Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Kürt Kızı Müyesser
Cuma, 18 Mart 2011

Kafkasya'dan Hemşerim, ablam, üstadım Fatma Sibel Yüksek'in, okurken gözyaşlarıma hakim olamadığım enfes bir değerlendirmesidir;
Gazeteci Müyesser Yıldız, Adıyamanlı bir Kürt ailenin 6 çocuğundan biri olarak dünyaya geldiğinde, köyde okuma yazma ve Türkçe bilen kimse yoktu. Kız çocuklarının kaderi, on beş yaşına gelmeden kocaya verilmek, 16'sında anne, 30'unda büyükkanne olmak ve dayakla, yoksullukla geçen çileli ömrünü ortalama 50 yaşında doktorsuz, bakımsız, ilaçsız, acılar içinde tamamlamaktı...
Müyesser'in anası, o çaresiz haliyle bu kadere razı olmak istemedi. Kızlarının da kendi yazgısını paylaşmalarından hep korktu ama biliyordu ki gücü yetmeyecek, kızları daha çocuk yaşta kucağından koparılıp kocaya verilecekti.
Şöyle dahiyane bir çözüm üretti kendince:
Çevresinde kızlarıyla yaşıt ne kadar akraba ve komşu erkek çocuk varsa, hepsini sırayla emzirdi. Böylece, kızlar biraz büyüyüp de köyden talip çıktığında ‘onlar süt kardeş, birbirlerine düşmezler" diyebildi. Kızları kısmetsiz bırakarak akraba evliliği yapmaktan ve köyden kalmaktan kurtardı. Canını dişine takıp her birini okula gönderdi; aç kaldı, dayak yedi, çile çekti ama evlatlarının geleceğinden bir gün olsun taviz vermedi.
İmkânsız şartlarda 6 çocuğuna da üniversite tahsili yaptırmayı başaran o mübarek ana şimdi Ankara'da alzheimer hastalığının pençesinde boğuşuyor. Kendisine bir bebek gibi bakan, saçlarını tarayan, masallar anlatan, uyutmadan başından ayrılmayan Müyesser'ini bir gün görmese kalbi kuş gibi çırpınıyor. Çaresiz ve güçsüz kalana kadar kendisini ruh kafesinin duvarlarına çarpıp duruyor...
Kendisine hiç bir şey söylenmediği halde ana yüreği hissetti ve Müyesser'in gözaltına alındığı gün ziyaretine gelenlere "Bu deli kız başınıza ne işler açtı?" diye sordu. Herkes şaşırıp kaldı, nasıl hissedebildiği anlaşılmadı. Ana böyle dedi ve sonra sustu, kendi dünyasına döndü. Ağzından o gün bu gündür tek kelime çıkmıyor...
Müyesser'e iki saat boyunca "Falanca kişiyi neden tanıyorsunuz", "Şu haberi ne amaçla yazdınız", "Şu yazınızda ne demek istediniz" gibi sorular sorduktan sonra "terör örgütü ile bağlantı" kanısına vardılar ve gecenin 3'ünde tutukladılar. Aralarında Müyesser'in can ciğer arkadaşlarından hiç ayırmadığı, her sıkıntılarına koştuğu bir takım insan müsveddelerinin de bulunduğu tipler şimdi, "Canım, belli ki savcıların elinde güçlü deliller var, bekleyelim görelim" diye yazılar yazıyorlar...
"Bekleyelim, görelim" diyenler, dört yıldır yapılan "Ergenekon" duruşmalarına bir kere olsun gitmiyorlar orada yüzlerce "delilin" nasıl çürütüldüğünü biliyorlar ama yazmıyorlar....Tertemiz hayatların karartılmasını sapkın bir zevkle izleyip fil dişi kulelerinde ahkâm kesiyorlar.
Ve hiç utanmadan, yüzleri kızarmadan Müyesser gibi halktan insanları "statükoculukla", "ayrıcalıklı egemen" olmakla, "Beyaz Türklük'le" suçluyorlar. Böyle iftiralar atarken bir yandan iktidarın bütün imkanlarından azgınca yararlanıp banka hesaplarını kabartıyorlar..
Müyesser hayatında bir gün bile kendini düşünmedi. Cefakâr Kürt kadınlarının bütün özelliklerine sahipti. Her ortamda evsahibi, her sıkıntılı durumda öne düşendi. Meclis kulisinde üç kişiyi bir arada görünce hemen "Çay getireyim" diye koşardı. Getirdiği çayları evindeymiş gibi kendi elleriyle ikram eder, şekeri az olmuş diyene şeker, "ben açık içmem" diyene demlik koştururdu.
Ankara'nın görüp görebileceği en bilgili, en iyi gazetecilerinden biriydi. Tarihi, devleti, kurumları, bürokrasiyi, mevzuatı, güncel siyaseti çok iyi bilirdi. Hitabeti ve kalemi çok güçlüydü. Ankara'nın bütün kütüphanelerini evinin odaları gibi tanır, nerde hangi eser var, hangi mevzuat hangi kurumun arşivinde bulunur iyi bilirdi. Pek çok genç gazeteciyi yetiştirdi, araştırma yapmayı öğretti, gözden kaçan haber konularına dikkatlerini çekti. İşini her zaman en iyi şekilde yaptı. Basın Müşaviri iken bizlere kök söktürdü. Onun sorumlu olduğu birimlerden kolay biçimde hiç haber alamadık ama işini iyi yapan gazetecilere asla engel çıkarmadı. Doğru haberi patronu istiyor diye yalanlamadı. Yalan haberi şevkimizi kırmamak için tekzip etmemeye çalıştı ama doğru bilgi edinme yöntemleri konusunda bizleri de hep eğitti. Basın müşaviri iken elinden çok zor haber koparılan Müyesser, gazeciyken haberi en sağlam biçimde koparan gazeteci oldu.
İstanbul'da üç gün misafirim oldu. Evi temizleyip kahvaltı hazırlamakla kalmamış, iki tane de makale yazmıştı.
O günlerde "100 Yılın Hesabı/Türk'ü Tasfiye Projesi" adlı kitabını yayını hazırlıyordu. Kahvaltı ederken güldü, "Farkında mısın, Türklüğün akıbeti, benim gibi bir Kürt'le, senin gibi bir Çerkes'e dert oluyor" dedi.
Yurdunu kaybetmenin ne demek olduğunu Çerkesler'den daha iyi kimse bilemez. İşte onun içindir ki, kendilerine yurdunu, yuvasını açan, eşit ve itibarlı vatandaş statüsü veren, en stratejik kurumlarının yönetimini teslim eden, güzel ve iffetli kızlarını el üstünde tutan, "Çerkes gelin aldım" diye övünen Türk Millet'ine her zaman vefa duydular. Kendilerini bu büyük milletin bağrından koparmaya çalışanların oyunlarına gelmediler.
Müyesser'in Kürtleri, zaten bu toprakların çocuklarıydı. Emperyalizmin bütün alçakça oyunlarına rağmen, onlar da Türk Millet'inin bağrından koparılmayı reddettiler. Bölücülük en güçlü olduğu dönemlerde bile bizi birbirimizden ayırmayı başaramadı. Maalesef karşılıklı kan da döküldü ama yine de birbirimizden kopmadık. Allah'ın izniyle bundan sonra da kopmayacağız.
Kürt kızı Müyesser ile Çerkes kızı Fatma, Türklüğü bu derece önemsiyorlar ve yeryüzünden silinmesinden korkuyorlarsa, bilinsin ki Türklük "ırkçılıkla", bazı şuursuzların yakıştırmaya çalıştığı gibi "faşistlikle" uzaktan yakından alâkası olan bir kavram değildir.
Türklük, özgür ve onurlu yaşamanını adıdır. Türklük eşitliğin, vefanın, dünyanın en güzel coğrafyasında güven içinde yaşamanın adıdır.
Biz, kaderimizi büyük Türk Milleti'nden ayırıp kurda kuşa yem olacak kadar aklımızı peynir ekmekle yemedik. Çocuklarımızı, "Sen Kürt'sün", "Sen Çerkes'sin"...
"Ama sen TÜRK'SÜN" diyerek büyüteceğiz.
Mustafa Kemal'den böyle öğrendik; bu bilincin nesillerden kazınmasına kanımız, canımız, hayatlarımız pahasına izin vermeyiz.
"Türk'ü Tasfiye Projesi"ni yazan Kürt kızı Müyesser'in tutuklanması, sembolik biçimde "Ergenekon" ismi verilmiş olan bu alçakça tertibin Türklüğü bu topraklardan süpürme planı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Başaramayacaklar.
Bu böyle bilinsin..


Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 2265 | E-posta

Yorumlar (2)
RSS Yorumlar
1. 18-03-2011 14:28
davayı sulandırma girişmleri bunlar
oda tv ye yapılan operasyon da da aynısını yazmışlardı.bunlar gazeteci falan filan diye.nedim şener, soner yalçını tanımadığını söylemişti ama yasal dinleme kayıtlarında adama canım,ciğerim,gözlarinden öperim gibi ifadeler kullandığı ortaya çıktı.ayrıca oda tv den çıkan belgelerde davayı sulandırmak için medyada ki dostlarımızı harekete geçirmemiz lazım diyor.sayın yazarın bütün yazıları ergenekon davasını sulandırmak üzere yazılan yazılar.ortada danıştay,hrant dink,malatya da ki cinayetler varken,toprak altından çıkan cephanelikler,balyoz darbe planları varken küçük bir teferruat üstünden sulandırma yapması çok garip.insanın aklına acaba görevini mi yapıyor sorusu geliyor.
Yazar yavuz selim (Misafir)
2. 18-03-2011 18:19
???????????????
OKUDUĞUNUZ HİKAYE KİTAPLARINI GERÇEK HAYATA UYARLAMAYAÇALIŞMAYIN, 
EĞER SAVUNDUĞUNUZ BU İNSANLAR SUÇLU DEĞİLSE O ZAMAN; 
 
-ÜLKENİN PARALARINI KİM HORTUMLADI 
-BUNCA VATAN EVLADININ ŞEHİD OLMASINA KİM ALDIRMADI 
-MAFYA VE ÇETELERE ARKA ÇIKAN KİMDİ.VE BU KİŞİLER NASIL CEZAEVLERİNDE ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK YURTDIŞINA KAÇABİLİYORLARDI, 
-SEÇİM VAATLERİNDE BOL KESEDEN ATIP DOĞMAMIŞ EVLATLARIMIZI BİLE IMF.DENEN TEFECİYE KİM BORÇLANDIRIYORDU.ANA BORÇ TUTARI KADAR FAİZ ÖDEYEN KİMLERDİ, 
-DEVLET KURUMLARINA YANDAŞLARINI KAPASİTENİN 10-15 KAT FAZLASIYLE KİMLER İŞE ALIYORDU.GÜYA İŞSİZLİĞİ ÖNLÜYORLARDI.KARTVİZİT VEKİLLİĞİNİ KİMLER UYGULUYORDU. 
-BU KADAR GOCUNDUĞUNUZA GÖRE SİZLERDE NEMALANMIŞ OLMALISINIZKİ ARKA ÇIKMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ. 
 
BEYLER BIRAKIN KİM NE HALT YEDİYSE HESABINI VERSİN YARGI ÖNÜNDE. 
hİÇ RÜŞVET ALIPTA BELGE VEREN GÖRDÜNÜZMÜ ,MİNAREYİ ÇALAN KILIFINA UYDURMUŞ.NASIL İSPATLAYACAKSIN TABİİKİ TEKNOLOJİDEN YARARLANACAKSIN.ÜLKENİ SEV BIRAK SOYTARILARAARKA ÇIKMAYI.İŞİNE BAK.
Yazar SALEM (Misafir)

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.