Dernekkırı serisine, bunca yazdıktan sonra acaba bir tepki veya bir müjde alır mıyız anlamında bir günlük ara verelim.
Sakaryaspor'u ele alalım.
Şimdiye kadar hiç spora bulaşmadım ama artık bir Sakaryaspor yazısı yazmak vacip oldu.
Hem daha çok okunuyoruz malumunuz!!!
Evet, şaka yaptığımı falan sanmayın, açık ve net söylüyorum; Sakaryaspor başkanlığına talibim.
Bunu dost sohbetlerinde dile getirdim de dikkatimi şu çekti;
Hiç kimse futboldan anlar mısın, hiç oynadın mı diye sormadı.
Hiç kimse tecrüben var mı, daha önce amatör de olsa bir takımın ucundan tuttun mu diye de sormadı…
Herkesin ortak sorusu; 'paran var mı paran' oldu.
Ha, demek ki bir spor kulübüne başkan olabilmek için para gerekiyor.
Futboldan anla anlama önemli değil, kimliğin kişiliğin nereli olduğun nerde doğduğun yani Sakaryaspor taraftarı olup olmaman da önemli değil; paran varsa en iyi Sakaryasporlu sen olabiliyor hatta başkanlık mertebesine kadar yükselebiliyorsun.
Tek yapman gereken; Açacaksın kesenin ağzını, borçlar varsa ödeyeceksin, gerekli transferleri yapacaksın, takımı uçuracaksın…
Peki, arkadaşlar, kafama bir şey takıldı; yıllardır parası çok olanı veya öyle sandıklarınızı Sakaryaspor'a başkan ettiniz, niye uçmadı bu takım?
Uçmayı bırak yerinde niye sayamadı?
Niye sürekli irtifa kaybetti?
Niye düştü 3. Lig ayarı gruplara kadar?
Ve takım irtifa kaybederken, bu borçlar nasıl oldu da katlandı?
Sözün özü; Takım küçülürken borçlar nasıl büyüdü beyler?
Daha açığı, her gelen para saçtıysa, bu kadar para yediyse bu kulüp, bu kadar para gömüldüyse bu kulübe; karşılığı nerede beyler?
Yani kedi buysa ciğer, ciğer buysa kedi nerede beyler?
Bir futbol takımı adam gibi yönetilen bir futbol takımı, değirmen gibi para öğütmez beyler aksine paraya para katar.
Futbol takımı iyi yönetilirse futbolcu fabrikasıdır.
İşte Aykut, Oğuz, Bülent, Hakan ve ismini sayamadığım onlarca futbolcu bu fabrikanın ürünüdür.
Bir zamanlar milli takım kadrosunun neredeyse tamamının Sakaryaspor'dan yetişenlerden oluşması da bu fabrikanın eseridir.
İşte en son örneği Tuncay…
Tuncay, bu fabrikanın ürün yetiştirme anlamında ne kadar doğru işler yaptığının göstergesidir.
Ama Tuncay aynı zamanda fabrikanın nasıl yönetildiğinin de turnusol kâğıdıdır.
O Tuncay kaça gitti beyler? İngiltere ligini kadar uzanan bu futbolcu, Sakaryaspor'a ne kazandırdı?
Vallahi meraktan soruyorum, bilen açıklasın; Tuncay'dan, onu yetiştiren kulüp mü daha çok kazandı, yoksa arabulucusu mu?
Demek ki para her şey değil, paralı başkan hiçbir şey değil…
Yine meraktan soruyorum;
Bu takımı kurtarmak üzere gelen paralı başkanlar, bugüne kadar ne harcadılarsa lütfedip açıklarlar mı?
Açıklasalar iyi olacak çünkü ben Başkan olunca muhasebe kayıtlarını baz alıp kuruşu kuruşuna ilan edeceğim zaten…
Edeceğim çünkü kime borcumuz var, kimden alacaklıyız bilelim…
Borçlu olduklarımızla helalleşelim, bu takıma başkan olmanın şerefine paha biçilmez neticede, sileriz gider…
Bize borçlu olanların borçlarını da tahsil edelim ki onlar da bu vicdan azabından kurtulsunlar.
Zaten çoğu ben bu takıma borçluyum ama gelip tahsil etmiyorlar yahu diye üzülüyordur, eminim.
Tatanga kardeşlerime de yeter ki tahsilat fırsatı çıksın, kuruşu kuruşuna yerine getirmezlerse ben adam değilim.
Var mısınız?
Ben hazırım…
Ha, param yok; Olsun alacağımız çok!!!
Ha, kulüp batmış; Olsun, bu takımın marka değeri kaç 1. Lig takımını cebinden çıkarır…
Düşüyormuşuz…
Hiç önemli değil, geçen yıl oradaydık, ne olmuş?
Siz asıl, geçen yıl sizi oradan çıkaran adam nerede, ona bakın…
Ve asıl ona borcunuzu ödeyin ki işiniz rast gitsin.
Ben sevdim bu spor yazma işini…
Eminim vali bey ve bu ili yönetenler de epey sevinmişlerdir.
Tepkilere göre devam edeceğiz inşallah… Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1553 | E-posta
|