Ürdün, Tunus, Mısır patlıyor. Nasıl patlıyor bunlar?
Veya olup bitenler gerçekten bir halk hareketi mi?
Olay Soros'un renkli devrimleriyle bağlantılı aslında.
Yine Soros parmağı var.
Bu ülkelerin kılcal damarlarına kadar giren Soros'un adamlarının kimden beslendiği ve kaç para aldığı belgeli, oyun da belli;
Açlıktan, sefaletten yorulmuş halk sokaklara dökülüyor. Sonra bu alevlenmiş kalabalık yönlendiriliyor. Güya ‘demokratik değişim' geliyor!
İlk kez olmuyor bunlar. Otuz yıldır Hüsnü Mübarek orada. Yirmi üç yıldır Bin Ali orada. Ürdün ve Yemen de aynı şekilde…
Yıllardır işçiler sokaklardaydı... Kimse duymadı görmedi! Ne oldu? Birden sahne ışıkları altına alındılar? Bütün dünyanın gözünü oralara döndürdüler?
Bütün bunları "Halk devrimi" sananlara şunu hatırlatalım;
Yıl 2005…
Condolezza Rice diyor ki; "Yeni bir Orta Doğu şekillendireceğiz… Fas'tan Pakistan'a yirmi iki devletin sınırlarını değiştireceğiz!"
İşe Irak'la başladılar, sırada Kuzey Afrika var.
Nasıl oluyor da oluyor?
John Perkins, ekonomik tetikçilerden bir tanesi, o anlatıyor; Şablon bu…
"ABD'nin ekonomik tetikçisi olarak, biz hedef ülkeyi tespit ederiz. O ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş kurumlardan bir kredi ayarlarız. Dünya Bankası gelir o ülkeye kredi verir, Ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine gitmez! Bu para o ülkede iş yapan bizim şirketlerimize gider. Şirketlerimizin kasasına gider. Yollar, kavşaklar yapılır, hep bizim şirketlerimiz kazanır."
Hani biz de ne güzel yol yapılıyor diyoruz ya!!!
Perkins devam ediyor;
Ama o ülke borç altına sokulur, o kadar büyük bir borç olur ki bu, ödenmesi mümkün değildir artık. Biz gideriz tetikçiler olarak," deriz ki; Bize büyük borcunuz var ama ödeyemiyorsunuz! O zaman petrolünüzü bize verin, doğalgazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi savaştığımız bölgelere gönderin, kanınızı satın, Birleşmiş Milletlerde bizim amaçlarımız uğruna oy verin, elektrik su kanalizasyon sistemlerini özelleştirin, Amerikan şirketlerine veya çok uluslu şirketlere satın… Bunlar Alman olabilir, İngiliz olabilir, Amerikan olabilir hiç fark etmez …"
Velhasıl hedefteki ülke borca sokuluyor. Borcunu ödeyemez hale geliyor.
Borç yapılandırılıyor. Borç büyüyor. Hükümetler kaynaklarını elden çıkardıkları sürece, sattıkları sürece borlarını, petrollerini, altınlarını, gümüşlerini ve iktidarda kalıyorlar.
Düzenekleri bu…
Okumuyoruz… Araştırmıyoruz…
Televizyonlara kilitlendik. O televizyonlar da psikolojik harbin en etkili silahlarından zaten.
İçeriği itibariyle halkta algı bozukluğu yaratmak için özel seçilmiş programlarla dumura uğratılıyoruz.
"Yemekteyiz" "İzdivaç" "Canlı Para", "Var mısın Yok musun" gibi abuk subuk programlar ve beynimizi formatlayan Amerikan dizileriyle algımızı bozdular.
yetmedi, dizilerle algımızı zehirliyorlar.
En iyisi okumak ama bize dayatılanları değil...
Bartu Soral'ın Kaynak Yayınları'nca yayımlanmış "Kurt Kapanı" adlı kitabını ve benzerlerini bulup okumak…
Yazar bu eserinde, Diyarbakır-Siirt-Batman Kırsal Kalkınma Projesi için Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'ndan (UNDP) gelen 37 milyon dolarlık kredi üstüne kopan büyük fırtınayı anlatıyor.
Tarım Bakanı Mehdi Eker, bu projenin başına Nurcan Baysal adlı kişinin getirilmesini istiyor. Bakanın bu isteğine UNDP'nin Türkiye Temsilcisi olan Kemal Derviş'in yakın dostu Pakistanlı Mahmoud Ayub da destek veriyor.
Bu Ayub'un ayıpları büyük. İslami kimliğini kullanarak Türkiye'nin iç meselelerine burnunu sokmaya yelteniyor. Ayub'un yardımcısı İsveçli Ulrika da ayıplı bir kişi. DTP'li Emine Ayna ile pek sıkı-fıkı, Türkiye'yi küçümsüyor sürekli.
Ve Bartu Soral da bu kuruluşta, bunlarla çalışıyor.
Sonra işte bu ahval ve şerait altında "Proje Müdürü" seçim süreci başlıyor.
Proje müdürlüğüne, tüm baskılara karşın, en layık olan seçiliyor yetkili komisyonca.
Ve kıyametler kopuyor. Bakan Nurcan Baysal'ın, Kürt olduğu için seçilmediğini, bunu yaptıranın Bartu Soral olduğunu öne sürerek şikâyetlerde bulunuyor. İşin içine Diyarbakır'daki o meşhur STK'lar giriyor, Taraf Gazetesi, Ergenekon savcıları giriyor. UNDP Başkanı Kemal Derviş de bunlarla bir oluyor.
Oysa seçilen proje müdürü de Diyarbakırlı bir Kürt çocuğu... Bu bile değiştirmiyor bu bozuk zihniyetlilerin tutumlarını...
Bartu Soral, BM'deki görevinden alınıyor sonunda, alınıyor ama büyük bir hak-hukuk, hatta vatan mücadelesi vermekten de geri durmuyor.
Bulmak ve okumak lazım ki üzerimize oynanan oyunları fark edebilelim… Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 2145 | E-posta
|