Şube başkanlığını bırakma kararını açıkladığım basın toplantısında, basın mensubu kardeşlerimin ‘siyasete atılacaksınız, değil mi’ sorusuna karşılık şunları söylemiştim;
“Arkadaşlar, biz sendikal faaliyet çerçevesinde demokrasiyi, insan haklarını, insan iradesine saygıyı, istişareyi, meşvereti, ortak akılla yürümeyi, adam gibi seçmeyi ve seçilmeyi öğrendik, bunu bir yaşam biçimi edindik. Siyasetin hali ortada, şimdi bana bütün bu saydığım değerleri bünyesinde barındıran bir parti söyleyin, gidip hemen üye olacağım.”
Öyle bir parti bulamadılar, bulamadık.
Sonra, sahneye İYİ Parti çıktı.
Bana ‘işte bu’ dedirten onlarca sebebin arasında en çok etkilendiğim içerik, parti içi demokrasiye yönelik söylemleriydi,
İşlerinin zor olduğunu biliyordum. Eski partisinde, ülkeye hizmet noktasında aradığını bulamadığı için samimi duygularla yola çıkan insanlardan, eski partisinde köşe kapamamış, nefsi sebep ve intikam duygularıyla yeni arayışlara girmiş, eski partisindeki hastalıkları bünyesinden atamadığı gibi yeni oluşuma da taşıyacağı aşikar insanları ayırabilmek çok da kolay değildi.
Dolayısıyla genel merkez, il ve ilçeler düzeyinde kurucular kurulunun oluşturulması esnasında hatalar yapılabilir ama bu olumsuzluklar, demokratik bir seçim ortamı yaratmak ve delegelerin hür iradeleriyle tercih yapmalarının yolunu açmakla giderilebilirdi.
Başka illeri bilmem ama önceki gün yerel basına düşen ‘bütün ilçe başkanları ve bağlı delegelerin, mevcut il başkanını destekleyeceği’ haberi, benimkinin temenniden ibaret olduğunu gösterdi.
Ne imiş? Bütün ilçe başkanları ve bağlı delegeleri mevcut il başkanının arkasındaymış!
Demokrasi adına, İYİ Parti’nin ortaya koyduğu değerler adına utanç verici bir durumdur bu…
Birileri, ben kurucu başkanım, ben ne dersem o olur, benden başka aday çıkamaz, çıkarsa boyunun ölçüsünü alır düşüncesiyle, kendine bağlı ilçe başkanını harekete geçirip böyle bir rezilliğe tenezzül mü etti, yoksa durumdan vazife çıkaran birkaç ilçe başkanı yalakalık babından hareke geçip bu rezil tabloyu mu oluşturdu, bilemem...
Ama haber altlarına yapılan yorumlara baktığımda alenen görünüyor ki, bu davranış, zaten ülke genelindeki heyecanı yaşama ve yaşatma noktasında çok gerilerde kalan Sakarya İYİ Parti’nin, Meral Akşener ve değerli ekibine ayak uyduramadığının, ölü doğduğunun ve bundan sonra da bu kafalarla canlanamayacağının göstergesidir.
Anlaşılan o ki, bazıları, eski partilerinden bulaşan hastalıkları beraberlerinde getirip yeni partilerine de bulaştırmak istiyorlar.
Mevcut başkanlarını seviyor olabilirler, mevcut başkanları kiminin doktoru kiminin abisi/dostu olabilir, kurucu başkan diye meseleye ahde vefa duygusuyla bakıyor da olabilirler.
Ama daha beteri, ‘bu partiyi biz kurduk ulan, size mi kaptıracağız’ sığ düşüncesiyle hareket ediyorlarsa yazıklar olsun!
Sakın ola ki bu yanlışlarını, lidere sadakat şerefimizdir türü bir saçmalıkla perdelemesinler.
Kral öldü, yaşasın yeni kral anlayışını, bu lider/reis/başkana bir nevi tapınma hastalıklarını da, her biri ağır bedeller ödeyerek ve ödemeyi de göze alarak oluşturulan bu cesurların hareketine bulaştırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Başlığa gelince…
Bir seçmen belki de delege bilmiyorum ama içinin yandığı belli bir okurun yorumundan bir kesitten ibaret…
Diyor ki; “Düne kadar farklılıklarıyla çatıştırılan insanları, müştereklerde bir araya getirmeyi başaran Meral Hanım ve ekibi, bu haberi okudukları an buna sebep olanları kulaklarından tutup bu partiden uzaklaştırmalıdır. Delegelerin iradelerine ipotek koyan bu davranış, İYİ Parti'ye bel bağlayan büyük bir kesimi hayal kırıklığına uğratmıştır. Küçük olsun benim olsun hastalıklarından kurtulamayan Doktor ve yanındakiler İYİ Parti'ye komplo kurmuşlardır. Hesabı sorulmazsa, bu çocuk ölü doğdu demektir. Öyle anlaşılıyor ki bu doktor, İYİ Parti'ye iyi gelmedi, gelmeyecek...”
Bu haber basına düştüğünde il başkanına düşen görev itiraz etmek, haberi kaldırtmak ve bu çalışmaya tevessül edenleri fırçalamak olmalıydı.
Bekledim, hiç biri olmadı. Haberin olumsuz yansımaları çığ gibi büyüyor ve parti hasar görüyorken, doktordan beklentim gerçekleşmediğine ve olması gereken olmadığına göre de, bu anlayışla bu doktor ağabeyimizin, İyi Parti’ye -iyi- gelmeyeceği düşüncesine iştirak etmemem mümkün değil.
Bana gelince…
Türk Eğitim-Sen Genel Merkez Denetleme Kurulu ve genel kurul delegesi sıfatım ortadan kalktığı gibi koştum, büyük bir heyecanla partiye üye oldum.
Bu harekete katkı vermek dışında, bu cesur insanlarla birlikte yol yürümek dışında, yönetim vesaire anlamında hiçbir iddiam ve beklentim yok.
Lakin, Bismillah daha ilk gün, dakika bir, gol bir meselinde olduğu gibi, bu tablo ile karşılaştım, üzüldüm.
İnanıyor ve güveniyorum ki, delegeler sağduyularıyla hareket edecek, iradelerine ipotek koymak isteyen bazı ilçe başkanlarına gereken cevabı sandıkta verecek ve daha işin başlangıcında iyilerin hareketine düzenlenen bu suikasta sebep olanları devre dışı bırakacaktır.
Ha, olmadı mı?
Olana kadar ve ölene kadar, bir başka alternatif olmadığı müddetçe iyilerin ve cesurların yanındayım.
Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 6155 | E-posta
|