Salı, 24 Kasım 2009 |
İtirafların en acısı insanın kendi itirafıdır. Fakat güzel duygulara gebedir. Hele bu acı itirafı toplum olarak yapabiliyorsak bir ilerlemenin işareti var demektir bizde.
Yaşımızı doldurmuş olabiliriz ‘ben’ olarak.
Gerçi biz millet olarak ben kelimesini kullanmayı sevmeyiz. Nezakete aykırı sayarız. ‘Ben yok ‘BİZ’ vardır her zaman’ düsturunu benimsedik.
Biliyoruz ki ‘biz’im yaşımız daha çocukluk yıllarında. Gençliğimize beş kalmış. ‘Ben’lerin seksenlik ömrüne benzemez bizim ömrümüz. Seksende çocukluk başlarsa varın siz düşünün gerisini. Asırları ‘BİZ’ yaşayacağız inşallah.
Neyse biz gelelim itirafımıza. Kaymakamlığın geçen yıl düzenlediği okuma kampanyasına katılan pek olmadı. Sayın kaymakamımızın sözüyle hiç olmadı.
Törende utandım Geyveli olarak. Fakat eşimin ödül alması daha doğrusu okuması biraz moral verdi bana.
Sorarım size, kendime… Kampanya ver, yarışma var, altın var… Okuyan yine yok. Biz nasıl bir ilerleme içindeyiz? Nasıl asırlarca eğilmeden dilenmeden yaşayacağız? Nasıl alan el değil de veren el olacağız?
İşin en acı yanı artık nasihat almayı da sevmiyoruz. ‘Karışma sen’in mucidi biz olduk biliyor musunuz? Ama hangimizin dedesi Çanakkale'de Sarıkamış'ta Antep'de Sakarya'da yanında bulunan arkadaşına ‘Benim işime karışma sen.’ demiştir. Yardımlaşmak nasihat alıp vermek işe karışmak olduysa biz bittik demektir arkadaş.
Yine başka yerlere kaydık sanırsam.
‘TIKLA’ çağına girdik farkında mısınız? Öğrencilerimiz ‘indir’ e ‘indir’ e dibe çakılacak gibi Allah korusun.
Arkadaşlar bari 10 Kasım ödevlerinizi ‘tıkla’yarak yapmayın. ‘İndir’ meyin. Okuyun… Araştırın… Sorun… Öğrenin… Ne sormadan sorun giderilir ne de yormadan yol gidilir!
Bunu nasihat olarak almayın sakın. Farzedin Mustafa Kemal'in bir vasiyeti bize.
Ahhh! Bir de vekillerimiz öğrenseler meclisde nasıl konuşulur! 10 Kasım Atatürk'ü tartışma günü sanki.
Ruhun şad olsun PAŞAM!
Rumuz: semrom OKUYUCU KÖŞESİ hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 2210 | E-posta
|
|
|