Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Türkler
Çarşamba, 11 Mart 2009

Prof. Muazzez İlmiye Çığ, şimdi de Tufan efsanesinin izini sürüyor. Çığ'a
göre Türkler, Anadolu'ya 1000'li yıllarda değil, binlerce yıl önce
gelmişlerdi ve gelirken de Tufan efsanesini birlikte getirmişlerdi.
Dolayısıyla Sümerlilerin Tufan efsanesi Türklerden alınmıştır..
Tufan konusu, şimdiye kadar birçok kez ve birkaç açıdan incelenmişti, ancak
Muazzez İlmiye Çığ, Sümerlilerde Tufan, Tufan'da Türkler başlıklı kitabında
konuya bugüne kadar hiç işlenmemiş başka bir açıdan yaklaşıyor. Yazara göre,
"Tufan felaketi, Ortadoğu'da değil, Orta Asya'da gerçekleşmiştir; çünkü bu
denli büyük bir deniz felaketi, coğrafi açıdan ancak Orta Asya'da
mümkündür." Ayrıca, "Türkler, Anadolu'ya 1000'li yıllarda değil, binlerce
yıl önce gelmişlerdi ve Tufan efsanesini de birlikte getirmişlerdi.
Dolayısıyla Sümerliler tufan efsanesini Türklerden almışlardır."
Çığ; tezini, Mezopotamya halklarının, Türkmenlerin, Altaylıların,
Kazakların, Azerilerin, Farslıların ve Hintlilerin Tufan efsanelerine
dayandırıyor. Bu efsaneleri, Sümer tabletlerindeki Tufan efsanesiyle
karşılaştırıyor. Çığ, önce Sümerlilere ilişkin genel bilgiler veriyor:
"İnsanlık matematikteki ilk buluşları onlara borçludur. Zamanın yıla, yılın
aylara, ayların haftalara, haftaların günlere ve günlerin de saatlere
bölünüşü onlara aittir. (...) Hastalıklara karşı ilaçları onlar yapmışlar.
Mimarlıktaki kubbe, kemer sistemi, künklerle su taşıma, nehir sularının
tarım alanlarına akıtılması, yelkenlilerle ulaşım vs. onlar sayesinde
gelişmiştir. Ağızdan ağıza gelen efsaneleri ve destanları yazıya geçirmeyi,
onlar becermişler." Tufan felaketini de ilk kez Sümerliler, kendi
başlarından geçmiş gibi kayda geçmişler. Ardından önce Akadlar, MÖ. 1800'lü
yıllardan başlayarak üç kez kayda geçmişler. Sonra bunu İsrailoğulları
Tevrat'a almışlar ve onlardan da Yunanlılar ve Müslümanlar...
1875 yılında İngiltere Kraliyet Akademisi'nde George Smith adlı genç bir
bilimci, Ninova'daki tabletler arasındaki bir tablette, Tevrat'ta yazılı
Tufan felaketini okuyup anlatmaya başlayınca kutsal kitapların yazdıkları da
sorgulanmaya başlandı. Çığ da aynısını yapıyor ve bugüne kadar doğru
bildiğimiz bir iddiayı, yani Tufan Efsanesi'nin Ortadoğu kökenli olduğu
tezini sorguluyor. Yazar önce Tevrat'ın ve sonra da Kur'an'ın ayetlerini
aktarıyor. Yazılanları Sümer'deki efsaneyle karşılaştırıyor. Sonra da kutsal
kitaplara kaynaklık etmiş olan Mezopotamya kökenli Tufan söylencelerine
yöneliyor.

Tufan öyküleri 2000 yıl içinde üç ayrı zamanda, ikisi Akadca biri de Sümerce
yazılmış. Sümer'deki baş kahraman Gilgameş'tir. Çığ buna Bilgameş diyor.
Yani çok bilen, bilge... Sümer-Türk yakınlığına ya da aynı kökenliliğe ilk
işaret burada konuyor. Ortak nokta ilk kez burada keşfediliyor. Çığ, Sümerce
ve Akadca yazılmış Tufan efsanesinin çevirisini olduğu gibi kitabına da
alıyor. Bu açıdan Çığ'ın kitabı daha bir önem kazanıyor. Tufan felaketiyle
birlikte ölümsüzleşme, cennet ve ütopya kavramlarını da ilk kez burada
keşfediyoruz. Bir bakıma cennet ve ütopya kavramı ilk kez Tufan efsanesiyle
yazıya dökülüyor. Aslında efsane, insanlık tarihinin ilk dönemlerine ilişkin
önemli bir bilgi de sunuyor: insanlık, demir çağına geçişle birlikte toprağı
işliyor ve yerleşik hale geliyor. Sonra da tüketeceğinden fazla ürün elde
etmeye başlıyor.
Tufan efsanesine göre geminin inşa edilmesiyle erdemliler kurtulacak ve
insanlık yeniden "altın ve gümüş hırsının olmadığı/ toprağın herkesin ortak
malı olduğu.../ bal gibi hurmaların yetiştiği,/ buğdayın kendiliğinden
göverdiği/ sütün ve balın ırmaklar gibi aktığı bir diyara" ulaşacaktır. "Ne
fakir, ne zengin, ne zalim, ne köle, ne kral, ne senyör, ne büyük, ne küçük
kalcaktır... Herkes eşit olacaktır."
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra Orta Asya'ya yönelik kazılar arttı
ve böylece çok önemli bilgiler de günışığına çıktı.
Buna göre: Turan ovası bir zamanlar denizle kaplıydı. Bütün bu bölgeyi
kaplayan deniz 6000 yıl içinde kururken, Hazar ve Aral gölleri de oluştu.
Özbekistan Teşik Taş Mağarası'nda ve Kafkasya'da bulunan en eski insan
kemikleri, buraların 80 bin yıl öncesine ait konaklama yerleri olduklarını
göstermektedir. Gene Karadağ kültürünün en erken ve en somut kanıtı, mağara
duvarlarına ve açıktaki kayalar üzerine yapılmış resimlerdir. Bu kültürün
insanları, 80-30 binli yıllardan itibaren yaşayış tarzlarını, avlanma
kültürlerini, hayvanlarla olan ilişkilerini şematik çizgi halinde
resmetmişlerdir. İlk koyun türü ve buğday Orta Asya'dan Avrupa'ya gitmiştir.
Sümer ve Orta Asya bağlantısının en belirgin kanıtları Türkmenistan'da
bulunmaktadır. Buranın "Anav", "Altın Tepe", "Marguş" ve "Part" gibi
yerlerinde yapılan kazılarda tıpkı Sümerlilerinkine benzeyen ve M.Ö. 6000
yıllarına ait kullanım eşyalarına rastlanmıştır.

Türkmenistan'daki Anau'da yapılan kazılarda küçük bir taş levha üzerinde
Sümer, Elam ve Harappa yazılarının ilk şekillerine benzeyen işaretler
bulunmuştur. Ünlü Sümeroglardan A. Falkenstein, Hartmut Schmökel ve S.N.
Kramer, herhangi bir geniş çalışma yapmadan Sümer dilinin Türk diline
benzediğini belirtmişlerdi. Kramer, Çığ'a 28 Eylül 1990 yılında yazdığı bir
mektupta Tarih Sümer'de Başlar başlıklı kitabı için şunları söylemektedir:
"Ne de olsa bu kitap, büyük bir olasılıkla Türkçe gibi bitişken bir dil
kullanan ve Güney Mezopotamya'ya 6-7 bin yıl önce Orta Asya'nın herhangi bir
yerinden göçmüş olan Sümer halkı hakkındadır."
Batılı Sümerologların büyük çoğunluğu Sümerlilerin Orta Asya kökenli
olduklarını düşünmektedirler. H. Nissen de Sümerlilerin başka bir yerden
göçtüklerine dair tezini, "Mezopotamya'da çok kısa bir zamanda büyük bir
kültür oluşturmalarına" bağlıyor. "Çünkü böyle bir kültür yavaş yavaş
gelişir. Eğer bu kültür Mezopotamya'da gelişseydi, böyle bir gelişmenin
basamakları görülecekti" diyor. Çığ, Batılı Sümerologların, Sümerceyle
Türkçe arasındaki benzerliğe dair önemli çalışmalar yapmamalarını, onların
Türkçeye ve özellikle de ön Türkçeye hakim olmamalarına bağlıyor. Ona göre
bu çalışmayı en iyi Türk kökenliler yapabilir.
Türkçe ile Sümerce arasındaki dil benzerliği üzerinde yoğunlaşan
Türkmenistanlı , Azerbaycanlı, İranlı ve Türk bilim adamları, Prof. Atakişi
Celiloğlu, Salih Diker, İranlı Roshan Kheyavi, Prof. Obman Nedim Tuna ve
Ünal Mutlu- bu konuda yaptıkları çalışmaları yayımlamışlar. Bu çalışmaların
da gösterdiği gibi Türkçe ile Sümerce'nin 400 ortak kelimesi bulunmaktadır.
Buna ek olarak gramer yakınlığı görülmektedir. Kitabın en önemli özelliği
ise Tufan efsanesine ilişkin neredeyse bütün tarihsel belgeleri içeriyor
olmasıdır. Bu açıdan kitap ayrı bir değer kazanıyor.

Kaynakça: Sümerlilerde Tufan, Tufan'da Türkler/ Muazzez İlmiye Çığ

 


Emin Şaylan hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1273 | E-posta

İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.