Saat 17.00…Yine bir mesai günü sona ermiş, görevimle ilgili günün muhasebesini yaparak, yorgun şehrimin yorgun sokaklarında dalgın bir şekilde ağır adımlarla ilerliyorum. İçimde fırtınalar esiyor. Bu fırtınanın yarattığı girdaplar ruhumda çelişkiler yumağı oluşturuyor.
Evet, bu yumağın düzgün bir şekilde çözülmesi gerek…
Tam otuz beş yıl… Dile kolay. Büyük şair Cahit Sıtkı TARANCI’nın dediği gibi: “Yaş otuz beş yolun yarısı eder.” Ömrün yarısı olan yaşantımı eğitime vermenin sevinci, diğer taraftan artık kendime de zaman ayırmanın ihtiyacı gerektiği düşüncesiyle yürüyor, yürüyordum. Artık yeter. Emekliliğin zamanı gelmiş ve çoktan geçiyor.
O da ne? Nasıl bir ses? Bundan daha güzel ve kulağa hoş gelen bir nida daha tanımıyorum. Neymiş efendim; Su sesi, para sesi ve bayan sesi… Yok, böyle bir şey… Hâlbuki bu gelen ses Cennetten gelen bir sesti. Cennetten gelmese kulağa bu kadar hoş ve etkileyici gelmezdi.
Neyin emekliliği? Nereden çıktı bu düşünce? Cennetten gelen bu sesleri bırakıp, nereye gideceksin? Evet, Cennet Bahçesi’nin önünden geçiyorum işte. Cennetin kuşları da ne güzel şakıyorlar. Yaz tatilinde ölüm sessizliğine bürünen, soğuk taş duvarlar, artık Cennet Bahçesi olmuş, Cennet Kuşları çevresine sesleniyor. “Cenneti mi arıyorsun? İşte burada. Başka yerde aramana gerek yok. Her türlü yatırımını bana yap. Cennet’e giden yolların açılsın.
İnsan ömründe otuz beş yıl değil, yüz otuz beş yıl olsa da emeğini ve her türlü yatırımını oraya yapsa.
Allah’ın en kutsal varlık olarak yarattığı insanın eğitimine yapılan yardımdan daha büyük bir ecir olabilir mi?
Hep beraber Cennet Kuşları’na gereken desteği vererek, üzerimize çöken karabasandan kurtulmanın yollarını bulmak için;
Eğitim için: Can Destek, Tam Destek, Ver Destek.
Cemalettin DİNÇER
Eğitimci Yazar Cemalettin Dincer hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1714 | E-posta
|