Derin bi cehalet bu. İnsanın statüsü; epi topu kurukafasıdır diye düşünürken tam, leğen içinde yüzdürdüğüm kağt gemileri hatırlarım alakasız. Bir kova suyun deniz olduğuna inanarken bile ne çok mutluydum. Edepsiz hafızam yine unuttuğum saflığımın bacaklarını kamçılamakta. Ne çok severim geceleri titreyen sessizliğimi dindirmeyi ve ne çok şımarık ağustos böcekleri sereserpe yatışmakta Orhan Velinin şiirindeki entarisi sıyrılmış kadın gibi dinginliğimin dinlenen köşelerinde.
Mosmor bi entari giymiştir gözlerimin kapalı halinde görünenlerin yansımaları. Yansımalarını suda göremeyenlerin rüyalarıda yoktur dimi? Yoktur tabi.
Savaşarak erk ve erkek olanların çocukluk anılarının olmadığı gibi!
Öldürmenin hafifliğini kabuslarına işleyen nefis “karşıt tepki geliştirme” savunması gibi. Hakimlerimiz psikoterapistemeyenlerimiz! Su sesinde Hasan Cihat Örterin sultanegahsirtosunda yargılayın çocuklarımızı ve oyuncak tabanca alan babalarını asın bacaklarından söğüt ağaçlarına. Düştükleri dorukta rüzgara rağmen yaktıkları ateş gibi üşüyorlar güvenin bana; tesbihleri 17 yaşındaki kocaman adam parmaklarında ne komik oysa.. Onlar diyemiyolarsa siz hatırlatın daha çok küçük olduklarını bakmayın “çakallar vadisi”nden çalıp çırpma jargonlarına..
Yansımalarını suda göremeyenlerin hayalleride yoktur dimi? Yoktur tabi!
.............................
Gazeteler utanmadan haber degeri biçiyor “kan kardeşini vurdu”..”bileklerini kesip kan kardeşi olmuştu”..”kürt sorunu”..”aman ne öldük ne güzel öldük”..hasan hüseyin ne güzel fısıldamıştı kulağıma yıllar oldu kürt sorununun milyon senede geçse yazgısı değişmiycek tek gerçek sorununu; “AK TAŞIN ÜSTÜNDE İKİ CESET
BİRİ MEMET ÖTEKİ MEMET!!!”
Bakışlarımı kaçırıyorum
Bakışlarımın kaçışının peşine polisler düşüyor
Bakışlarım sınırlarımdan utanıyor
Bakışlarımı kaçırıp fidye istiyorum bilmekten nefret ettiklerimden..
Artık aynı yağmurda ıslanamıyoruz. Cicili bicili şemsiyelerimiz var. Özel derslerden zengin olabilme hayalleriyle öğretmen olmuş “yetenekli” , “dinamik”, “eğitim şart” çığırtganı öğret-man larımız ve haralarımızda; çok akıllı çocuklarımız var sürekli “profesyonelce” koşmaya hazırlanan. Yağmur bunu biliyor, ben biliyorum, bi sen bilmiyosun markalaşmış saçak altlarında saf sudan korkan bizden olmayan. Bir sen bilmiyorsun!
Ayrılıyoruz aynı dili aynı toprağı paylaştıklarımla, hem öyle bir yerden bir yere giderek değil yanyana ayrılıyoruz!
Bence bolca olasılık hesaplı bi ansiklopedinin hayat sayfasındayız. 10 harfli bir alfabe. Son harf H.seçeneğin çatı katındayız! Merdiven yok hepsi hepsi optimum nokta 60 sene; ölmeye karar vermek için acele etmesekte yada öldürmeye, bişi değişmiycek: ölücez. Ülkeler kanlar medeniyetler imparatorluklar süper güçler yaşasa kaç çıkar sultan süleyman olsakta ölücez mezarımızın elmas kaplı olmasından popomuz dahi haberdar olmadan kutlanıp gidicez! Fal bakma! Üç ila 5 vakte kadar.. Aceleye gerek yok yada bombaya yada silaha yada savaşa, üç ila beş..
Elves bağırıyor “its now or never”
Düşün! Düşün ki köpekten farkın olsun; sevişerek çoğalıp mantardan 7 fark ile ayrılmayı öğrenen motivasyonun bunuda yapabilir.
Şimdi sizi alıp götürsem ne farkedersiniz berkemeyenlerimiz ..birikmemişliklerinizde arkanızda bağlı kalıcak ardımsıra boş konserve kutuları gibi luzumsuz bi tantanayla ......
Herşey;
Bir çeşit vadedilmiş topraklar ve vadedilmemiş amerikan bandrollü kan meselesi! Yada asalet birazda yürek meselesi! Hala yahudi filmelerine ağlatılıyoruz dibimizdeki ıraqın cesetleri çürük çürük kokuyorken burun direklerimizde.
Hala bebek cesetlerine haber değeri babından bakıyoruz. ”Üçüncü dünya ülkelerinin bebekleri oyuncak olmalı niye kanıyorki” diyoruz komik komik.
Gidemiycem biliyorum çantama doldurup arındıramıycam acılarınızı, Peygamberimin neslinin torunlarının çığlıklarını giderek götüremiycem biliyorum.
Yada; 'ben asla gelmemiştim, asla da dönmüyorum!.'
Henüz çiğnenmiş bir kazan üzüm gibiyim şarabında sarhoş olması çiğnenmişliğini unutturmayan.. Hangi taneyim bilmiyorum.. Aynı Rabbin kaleminden lutfedildiysem aynı diğer tane gibi acıyorum..
Buğuladığım cama bişiler yazıp otobüs yalnızlığında istifade değil istifa edesim var.
lokavt hakkınıızı kullanın bana cumhuriyetinizden ve cumhuriyetciliğinizden kovulasım var..
demokrasinin herkeze saygılı ufku geniş kokmuş sakızı; saygı duyma lütfen parası olmayanların ölme hakkına, yada kürtaj hakkına yada çok istersen bana da saygı duyma.
Tragedia sahnede, Nietzsche'nin doğurduğunu öldürüyorum bu gece!
Kitaplarımın hiçmi payı yok bu yalnızlıkta? Onları da yakıyorum.
Nehirlerin kırgın, yorgun çocuklarıyız; içimden:
'Ben bir silahım! Ama hiçbir silah yaralamaz insanı, bir başka insan olmadan!' demek geliyor… Mavi Çınar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 2571 | E-posta
|