|
Hükümet, gözünü Kamu çalışanlarının iş güvencelerine dikti...
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun köhnediğini ve 2012 model bir kanuna ihtiyaç olduğunu söylüyor.
Şimdi bu hükümetin 2012 model kanundan anladığı ve yapmak istediği nedir?
Sanırım bunun içim müneccim olmaya gerek yok...
Hükümetin ve hükümet sözcülerinin istihdam kelimesinden anladıkları tek şey geçici, vekaleten, şimdilik, günübirlik, kısmi zamanlı insan çalıştırmak...
Devlet memurluğu güvencesi yerine sözleşmeli statüyü oturtmak...
Hükümet, kadrolu-güvenceli çalışanların yerine; esnek ve sözleşmeli çalışma hayatını kurguluyor.
Hadi canım sen de demeyin...
Bu hükümet nice kırmızı çizgileri aştı, nice olmazların altına imza attı...
Bir sabah uyandığınızda kadrosuz ve iş güvencesiz bir çalışma hayatıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.
Türkiye Kamu-Sen bu tehlikenin farkında...
Ya siz...
Farkında mısınız?
PEKİ NEREDE OLDUĞUNUZUN FARKINDA MISINIZ?
Önceki gün dediğim gibi; artık aleniyete döktüler...
Genel Başkanım İsmail Koncuk'un da belirttiği gibi dün pısırık sesle fısıldadıklarını, artık ağzını yırtarcasına bağırmaya başladılar.
Daha önce bu sözde sendika, bir bölge toplantısında öğrenci andına ve okullarda yapılan törenlere yönelik öneriler dile getirilmiş fakat Genel Merkezleri bu iddialara sahip çıkamamıştı.
Fakat şimdi görüyoruz ki; toplumun tepkisizliğinden de cesaret alan bu güruh, geçtiğimiz hafta yaptıkları Başkanlar Kurulu Toplantısı'nın Sonuç Bildirisi?nde gizli ajandalarındakini açığa vurdular...
Bildirinin 6. ve 11. Maddelerindeki fecaati önceki gün paylaşmıştık...
Düşünebiliyor musunuz; daha yakın zamana kadar, PKK ve KCK'nın sokakları ve mahkeme salonlarını eylem ve ateş yerine çevirmesine gerekçe olan talepler, bu sözde sendikanın resmi bildirgesinde yer buluyor.
Yeni Anayasa sürecine girdiğimiz bu dönemde EBS'nin hangi şer safta hizaya girdiği çok aşikar...
Ya öyle düşünmediği halde bu sözde sendikanın üyesi olan/olmak zorunda kalanlar, siz nerede, hangi saftasınız?
UYANDIRMA SERVİSİ
Murat İDE uyandırıyor, anlayanları...
"Paris-Ankara yol arkadaşlığı dediğimizde gülenler, 2005'te yürürlüğü giren Türk Ceza Kanunu 76. ve 77. maddeleri okur mu lütfen...
O maddelerle, Soykırım suçunun ceza kanunumuza sokulmasının nedeni ve niçini üzerine kafa yorar mı lütfen?
İç Hukuk'ta yeri olmayan bir suç ve kanun, uluslararası hukuka taşınamıyor..
2005'te yapılan o değişiklik, Ermeni iddialarıyla ilgili Türkiye'de bir suç ve kanun, uluslararası hukuka taşınamıyor..
2005'te yapılan o değişiklik, Ermeni iddialarıyla ilgili Türkiye'de dava açma imkanı, dolayısıyla, meseleyi uluslararası hukuka taşıma imkanı sağlıyor.
İşte bu yüzdendir ki; Ermeni Lobisi'nin 3T Planı'nın (Tanıma-Tazminat-Toprak) önündeki engelleri temizleyen bir yasal düzenleme maalesef Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hükümeti tarafından yapıldı.
BM kararlarında Askeri Gereklilik olarak tanımlanan Tehcir'i, dünyaya teker teker Soykırım olarak kabul ettirdikten sonra yani Tanınması sağlandıktan sonra sıra, çocuklarımızın torunlarımızın neyi var neyi yoksa almaya yani Tazminat'a geliyor..
Ki ABD'de devam eden iki dava var..
Peki... Uluslar arası Hukuk devreyi girince ne olacak;))
Bakınız Kıbrıs'taki LOUİZİDU davası ve 1.3 milyon Euro tazminat kararı...
Şimdi söyler misiniz ben kim için yol arkadaşı diyeyim?
Ermeni lobisine yol arkadaşı ararken, TCK'da yaptığı düzenlemeyle Uluslar arası Hukukun önünü açanları, gözümüzün önünde Ermeni iddiaları yasallaşırken kılını kıpırdatmayanları, Ermeni iddiaları yasalaştıran ülkelerin bakanlarını onur konuğu olarak ülkemizde ağırlayanları, Ermeni iddialarını yasalaştıranlarla ticaret hacmini arttıranları bir kenarda mı bırakayım?
OFFF OF..."
Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1564 | E-posta
|
