Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Alifuatpaşa ve anılarım
Pazartesi, 03 Ekim 2016

Alifuatpaşa Sakarya ilinin Geyve'ye bağlı bir beldesi. Eskişehir Antalya karayolunun üzerinde, aslında çok kişinin bir şekilde ismine yabancı olmadığı bir yerleşim yeri. Eşimin ve ailesinin yaşadığı yer, eşimin deyimi ile Paris.

Cumhuriyet öncesi İstiklal harbi zamanında düşman ayağı değmemiş ender yerlerden biri. Savaş zamanında Atamızın kurduğu karargah, Geyve Boğazının önemi, Ali Fuat Cebesoy tarih kitaplarında yerini almış ama çok dile gelmeyen bir anlatım da bizim oralarda kulaktan kulağa günümüze kadar geldi. Düşman askerinin yaklaştığını gören ve pusuda bekledikleri yeri fark eden çoban gece sürüsündeki koyunların her birinin boynuzuna bir mum veya kandil yerleştirmiş, bunu uzaktan gören düşman askeri burada büyük bir ordu var deyip geri çekilmiş derler.

Dağların arasından Geyve boğazından geçilerek gelinen Geyve ve Alifuatpaşa adeta saklı bir kent görümündedir. Adını Gekve isimli bir prensesten alan Geyve şimdilerde de sahiden bağrından bir çok prenses çıkarmış cennet topraklarıdır adeta.
Ama benim yazım Alifuatpaşaya dair.

Ben Alifuatpaşa geliniyim aileme, arkadaş çevreme, Geyve'ye düşkünlüğüm yüzünden Alifuatpaşa'ya haksızlık ettiğimi ve orayı aslında ne kadar çok sevdiğimi anlayamadığımı fark ettim. Bazen insanın bir gerçeği görmek için uzun zamana, sabra, şansa ve karşılıksız sevgiye ihtiyacı oluyormuş. Ben çok şükür bunların hepsine sahip oldum ve Alifuatpaşa'nın tüm güzelliklerini görme imkanı buldum.

Alifuatpaşa'ya gitmek benim için her mevsim ayrı güzel. Oraya gitmek için yaptığım yolculuğu bile seviyorum. İzmit'i geçtik mi sanki her yer daha bir tanıdık daha bir benim gibi geliyor. Sapanca'nın dağ manzarası, göl manzarası, baharda bembeyaz çiçek açmış erik ağaçları, çam ormanları hazırlan diyor bana doğal güzellikleri görmek ve göreceğin her bir güzelliğe tekrar tekrar aşık olmak için..

Sakarya nehri yeşilin en muhteşem tonu. Nazlı süslü çok güzel bir gelin sanırsınız onu; zannedersiniz ki sizi karşılamak için, Alifuatpaşa'ya kadar size eşlik etmek için gelmiş. Kenarında bağlar, meyve bahçeleri, çeşit çeşit sebzelerle dolu olan Sakarya nehrini yükseklerde kayalardan bile fışkırmış çam ormanları, meşe, kayın, ıhlamur ağaçları süsler. Baharda yeşilin her tonu, yaz mevsimi her türlü sebze meyvenin, çiçek böceğin adresi; sonbaharda sarı kızıl kahve turuncu koyu yeşille boyanmış yağlı boya eşsiz bir tablodur adeta; gözünüzün gördüğü her bir kare.

Yeniden doğuşun, tekrar tekrar yaşamanın, affetmenin, karşılık beklemeden vermenin adresidir Sakarya. Ne savaş zamanında akan kanların izi var, ne duyduğu çığlıkların, ne korkunun; tekrar tekrar doğmuş Sakarya bizler için.

Yol boyu sanki buraları daha önce görmemiş gibi gözlerimi hiç kırpmam, her güzelliği görmek ve anlatmak isterim. Bazen arka koltukta uyuklayan veya başka bir şeylerle uğraşan çocuklarıma seslenir dışarıya baksanıza derim, kaçırmayın bu eşsiz güzellikleri.

Siz her yeri böyle güzel mi sanıyorsunuz, bütün dağlar burası gibi ağaç yeşillik çiçek mi fışkırıyor derim sonra da baktım ki ilgilenmiyorlar tabi derim siz ağaçsız mezarlıklar, ot bitmemiş çıplak dağlar görmediniz onun için benim kadar hayranlıkla seyretmiyorsunuz buraları.

Alifuatpaşa demek benim için evimizin olduğu mahalle demek. Bize sorsanız baba evimiz küçücük biriket bir ev ama kayınvalidem için bir saray. Gerçi bizim için de paha biçilmez çok değerli bir ev.
Küçük bir bahçemiz , kocaman bir erik ağacımız, olağanüstü manzaralı bir balkonumuz var.
Balkonda oturduğunuzda dünyanın en güzel manzarası bu olmalı derim. Karşımda Parla tepesi, uzak köylerin manzarası( Sarıgazi, Hırka, Epçeler, Kulfallar, Kayadibi ....) gökyüzünün enfes manzarası, bembeyaz bulutlar, yağmur sonrası çıkan gök kuşağı, gecenin bütün yıldızları, mavi bulutları, mehtabı hepsini ama hepsini bizim sanırım. Sakarya nehrinin yeşili bizi yine yalnız bırakmaz.

Bazen Sakarya ovasının bereketli topraklarına bakarak hayale dalar orada çalışan yaşayan insanları düşünürüm; bazen de uzak köylerin ışıklarına bakıp insanların hayallerinin umutlarının bazen bitmek bilmeyen kin ve nefretlerinin, öfkelerinin ne kadar da küçük basit ve önemsiz olduğunu düşünürüm. Nokta kadar yer tutmadığımız bu koca evrende kendimi ne kadar önemsediğimi fark eder kendimi küçümseyen bir gülüş atarım.

Balkon keyfi yapmak için oturduğum bir minderin üzerinde bazen elimdeki bir kitapla olmadık diyarlara, bilmediğim insan yaşamlarına konuk olurum, bazen de telefonumda açtığım bir müzik beni alır kavuşulmayan bir aşkın ateşine atıverir veya sıla için yanan bir ozanın dizeleriyle onun hasretine ortak eder ya da bir kemanın sesinde huzur yolculuğuna çıkarır.

Balkon manzarasında gün boyu insanların karınca gibi çalışmasına, telaşlarına tanık olurum. Toplanan kirazların üzümlerin elma ayva şeftalinin hal yolculuğuna, mahsulünü alan çiftçinin bazen büyük mutluluğuna bazen de yaşadığı hayal kırıklığına tanık olurum.
Benim için en güzel manzara tabi ki hemen aşağımızda koca bir düzlüğe sere serpe telaşsız bir şekilde uzanmış Geyve; orayı seyrederken bir bakarsınız hüzün kaplamış beni, iç çekiyorum. Bir bakarsınız neşe keyif mutluluk dolmuşum.

Mahallemizi yürüyerek çıkmak biraz zor, çünkü dik bir yokuş yürümek zorunda kalıyoruz. Ama tanıdıklar için ve acelesi olmayanlar için aslında bu çıkış adeta konu komşu ile sohbet zamanı gibi. Her yorgunlukta her dinlenme noktasında başka bir komşu ile muhabbet var.

Yıllar sonra fark ettim ki ben burada sıra sıra dizili evleri, birbirine benzeyen bahçe duvarlarını, tenekelerden, eski plastik kaplardan yapılmış çiçek saksılarını, taş duvarlar arasından başını uzatan aslanağzı çiçeklerini, çöplükte bile açan fatmagül çiçeklerini, üzüm asması sarılan çardakları, evlerin bahçesinde asılı duran çamaşır iplerini, bahçe duvarının dibine kedi köpek mama yesin su içsin diye konmuş eski kapları bile sevmişim.

Orada rahatsız olduğum beni üzen bazı geçimsizliklerin İstanbul'a geldiğimde ne kadar da masumca şeyler olduklarını görebiliyorum.

Tam karşı evimizin dibinde mahallemizin yaşlı kadınları yan yana oturup sohbet ederler; aslında kulakları da pek duymaz ya, ama olsun birbirleri ile konuşmayı pek severler. Galiba hep bir ağızdan konuşup dertleşiyor birbirlerine kafa sallayıp destek ve güç veriyorlar.

Daha dün gibi hatırlarım ölen deli Neclayı; evimizin merdivenlerine oturup sessiz sedasız beklerdi, kayınvalidemin verdiği bir dilim yağlı ekmeği kaptığı gibi de hem mahcup mahcup gülümser hem hızla kendi evlerinin saçağına gider ekmeğini afiyetle yerdi.

Bizim bir zamanlar neşe kaynağımız koca anne sanki avlu dibinde oturuyor da komik anılarını anlatmak için bizi bekliyor.

Karşı komşumuz Nevriye yenge hiç ölmemiş gibi, yine kocasıyla nasıl da kavga ettiklerini anlatacak sanki, ya da uyduruk bakla falı bakıp ballandıra ballandıra geleceğe dair umutlar verecek.
Mahallemizin becerikli kadını Mürvet teyze sanki hala yaşıyor. Ee kendisi öyle becerikliydi ki gelin olarak bizi beğenmesi , bize kaynanalık etmemesi mümkün değildi tabi ki. Çok şükür ben de ondan yana nasibimi aldım. Keşke şimdilerde o da eşi Tahir amca da sağ olsa da bize eskilerden anlatsaydı; onların ne kadar kıymetli hazine olduklarını ne yazık ki çok geç anlayabildik.

Şevket dayımızın av maceraları, süt annenin hikayeleri, Hatun yengenin insanlığı hep anılarımızın birer parçası oldu.
Ve benim sevgi dolu Memedim. Mehmet vücudunu zar zor kullanan akşama kadar bir aşağı bir yukarı dolaşan mahallemizin kendi halinde bir delikanlısı; daha önce hiç muhatap olmamış nasıl biri olduğunu anlayamamıştım. ta ki bir bayram arifesinde bana laf atıp üzerine giydiği bayramlık kıyafetini göstermek isteyene kadar. Ben onu başımdan savmak isterken, sohbetine güvenmezken bana insanlık dersi veren, beni utandıran, senin niçin bayramlık elbisen yok deyip benim için gözyaşı döken, cebindeki bayram harçlığını uzatıp illaki bu parayla kendine bayramlık elbise al diyerek ağlayan güzel yürekli Memed ben seni hangi sözlerle anlatsam. Senin sevgi dolu yüreğini göremeyen bu gözlerime ne kadar kızsam az, seni anlatabilmek için bu marifetsiz dilim yetersiz. Sen altın gibi bir kalple gezerken ben kör ben sağır, ben o güzel kalpten habersizmişim.
Güzellikler nerede saklı bilemiyoruz ne yazık ki.

Burada kimse kimseyi unutmuyor, insanlar sevdiklerine hep sadık, yıllar önce vefat eden Hayriş teyzenin kocasına göz merhemi diye uzattığı uhu, adamın yapışan göz kapakları hala gülme konusu.
Cenazeler sevgi ile kaldırılıyor, dualar kalabalık okunuyor, düğünler hep beraber yapılıyor. Düğün yemekleri kişi başı sayı ile yapılmıyor, bahçelere yemek kazanları kurulup tüm belde halkı davet ediliyor. Salon düğünlerinden çok mahalle aralarında yapılan düğünler, beldenin müzisyenleri, davulu zurnası seviliyor. Halay ekibinde yüz, yüz elli kişi oynuyor herkes düğünün tadını çıkarıyor.

Kızlarımız yağlı boya tablo yapmayı bilmese de kanaviçelerden dantel işlerinden yapıyorlar tablolarını. Psikolog, depresyon bilmeseler de bir uzman gibi dert dinleyip kederi paylaşıp şifa oluyorlar.
Doğal yaşam sağlıklı beslenme işine pek kafa yormasalar da evde yaptıkları makarna tarhana reçel turşu salça yufka ile hem doğal hem sağlıklı yaşam reçetelerini uyguluyorlar.

Şehir yaşantısı gibi yürüyüşler spor aletleri olmasa bile bağa kadar bir yürüyüp gönüllerini eğliyor, deniz manzarası yerine ilk meyvesini veren taze fidanlarını seyrediyor, ağırlık kaldırmak yerine bol meyve veren ağaçlarının yükünü kaldırıyorlar.

Boş hayaller yerine ahırda besledikleri Sarıkıza bağlanıyor, kanarya yerine tavuk besliyor, müzik niyetine bülbül sesinden dinliyorlar nağmeleri.
Ramazan kurban bayramlarını coşku ile kutluyor, ramazan da hayır yapmak için yarışıyor , milli bayramları önemsiyor bu insanlar.

Şehrin dört duvar arasına sıkışmış hayatından, titizlik temizlik hastalığına tutulmuş kadınından, kedi köpekten korkup koşamayan çocuktan , trafik çilesi içindeki keşmekeşten pek anlamıyor bu insanlar.
Beş kişi yapılan duadan, elli kişi yapılan düğünden, yalnız çekilen hastalıktan korkuyor bu insanlar.
Güzellikten anlıyor, her şeyin özünü hasını biliyor bu insanlar ve hayatın tadını.

 

Reyhan Karagöz Çetin hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 3582 | E-posta

Yorumlar (3)
RSS Yorumlar
1. 03-10-2016 02:44
Yorum
Sayin Reyhan hanim, yazını sonuna kadar sıkılmadan okudum,anlattiklarinizin tamamına katıldım ben aslen a.f.pasadaki doğan 1963 yılında istanbula okumaga giden 68 kusagi olan biriyim. Okulu okumadım ticarete daha fazla aklımıza yattı misircarsinda başlayıp Sultanhamam unkapanı derken 40 yıllık ticaretin sonunu 2001 krizi ile 5 milyon dolarla iflas ettim.benimde bir ceketler gittiğim istanbuldan bir ceketler çok sevdiğim kasabama zoraki donus yaptım. Dünyayı gezdim gene dünyada yaşanacak 5 yerden biri a.f.paşa. güzellikleri yazılmak olmayan yaşanması gereken tek yer.
Yazar Necati (Misafir)
2. 12-10-2016 05:39
Yorum
mükemmel anlatmışsınız
Yazar mehmet (Misafir)
3. 12-11-2016 00:02
Yorum
senı tebrık edıyorum gelin kardeşım helal olsun sana şiir gibi anlatmışsın alifuatpaşayı geyveyi sana teşekkür ediyorum
Yazar mustafa salep (Misafir)

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.