldý ama tam açýldý.
O anlatýyor ben dinliyordum. Diyalog monologa evrilmiþti. O eskiyi anlatýyor ben onun anlattýðý eskilere zihnimde yeni elbiseler giydiriyordum.
Þehrin o zaman için hemen giriþindeki sigorta hastanesini onlar yapmýþlar. Emin amca traktörüyle inþaata lâzým olan her þeyi taþýmýþ. Kýrk sene öncesinden bahsediyoruz, Ford marka mavi renkli büyük boy traktöre sahip olmak þehirlerarasý bir ayrýcalýk. “En çok da kum ve su taþýdým” dedi. Semtleri önce tarif ediyor, sonra isimlerini söylüyor, daha sonra da buralarý bilip bilmediðimi irdeliyordu. Verdiðim her cevaptan sonra “Allah Allah” deyip bir müddet þaþkýnlýk geçiriyordu. “Hasan Polatkan da mý deðiþti?” derken yüzündeki ve sesindeki þaþkýnlýk berberdeki bütün sesleri bastýrdý. Otobüs terminalinin taþýnmasýna “makul” dedi ve ekledi, “þehrin tam ortasýndaydý, iyi yapmýþlar.” Ýstasyonun yaný baþýnda su kenarýndaki çay bahçelerinde içilen çaylar, her hafta dostlarla yapýlan hamam sefalarý sözü süsledikçe süsledi…
Þehir faslýný bu þekilde noktaladýktan sonra hünerlerini anlatmaya baþladý. Traktörün tepesinde günde on beþ saat nasýl dayandýðýna/koþuþturduðuna bugün kendisinin de þaþtýðýný itiraf etti. Büyük bir dikkat, ciddiyet ve saygýyla dinliyordum Emin amcayý. Bazen “kafamla onaylayarak”, bazen “ya öyle mi” nidasýyla ses vererek, bazen “evet, evet” tasdikleriyle dinlediðimi ispat ederek sohbete pasif olarak katýlýyor, böyle de olsa Emin amcayý yalnýz býrakmýyor, ona eþlik ediyordum. Bilmediði iþ, anlamadýðý bahis yoktu Emin amcanýn. Onun Ahmet Mithat tavrýyla girip çýktýðý mekânlar, kapaðýný açtýðý mevzular uzun süre bana kendimi sorgulatýyordu.
Konu o güne kadar hiç konuþmadýðýmýz bir yere kaydý. “Ah o eski ustalar” dedi Emin amca. “Boþ zamanlarýmda onlarý seyrederdim. Ne kadar marifetliydiler. Onlarý seyretmekten ne büyük zevk alýrdým.” “Birkaç ay önce elinde kazmasýyla temel kazarken gördüðünüz bu insanlarý birkaç ay sonra çatýyý çatarken bulurdunuz.” Sözün bu noktasýnda duygulandý Emin amca aðladý aðlayacak. “Ne oldu amca?” dedim. “Eskiden çatý çatýlmadan bayrak asarlardý evin en hâkim yerine, ay yýldýzlý bayrak âdeta ilan ederdi bir daha asla sönmeyecek bir ocaðýn yakýnda burada tütmeye baþlayacaðýný. Konu komþuya ikramlar yapýlýrdý…” Bir kültürün kaybolan koridorlarýnda dolaþmak onu hüzünlendirmiþ beni heyecanlandýrmýþtý. “Bu kadar mý deðiþir dünya, bu kadar mý kaybolur kültürel kodlar” gibi laflar ettim. Bakýþlarýndan benim söylediklerimden bir þey anlamadýðýný fark ettim ve sustum.
Bizim berberin kaçamak bakýþlarýndan, “buldunuz yaz sýcaðýnda böyle serin yeri, uzatýn uzatabildiðiniz kadar bakalým lafý” cümlelerini hiç zorlanmadan okuyabiliyordum. Arada söze karýþmaya çalýþmýyor da deðildi hani bizim berber. Bu da onun yer hakkýydý. “Seçimler ne olur bakalým?” diyor cevap alamayýnca hemen ikinci soruyu/konuyu býrakýyordu ortaya “Beþiktaþ bu sene kesin þampiyon!” Hem klimalý berberde otur hem de berberin sorularýna cevap verme, konuþmasýna eþlik etme, bu da yakýþýk almýyordu. Neyse.
Mekânýnýn ruhuna uygun noktaya taþýdýk konuyu Emin amcayla. Emin amca ülkenin içinde bulunduðu durumu kendi zamanýyla karþýlaþtýrýyor, bugünün devlet adamlarýný da, uygulamalarýný da beðenmiyordu. Avrupa’dan ve dünyadan örnekler veriyordu Emin amca. Hatta bir ara Birinci ve Ýkinci Dünya Savaþlarý’na da kýsa kýsa deðindi.
Baktým böyle susarak sohbeti katlediyorum, bir soruyla Emin amcaya ufuk açmak istedim. “Emin amca be” dedim, “neydi eski (senin zamanýndaki) Türkiye ile yeni (þu anki) Türkiye arasýndaki fark, eski dünya ile yeni dünya arasýndaki fark?” Gözlerinin içi parladý Emin amcanýn. Yýllardýr bu soruyu bekliyormuþ gibi þöyle bir kendini toparladý. “Yeðen” dedi “ben sana ustalardan hareketle cevap vereyim.” Ne yalan söyleyeyim, “eyvah” dedim içimden “yine biraz önceki bahse döneceðiz.” “Emin amca traktörüne binecek biz arkadan koþtur ha koþtur, ona yetiþmeye çalýþacaðýz.” Bu sefer öyle olmadý. Emin amca önce bana, sonra berberdeki bütün müþterilere, hatta kasabamýza unutulmaz bir ders vermeye kararlýydý. Toparlanmakla da yetinmedi ayaða kalktý, bizi psikolojik olarak rahatlattý. Bu, “benim daha fazla vaktim yok” da demekti. Uzun süre oturmaktan bir yere toplanan pantolonunu düzeltti. Sesine nizam verdi. Kapýnýn kolunu tuttu ve içine seksen yýlýn inceliði, irfaný, dikkati sinmiþ kelimeleri birer ateþ parçasý halinde yüreðimize býraktý: “Eskiden sanat vardý teknik yoktu, bugün teknik var sanat yok!”
Kapýyý kibarca açtý, baþýyla “allahaýsmarladýk” dedikten sonra yavaþça kapattý ve kendini temmuz sýcaðýnýn kollarýna býraktý.
Geride þaþkýnlýk, hayranlýk ve suskunluk býrakmýþtý Emin amca.
Arkasýndan uzun uzun seyrettim Emin amcayý. Üzerinden büyük bir yük kalkmýþ gibiydi. Baþý havada, seri ve kýsa adýmlarla yolun sol tarafýndan dere kenarýndaki evine doðru yürüyordu.
Ýçine sanatýn inceliðinin sinmediði bilginin/gücün insaný nasýl köleleþtirdiðini anlatmak isterdim Emin amcaya. Bu tereciye tere satmak olurdu belki.
Ustam olmuþtu Emin amca, farkýnda deðildi ama bir cümleyle Viyana ile Petersburg’u, Paris’le New York’u, A. Hamdi Tanpýnar’la Orhan Pamuk’u, Sezai Karakoç’la Ece Ayhan’ý karþýlaþtýrmýþtý.

Sonra bir gün aniden uçtu gitti Emin amca. Hem de ölmeden birkaç ay önce hayatý sýfýrlayarak.
Ne beni hatýrladý ne bana anlattýklarýný.
Bir güzel insan portresi, bir öykü kaldý ondan geriye.
Dersini verdi de gitti Emin amca.
Kelimeden tabutlarla taþýdým onu hayal dünyamda, kâðýttan bir mezara býraktým, taþýný da bir söz ustana ýsmarladým.


Muharrem Dayanc hakkýndaki diðer yazýlar
Gösterim: 2440 | E-posta

Yorumlar (2)
RSS Yorumlar
1. 19-09-2015 23:08
USTALIK
“Eskiden sanat vardý teknik yoktu, bugün teknik var sanat yok!”
Yazar SANAYÝC AHMET (Misafir)
2. 27-09-2015 00:34
ford 5000
yorumsuz ilkbaharda ilimbey deresi
Yazar atilla köseoðlu (Misafir)

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarýnýz Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kiþisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adýnýz:
Baþlýk:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazýlan Yorumlar Hakkýnda E-Posta Aracýlýðýyla Bilgilendirilmek Ýstiyorum

Yazdýr E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.