|
Zorunlu Eğitim Yasa teklifine dair EĞİTİM-İŞ sendikasının görüşleridir;
"Milli Eğitim Bakanlığı da devre dışı bırakılarak AKP milletvekillerince hazırlanan yasa teklifi ile 1997'den bu yana uygulanan 8 yıllık kesintisiz eğitim sistemi kaldırılacak ve yerine 4+4+4'ten oluşan kademeli geçiş sistemi getiriliyor.
Bu yeni düzenleme ile ilköğretim, 4 yıl birinci kademe, 4 yıl ikinci kademe olacak şekilde ikiye ayrılacaktır.
Biz, zorunlu eğitim süresinin uzatılmasını doğru bulmakla birlikte, ilköğretimin 4+4 şeklinde kesintili olarak düzenlemesinin gizli ideolojik amaçlar taşıdığına inanıyoruz.
Bu düzenleme, imam hatip okullarının orta kısmını yeniden hayata geçirme planının bir parçasıdır.
Yapılacak bu yeni düzenlemeyle Sayın Başbakanın hayalini kurduğu "dindar neslin" yetişmesine yardımcı olacak imam hatip okullarına, 4. sınıftan itibaren devam etme olanağı sağlanacaktır.
Ayrıca yasal düzenlemenin ilköğretimin birinci kademesinden sonra öğrencilerin açık öğretim sistemi ile kalan kademeleri tamamlamasına olanak sağlaması, temel eğitim çağındaki çocukların eğitim sürecinden koparak okuldan uzaklaşmalarına neden olacaktır.
Bu durum, okula devamlarını sağlamakta zorlandığımız kız öğrencilerimizi olumsuz yönde etkileyecektir.
İlk 4 yıldan sonra, henüz 10 yaşında olan çocuklar çıraklık eğitim merkezlerine yönlendirilerek, ülkemizde oldukça yaygın olan, çocukların psikolojik, fiziksel, sosyal gelişimlerini olumsuz yönde etkileyen ve çocuk istismarını kamçılayan "çocuk işçiliği" daha da yoğun bir şekilde yaşanacaktır.
Seviye Belirleme ve Yönlendirme Sınavları birinci kademe 4. sınıfa kadar inecek, sınav odaklı eğitim sistemimiz daha da çekilmez bir hal alacaktır.
Buna bağlı olarak özel dershane sayıları çığ gibi artacaktır.
Burada amaçlanan, öğrencileri cemaatlerin ve tarikatların kucağına iterek çağdaş, bilimsel, akılcı, laik eğitim sistemini ortadan kaldırmaktır.
Uygulama ile Atatürk'ün liderliğinde kurulan cumhuriyetin en önemli kazanımlarından olan ve milli eğitimde birliği esas alan Tevhid-i Tedrisat ortadan kaldırılarak, tekrar ikili eğitim sistemine dönülmesi hedeflenmektedir.
Zorunlu eğitim süresinin içinde okul öncesi eğitimi içeren bir yıllık sürenin olmaması Milli Eğitim Bakanlığı'nın daha önce belirlediği hedeflerle çelişmektedir.
Yine, 12 yıllık kesintili eğitim sistemine geçilmesi kararı alınırken, 9-10 yaşlarındaki öğrencilerin bilgi ve becerilerini tespit edecek formasyona sahip kadro planlaması yapılmış mıdır?
Bu yaştaki çocukların yetenekleri, becerileri tam olarak ortaya çıkmamışken mesleki eğitime yönlendirmek, pedagojik olarak mümkün müdür?
Eğitim-İş olarak;
AKP grubu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan zorunlu eğitimin kesintili olarak 12 yıla çıkarılmasını öngören yasa teklifinin geri çekilmesini,
Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili sendikalar, demokratik kitle örgütleri, üniversiteler, bilim insanları, öğrenci ve velilerin temsilcilerinden oluşan, konunun tüm taraflarını kapsayıcı, eşit ve demokratik katılımla gerçekleşecek şekilde bir çalıştay düzenlenmesini,
Gerekli yasal düzenlemelerin de bu çalıştayın çıktıları doğrultusunda, zorunlu eğitimin okul öncesi eğitimi de kapsayacak biçimde kesintisiz 13 yıl olmasını talep ediyoruz."
KÜÇÜK DOKUNUŞLAR
Necati Doğru, dokunmuş;
"Eski dönem zenginlerinin Allah'ı, imanı, kitabı paraydı(!)
Hortumcuydular. İhaleye fesat karıştırıyor. Devlet kredisini buharlaştırıyor. Halkın vergilerini soyuyorlardı.
Tayyip Erdoğan iktidara gelmeden önce kapalı mekan sohbetlerinde ve meydan nutuklarında sürekli bu "çürümüş yapının" üzerinde durdu ve "hortumları keseceğiz" diyerek "Temiz-Ahlaklı-Gençliği Dindar- müteahhidi hortumsuz Türkiye" sözü verdi, oy aldı.
10 yıl doldu. Şimdi Tayyip zenginleri çıktı.
Polis rapor yazıcıları yakaladı. Birinin adı Osman Turna. Öbürünün adı Şenol Varüer.
Bunların evlerine baskın verildi. Evlerinde sakladıkları; yüklü Dolar-Euro-Altın- Türk lirası ele geçirildi. Tapu kayıtlarında üzerlerine dükkanlar, arsalar, otomobiller, dairler çıktı.
Bu iki raporcu devlet memuru, Devletin, "ihalelerde soygunlar olmasın, hortumculuk hortlamasın" diye Tayyip Erdoğan döneminden önce (2002'den evvel) kılı kırk yararak kanununu çıkartıp kurduğu Kamu İhale Kurumu'nda çalışıyorlar.
2 raporcunun banka hesaplarında da yüklüce paralar bulundu.
Nasıl yaptılar bu serveti?
O bilinen ağzı kullanıp, "çocuklarımızın düğününde altın takılar hediye geldi….(!) " türünden açıklamalar yaptılar.
Raporcuları anladık. Elebaşı, da kaçamadı.
Devletin İller Bankası'nda görevli iken Kamu İhale Kurumu'na Yönetim Kurulu üyesi yapılan Ali Kaya, 2 raporcunun amiriydi. Onun da yüksek serveti var.
Yeğeni Yusuf Kaya'yı da "torbacı" yapmışlar. Yeğen, ifadesinde; "iş başına her müteahhitten 500 bin TL ile 2 milyon TL topladığını…" söyledi.
Yeğen Yusuf da içerde…
Fesatçı işadamları ise yakalanmadı.
Niçin adaletten kaçıyorlar? Nereye kadar gizlenecekler? Teslim olmak için ne bekliyorlar?
Başbakan'ın "MİT müsteşarı için geliştirdiği kollama yolunun" ihaleye fesat sokan yeni zengin işadamlarına da açma ihtimali mi var?
Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1411 | E-posta
|
