Ömer Dinçer'in, göreve gelir gelmez müsteşar ve il milli eğitim müdürlerini bir havuza çekip, 'bundan sonrasını ben belirleyeceğim' demesi, ardından il-ilçe milli eğitim müdürlüklerinde geçici görevlendirilen personelin asli görevlerine dönmelerini istemesi farklı farklı yorumlanmıştı.
Kimine göre, Hüseyin Çelik dönemi ve ardından Hüseyin Çelik'in tanımıyla MEB?in otomatik pilota bağlandığı dönemin gerek zihniyet gerekse bürokratik anlamda temizlenmesiydi.
Bütün teşkilatın kendisine biat etmesini istiyor olabilirdi yeni Bakan?
Kimine göre MEB'in cemaatten arındırılmasıydı.
Belki de AKP içindeki, kimine göre Emine/Hayrunnisa çekişmesinden kimine göre ekol farklılığından kaynaklandığı düşünülen GÜL/ERDOĞAN rekabetinin yansımasıydı.
Hüsnü zan da vardı elbet ama azdı ki, çok az kişi yeni Milli Eğitim Bakanı'nın kariyer ve liyakate uygun atama ve görevlendirmeler yapacağının ilk işareti olarak değerlendirmişti.
Aradan aylar geçti?
Kim haklı çıktı demek için henüz erken ama bu iktidarın bir bakanından kariyer ve liyakate uygun tavır bekleyenlerin ve emanetin ehline verileceğini zannına kapılanların yanıldığı ortada?
Tamam, çekti bütün üst düzey bürokratını bir havuza?
Tamam, bir yazı ile İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı, İlçe Milli Eğitim Müdürü, İl/İlçe Şube Müdürü görevlerini vekâleten veya görevlendirme ile yürütenlerin gözden geçirilerek, yerine getirilmekte olan hizmetlerde aksama meydan gelmeyecek şekilde görevlendirmelerinin sona erdirilmesini, kadrolarının bulunduğu eğitim kurumlarındaki asli görevlerine döndürülmelerini tüm valiliklerden istedi.
E ne oldu istedi de?
Örneğin Sakarya Vilayetinin Valisi, bir tane görevlendirmeyi iptal etti, vatandaşları asli görevlerine döndürdü ve hizmetlerde aksama meydana gelmeyecek şekilde yeniden gözden geçirdi mi?
Hayır?
Peki, ne demek bu?
Milli Eğitim Bakanlığı'nın kendi çıkardığı 'genelge'yi görmezden gelmesi mi?
İçeriği açık ve net bir şekilde bizzat Bakanlıkça hazırlanmış genelgenin bizzat aynı Bakanlıkça delinmesi mi?
Yani aynı hükümetin Milli Eğitim Bakanı?nın aynı hükümetin İç İşleri Bakanlığı'na söz geçirememesi mi?
Bir Bakanlık ağırlıklı olarak cemaat görevlendirmelerine itiraz ederken, diğerinin cemaat atamalarına sahip çıkması mı?
Ne bu ne?
Bir demokratik, laik, sosyal hukuk devletine yakışmadığı, yakışmasının da mümkün olmadığı bu olay ne?
Hani ileri demokrasi?
Hani Hazreti Ömer adaleti?
Hani emaneti ehline vermek?
Hani o iktidar partisinin sözde bir ismini de kapsayan ADALET?
Hadi hepsi bir yana "beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısının muhatapları neyi bölüşemiyorsunuz?
Neyse?
Sayın Valim?
Anlaşılan o ki tepede bir kavga var.
Siz şimdi, MEB'in yazısına hangi pencereden bakar, hangi safa göre tavır belirlersiniz bilemem ama bizi daha ziyade icraatınız ilgilendirir.
Resmi bir yazı yazdık gerçi ama özrü kabahatinden büyük bir cevap aldık. Dolayısıyla o yazıyı muhatap almıyor, yok farz ediyoruz.
Ama bekliyoruz?
Sizden beklenen genelgenin gereğini yerine getirmeniz?
Ne mesela?
Ben şimdi isim isim sayıp kendilerini de rencide etmek istemiyorum; Bahse konu öğretmenlerin asli görevlerine döndürülmeleri,
Yerlerine asil atama şartları tutanların görevlendirilmeleri,
Bu görevlendirilmeleri yaparken de asli görevlerinin aksatılmamasına azami özen gösterilmesi,
Yeni görevlendirmelerin, iktidar partisi idarecilerinden, iktidar partisinin yetki ortağı bir sendikanın yöneticilerinden ve bazı şeyh, şıh, hocaefendi veya temsilcilerinden alınan icazetten ziyade kariyer, liyakat ve ehliyete dayandırılması,
Ölçünün, kimin nereye oy verdiği, kimin hangi sendikaya üye olduğu ve kimin kaç deri topladığından ziyade mesleki yılı, kıdemi gibi kıstaslara dayandırılması,
Görevlendirileceklerin, kapalı kapılar ardında, iktidar-sendika-cemaat üyelerinden oluşan sözde komisyonlarla belirlenmemesi?
Çok mu zor? Değil?
Bir valinin bütün bunları yapmak için ayrıca bir emir alması, önüne bir genelgenin konması mı gerekir? Hayır?
O halde lütfen!!!
Lütfen Sayın Valim?
SAYIN VALİM, LÜTFEN YANİ!
Ömer Dinçer'in, göreve gelir gelmez müsteşar ve il milli eğitim müdürlerini bir havuza çekip, 'bundan sonrasını ben belirleyeceğim' demesi, ardından il-ilçe milli eğitim müdürlüklerinde geçici görevlendirilen personelin asli görevlerine dönmelerini istemesi farklı farklı yorumlanmıştı.
Kimine göre, Hüseyin Çelik dönemi ve ardından Hüseyin Çelik'in tanımıyla MEB'in otomatik pilota bağlandığı dönemin gerek zihniyet gerekse bürokratik anlamda temizlenmesiydi.
Bütün teşkilatın kendisine biat etmesini istiyor olabilirdi yeni Bakan?
Kimine göre MEB'in cemaatten arındırılmasıydı.
Belki de AKP içindeki, kimine göre Emine/Hayrunnisa çekişmesinden kimine göre ekol farklılığından kaynaklandığı düşünülen GÜL/ERDOĞAN rekabetinin yansımasıydı.
Hüsnü zan da vardı elbet ama azdı ki, çok az kişi yeni Milli Eğitim Bakanı?nın kariyer ve liyakate uygun atama ve görevlendirmeler yapacağının ilk işareti olarak değerlendirmişti.
Aradan aylar geçti?
Kim haklı çıktı demek için henüz erken ama bu iktidarın bir bakanından kariyer ve liyakate uygun tavır bekleyenlerin ve emanetin ehline verileceğini zannına kapılanların yanıldığı ortada?
Tamam, çekti bütün üst düzey bürokratını bir havuza?
Tamam, bir yazı ile İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı, İlçe Milli Eğitim Müdürü, İl/İlçe Şube Müdürü görevlerini vekâleten veya görevlendirme ile yürütenlerin gözden geçirilerek, yerine getirilmekte olan hizmetlerde aksama meydan gelmeyecek şekilde görevlendirmelerinin sona erdirilmesini, kadrolarının bulunduğu eğitim kurumlarındaki asli görevlerine döndürülmelerini tüm valiliklerden istedi.
E ne oldu istedi de?
Örneğin Sakarya Vilayetinin Valisi, bir tane görevlendirmeyi iptal etti, vatandaşları asli görevlerine döndürdü ve hizmetlerde aksama meydana gelmeyecek şekilde yeniden gözden geçirdi mi?
Hayır?
Peki, ne demek bu?
Milli Eğitim Bakanlığı'nın kendi çıkardığı 'genelge'yi görmezden gelmesi mi?
İçeriği açık ve net bir şekilde bizzat Bakanlıkça hazırlanmış genelgenin bizzat aynı Bakanlıkça delinmesi mi?
Yani aynı hükümetin Milli Eğitim Bakanı'nın aynı hükümetin İç İşleri Bakanlığı'na söz geçirememesi mi?
Bir Bakanlık ağırlıklı olarak cemaat görevlendirmelerine itiraz ederken, diğerinin cemaat atamalarına sahip çıkması mı?
Ne bu ne?
Bir demokratik, laik, sosyal hukuk devletine yakışmadığı, yakışmasının da mümkün olmadığı bu olay ne?
Hani ileri demokrasi?
Hani Hazreti Ömer adaleti?
Hani emaneti ehline vermek?
Hani o iktidar partisinin sözde bir ismini de kapsayan ADALET?
Hadi hepsi bir yana "beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısının muhatapları neyi bölüşemiyorsunuz?
Neyse?
Sayın Valim?
Anlaşılan o ki tepede bir kavga var.
Siz şimdi, MEB'in yazısına hangi pencereden bakar, hangi safa göre tavır belirlersiniz bilemem ama bizi daha ziyade icraatınız ilgilendirir.
Resmi bir yazı yazdık gerçi ama özrü kabahatinden büyük bir cevap aldık. Dolayısıyla o yazıyı muhatap almıyor, yok farz ediyoruz.
Ama bekliyoruz?
Sizden beklenen genelgenin gereğini yerine getirmeniz?
Ne mesela?
Ben şimdi isim isim sayıp kendilerini de rencide etmek istemiyorum; Bahse konu öğretmenlerin asli görevlerine döndürülmeleri,
Yerlerine asil atama şartları tutanların görevlendirilmeleri,
Bu görevlendirilmeleri yaparken de asli görevlerinin aksatılmamasına azami özen gösterilmesi,
Yeni görevlendirmelerin, iktidar partisi idarecilerinden, iktidar partisinin yetki ortağı bir sendikanın yöneticilerinden ve bazı şeyh, şıh, hocaefendi veya temsilcilerinden alınan icazetten ziyade kariyer, liyakat ve ehliyete dayandırılması,
Ölçünün, kimin nereye oy verdiği, kimin hangi sendikaya üye olduğu ve kimin kaç deri topladığından ziyade mesleki yılı, kıdemi gibi kıstaslara dayandırılması,
Görevlendirileceklerin, kapalı kapılar ardında, iktidar-sendika-cemaat üyelerinden oluşan sözde komisyonlarla belirlenmemesi?
Çok mu zor? Değil?
Bir valinin bütün bunları yapmak için ayrıca bir emir alması, önüne bir genelgenin konması mı gerekir? Hayır?
O halde lütfen!!!
Lütfen Sayın Valim Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1513 | E-posta
|