|
Her türlü tepkisi ‘kanla besleniyorlar' gibisinden alçakça bir gerekçeyle değerlendirilen Ülkücülerin sabır taşı çatlamak üzeredir.
Kulak verin;
Otuz yıldır otuzbinden fazla suçsuz günahsız Kürt kardeşimizi katlettiler!
Onbine yakın Mehmetçiğimizi, Korucumuzu, Polisimizi, Öğretmenimizi, Doktorumuzu, Hemşiremizi, Memurlarımızı, İmamlarımızı katlettiler! Kundak bebeklerini taradılar!
Köyler bastılar! Köprüler yıktılar, yolları patlattılar! İş makinelerini yaktılar!
Zorla çocukları dağa çıkardılar! Zorla çocuk yaşta kızları dağa çıkarıp harem kurdular! Töre cinayeti diye yakınlarını öldüren katillere, aile içi hesaplaşmada kan bağı olan kişileri öldüren canilere yetkiler vererek dağlarda saklayıp güvenlik güçlerimizin üstüne saldırttılar!
Çocuklarının ellerine sapan verip, taş verip, havai fişek verip polislere saldırttılar! Balkonda çamaşır asan güvenlik güçlerimizin eşlerini kurşunlattılar!
Yılda 3-4 kere resmi belediye araçlarıyla zorla topladıkları vatandaşlarımıza sloganlar attırdılar!
Büyük şehirleri işgal ettiler! Sokakları yangın yerine çevirdiler! İstanbul'u en büyük Kürt şehri ilan ettiler!
PKK örgütü mensuplarını, tutukluyken bağımsız aday gösterip zorla seçtirdiler! Silah zoru, ölüm tehdidiyle kullandırılan oylarla dokunulmazlık zırhına büründüler!
Meclis'te grup kurup Kürtçe konuştular!
Bütün bu işlerin talimatını; PKK'lı avukatları vasıtasıyla İmralı'daki bebek katilinden aldılar!
Bütün bunları "daha fazla demokrasi" için yapmışlarmış!
Bütün bunları, daha fazla analar ağlamasın diye yapmışlarmış!
Şimdi de biraz daha fazla demokratik hak için güvenlikten sorumlu Polisi kameralar önünde tokatlıyorlar!
Yarın; Irak'ın kuzeyinden bize sirayet edecek olan "Domino Etkisi" ile kalkışacaklar ve Devlet müdahale etmek zorunda kalırsa aynen Afganistan'da olduğu gibi, Irak'ta olduğu gibi, şimdi Libya'da olduğu gibi Birleşmiş Milletleri yardıma çağıracaklarını dillendiriyorlar!
"Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi"nin Eş Başkanlığını yapmakla övünen Başbakanımızla ve Meclis açılışında; "Biz düzeltmezsek birilerine gelip düzeltme hakkı vermiş oluruz!" uyarısını yapabilen Cumhurbaşkanı ile mi biz, bunlarla mücadele edeceğiz?
Sabrımızın kopma noktasındayız! Artık "La havle" çekemiyoruz!
Tokat vuran elleri, silah taşıyan kolları, Devlet erkine isyan eden başları ezmezsek devletliğimiz tehlikede!
Varsın yüzyıl öncenin müstevlileri, yeni müttefikler bize demokrat değilsiniz deyiversinler!
İçerde devletimiz kendi teamülleriyle gerekeni yapsın, sonra dışarıda diplomatik
dillerini kullanırız Allah'ın izniyle...
Devlete kalkan el, millete uzanan dil, birliğimize saldıran kol, kökünden kırılmalıdır! Bir daha; başlı baş eğmeden, dizli diz çökmeden devlet erki hissettirilemez!
Dolma kalemlerden, yandaşlardan, iktidar yalakaları soytarılardan; "Halkları tahrik ediyorlar!" saldırılarına muhatap olacağız biliyorum!
Bre nankör namertler! Türk Milleti tahrik ediliyor görmüyor musunuz?
Türk Milleti'nin öfkesi, kıyamet demektir bilmiyor musunuz?
‘Geldikleri gibi giderler'i kurallaştırarak Yedi Düvel'i ardına bakmadan püskürten gücün, Türk öfkesi olduğunu unuttunuz mu?
Biliyorum ki Türklüğüm, Türk dilim ve düşüncemle, savaşçı kimlik ve duruşumla ben de susarsam millet boğulur!
Kimin veya kimlerin bizi önemsediği, alkışladığı veya tenkîdi-tehdîdi önemli değil! Bir kişiyi bile uyarabilirsem görevimi yapıyorum demektir!
Kimseyi ve kendimi teselli ettiğim zannedilmesin ama ola ki zannedenler olursa onlara da yandaşlık, dolma kalemlik, taraftarlık yaparak arpalıklardan nasiplenmek varken dünya jandarmalığına soyunmuş şımarık saldırgan ABD'ye, 21.yy Haçlısı AB'ye, Soros beslemeli kiralık kalemlere, BOP Eş Başkanı ve şürekâsına karşı verdiğimiz mücadeleyi, Allah(c.c.) biliyor!..
Dostça yaklaştıkları için nasırımıza basarak canımızı acıtanlar, bizimkiler olsalar bile, bizi küstürmeğe kimsenin gücü yetmez!
Kendimizi Allah rızası için millete feda ederek yola çıktığımız, Kuva-yı Seyyâre'liğimizi ilân ettiğimiz gün, küsme duygumuzu iptal ettik! Çünkü fikrî yapımızın mîmarı Başbuğ Alparslan Türkeş'in, "Ülkücü kimseyi küstürmemeli ve küstümotu olmamalı!" öğüdünü, millî vasiyet olarak algıladık! Çok sıkışmadan da söylemeğe tenezzül etmeyiz!
PKK kıyafetiyle polisime taş atan, PKK üyeliğinden yargılanırken cezaevinden seçilerek Meclis'e taşınan ve dokunulmazlık zırhıyla bir başkomiserin şahsında Devlet'i tokatlayan ve milletin helâl kazancı vergilerden on binlerce lira maaş ve yolluk alanlardan hesap soramayanlardan, Millet hesap sormalı! Soracak!..
MHP'nin de dillendirdiği gibi Devlet'e kalkan o el kökünden kırılmalı! Kırılacak!..
Maddi vaat ve ulûfe dağıtımlarının had safhada olduğu seçim sath-ı mailinde "Geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi" gereği güneyimizden sesini duymaya başladığımız "Domino Etkisi" tehlikesi karşısında güçbirliği, millî akıl gereği!..
Mehmet Akif'in yüz sene önceki:
"Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok! Hareket yok! Acı yok! Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana! Sen böyle değildin!" feryadı harfiyen geçerli!
Sultan Abdulhamid'in; "Tarih değil, aptallıklar tekerrür eder." tespiti de...
Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1951 | E-posta
|
