Siyasetçilerin üstünlük taslamak ve bürokratla arasındaki mesafeyi izah etmek için kullandıkları en önemli savunma mekanizması 'ben seçilmiş adamım kardeşim' demektir, bilirsiniz...
Bunu en çok vali ve kaymakamla kıyaslanmalarını hazmedemeyen belediye başkanlarından ve uygunsuz taleplerini yerine getirmeyen bürokratlara haddini bildirmek isteyen parti yöneticileri ile milletvekillerinden duyarsınız.
Evet, seçilmek üstünlüktür, seçilmişlik de seçkin olmayı gerektirir?
Lakin siz seçilmiş bir siyasetçiyi en son ne zaman gördünüz?
Var mı AKP'de böyle bir örnek?
CHP'de?
MHP'de?
Bir tane seçilmiş var mı?
Yok...
Öyleyse bizden seçkin muamelesi beklemeyin?
İşte önceki gün;
"Biriniz de adam gibi seçim yapın yahu, biriniz...
Ne demek atama il/ilçe başkanı?
Ne demek Ankara?lara kadar gidip icazet almalar?" derken kastımız buydu?
Siyasetin itibarını kendi ayaklarınızla çiğnediğiniz için milletten saygı beklemeyin yani.
Maalesef bu partiler, sözüm ona demokrasinin olmazsa olmazı, demokratik katılımın temel unsurları, temsili demokrasinin vazgeçilmez vasıtaları diye tanımlanan kuruluşlar...
Ama hiç birinin bünyesinde demokrasinin zerresi yok.
Ve aksine her biri demokrasi düşmanıdır bunların...
Siyasi partiler, tabandan tavana doğru dikine hareket etmelidir değil mi?
İşin temeli ve ilk basamağı delege seçimleridir.
Delegeler parti üyeleri arasından seçilir.
Seçilir diyorum, atanırlar demiyorum...
Delege seçimleri ilk raunttur, olmazsa olmazıdır demokratik nizamın?
Bakın bakalım, hangi parti şöyle adam gibi bir delege seçimi yapmış?
Çoğu parti teşkilatı delege belirlemesinde sıkıntı yaşamamak ya istemediğim birileri delege olursa korkusuyla, ilçe teşkilatlarında 400, il teşkilatlarında 600 üye sınırını aşmıyor, kapıdan çeviriyor üye olmak için gelenleri ve mevcut üyeler de mümkün mertebe hısım akraba ve emir erleri arasından belirleniyor.
Bu sözde delege sistemi ile önce ilçeler genel kurula gidiyor, sonra il teşkilatları, sonra genel merkezler...
Sonra tersine dönüyor devran genel başkan il başkanını, il başkanı ilçe başkanını ilçe başkanı kendini seçecek delegeleri belirlemeye başlıyor.
Genel başkan işine gelmeyen il seçilmiş il yönetimlerini anında feshedebiliyor.
Yerlerine parti genel merkez yönetimi merkezden atama yapıyor.
Velhasıl hep atama, hep atama...
Neyzen Tevfik'in dediği gibi;
"Ehl-i namus yoklamada düştü meyus oldu.
Merkezinden koyduranlar, cümlesi mebus oldu."
Hani nerede seçilmişlik?
Nerede seçkinlik?
Haliyle saygınlık hak getire...
Ya milletin vekilleri?
Onlara ne diyeceğiz? Seçilmiş mi, atanmış mı?
Yöntem malumunuzdur; Parti genel başkanları, seçim kuruluna bildirime 1-2 gün kala milletvekilleri aday adayları listelerini alır eve kapanır, genellikle kendileri, bazen de yakın kurmaylarıyla birlikte hangi ilde hangi milletvekili adaylarıyla seçimlere gireceklerine karar verirler.
Haliyle böyle atanan milletvekili de icraatlarında halka karşı sorumluluk duymak yerine genel başkan yalakalığını ön plana çıkarır.
Tüm partilerde, ilk veya yeniden aday olmak için çalışan milletvekillerine bir bakın, vatandaşla hiç alakaları yoktur, yalnızca genel başkanlara yatırım yaparlar, genel başkanlarının gözüne girmek için birbirleriyle yarışırlar.
Peki, belediye başkanları?
Kıstas ne? Nasıl belirlenirler?
Kıstas ildeki başarı durumuna göre belirlenir; Eğer sıkıntı varsa en çok oy getirmesi muhtemel bir aday belirlenir.
Eğer, genel başkanın odunu koysa kazanacağı bir il-ilçe söz konusu ise aranan tek vasıf genel başkana ve teşkilata bağlılıktır.
Neticede her ikisi de genel merkez tarafından atanır ve noterden farkı kalmayan milletçe onaylanır.
Demem o ki; bana demokrasi ayakları yapmayın, o ayaklar da siz de çoktan koktunuz Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1515 | E-posta
|