Atanamayan bir öğretmenin duygu yüklü mektubu;
Sayın Başbakanım,
Size bu mektubu yazmaktaki amacım binlerce arkadaşım gibi benim de çekmiş olduğum sıkıntının büyüklüğünü size gösterebilmek.
2008 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. KPSS'ye her yıl bıkmadan usanmadan dershanelere giderek bir sürü para ve emek harcayarak hazırlandım. İlk yılımda 81.3 puan aldım. Atamalar 81.5 puanla kapandı. İkinci yıl da 79.8 puan aldım.
2010 yılında artık atanmam gerekiyordu. Bu yaşımda aileme muhtaç olarak yaşıyordum. Bu gerçekten insanı ezen yıkıp bitiren bir süreç. Öyle bir şey ki ne hayal kurabiliyorum ne mutlu olabiliyorum. Yemeden içmeden ders çalışıyordum çünkü artık atanmam lazımdı. 3 sene olmuştu üniversiteyi bitireli ailemin, yakınlarımın herkesin benden beklentileri vardı. Yemeden içmeden gecemi gündüzüme kattım ders çalıştım ve yapabileceğimin en iyisini yaptım. 84.2 puan aldım ve 725. sıraya yerleştim. Bu sıralama benim atanmama yetiyordu Türkçe bölümünden 1069 kişi alınacaktı.
En sonunda derin bir nefes aldım mutluydum, umutluydum her şey iyi gidiyordu. Tercihlerimi yapmış sonuçların açıklanmasını bekliyordum. 31 Ağustos'ta atamalar yapılacaktı ancak 30 Ağustos günü MEB tarafından yapılan bir açıklamayla kopya çekilmesinden dolayı atamaların ileri bir tarihe alındığı açıklandı. Sonra sınavda kopya çekildiği anlaşıldı. 120 soruda 120 net yapan binlerce kişi kalem oynatılmadan çözülen matematik soruları sınavda kopya çekildiğinin su götürmez bir kanıtıydı. Maalesef sınav iptal oldu. Ancak bu kısmın altını çizerek söylüyorum sadece Eğitim Bilimleri sınavı iptal edildi sabahki oturumda kopya çekenlerin yaptıkları yanlarına kar kaldı. O sınav sanki çok normal yapılmış gibi hiçbir iptal olayı olmadı sadece insanların ağzına bir kaşık bal sürüldü bakın sınavı iptal ettik ne güzel ne adaletli bir iş değil mi? Sınava tekrar girdik. Ben netlerimi aynı tuttum o ara süreçte dershaneye gidemeden evde hazırlandım. Çünkü dershaneler yine para istediler. Sonuçta onların da işi bu. Ama ben netlerimi ne düşürdüm ne de yükselttim aynı netleri yaptım 85.5 puan aldım ancak sıralamada önüme 500 kişi geçti ve 1350. sıraya geriledim yani benim alın terimle kazandığım atama hakkım elimden alındı, gitti.
Soruyorum size kopya çekenlere ne oldu hangisi ifşa edildi hangisi yakalandı tek bir suçlu ortaya çıkarıldı mı? Hayır. Peki, ne oldu benim hakkım olan atama, kime gitti? Ben ne için çabaladım, ailem ne için çabaladı? Beni neden okuttular, insanların yolsuzluk yaparak dümen kurarak benim hakkımı yemeleri için mi bunca emek verdik? Ben hayatımda çalışarak emek harcayarak istediğim yere ulaşabileceğimi zannediyordum ama öyle değilmiş, adalet diye bir şey yokmuş. Senin derdini dinleyen tek bir kişi bile yokmuş. Düştüğüm boşluğun yaşadığım çaresizliğin anlatılması bile o kadar zor ki hangi kelimeyi kullanırsam kullanayım yetersiz.
Ben devletimin yaptığı sınava inandım, yargının adaletine güvendim ama tek bir kişi bile suçlu bulunmadı, her şey örtbas edildi. İnancım kırıldı. 12 Ocak 2011 tarihinde MEB Personel Genel Müdürü yaptığı açıklamada şubat ayında 9 bin kadar öğretmen emekli olacak bunların yerine 10 - 15 bin arası atama yapılması düşünülüyor, dedi. İnsanlar umutlandı. Gece gündüz bu açıklamanın resmiyet kazanması için beklenildi. Ancak 15.02.2011 tarihinde MEB'den gelen bir açıklamayla şubat ataması yok tek atama var o da ağustos ayında, denildi.
Ara dönem atamaları işleyişi bozuyormuş. Kırk yıldır var olan şubat ataması bu yıl üstelik ortada çok büyük bir mağduriyet varken neden kaldırılıyor. Ya da sadece yeni atamalar mı işleyişi bozuyor? O zaman neden özür grubuna bağlı yer değiştirmeler şuan yapılıyor onlar düzen bozmuyor mu?
Bir de ücretli öğretmenlik konusuna değinmek istiyorum. O kadar çok ücret karşılığı derse giren insan var ki bunlar bazen dershaneye gitmek için, bazen yerlerine öğretmen geldiği için ya da daha değişik nedenlerle işi bırakıyorlar. Belki bir sınıfın yıl içinde 3 - 4 tane öğretmeni değiştirdiği oluyor. Bunlar eğitimi aksatmıyor da şubatta yapılacak atama mı eğitimi aksatıyor. Mademki bunu bir sorun olarak görüyorsunuz, o zaman atamayı şimdi yapın görevlendirmeyi hazirana bırakırsınız.
MEB tarafından yapılan açıklamanın tek bir haklı yanı yoktur. Soruyorum sevgili Başbakanım kim insanların hayalleriyle umutlarıyla bu kadar basit bir şekilde dalga geçip alay edebilir? Bizim yaşadığımız psikolojiyi kim anlayabilir? Açıklamada bir de şöyle bir ifadeye yer verilmiş: Bazı köşe yazarlarının atama diye diretmesi işgüzarlıkları. O bazı köşe yazarlarını harekete geçiren yazmaya zorlayan 300.000 bin ataması yapılmayan öğretmen arkadaşım ve ailesidir. Bizim sesimiz nasıl bu kadar duymazdan gelinir, kulak arkası edilir, aklım almıyor. Size göre her şey ne kadar da basitmiş meğer.
Ben Başbakanımızın haksızlıklara asla izin vermeyeceğini sanırdım. Davos'ta gösterdiği kahraman duruşunu kimsesizlerin, çaresizlerin yanında oluşunu hep takdir ederdim; ama yaşadığım bu hayal kırıklığı, uğradığım haksızlık o kadar büyük ki tüm düşüncelerim değişti. Uğradığım bu zulüm ve haksızlık karşısında yapabileceğim tek şey ben ve tüm yakınlarım olarak haziran ayında sizin yanınızda olmamaktır. Azımsanmayacak kadar büyük bir topluluğuz.

İlk Yorumu Siz Yazın

Yorum Yaz

Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun. Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:
Yorum:
Güvenlik Kodu:*
	Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum