Uzun ve çetin bir kışın ardından özlediğimiz bahar günlerine girerken,baharın, insanı mest eden o güzelliğini bizatihi içinde görerek, koklayarak yaşayan şanslı insanlara 'Sizlere imrenmemek mümkün mü?' diye soruyoruz. Aldığımız cevap bizleri cebren ve hile ile (iş yerinde patronumuzu amirimizi beyaz yalanlar ile kandırarak) muhteşem bahar yolculuğuna çıkartıyor. Ne de güzel ediyoruz.
Geyve-Taraklı yolundan ilk sapakla ayrılıp dalıyoruz bir köy yoluna. Bizi muhteşem bir bahar-çiçek kokusu karşılıyor. Yabani çakal erikleri çam ağaçlarının yeşilliğinde bembeyaz gelinliklerini giymişler, üzerlerindeki börtü böcek 'Hoş geldiniz' diyorlar bizlere. Tasviri imkansız bir tablo var karşımızda.
Meyve bahçelerine giriyoruz. Pespembe şeftali ve kayısı ağaçları, pembelikten biraz beyaza çalan badem ağaçları 'Baharın ilk çiçekleri biziz.' derken önlerinde saygı ile el bağlıyoruz, eğiliyoruz. Eğilen boynu bükük olan sadece biz değilmişiz meğer. Dere kıyısında ki kavak ağaçlarına takılı kalıyor gözlerimiz. Onların baharı çiçekleri bambaşka. Gövdesinin aksine çiçekleri toprağa secde edercesine büklüm büklüm olmuşlar. Yeşilliğe koşan çeşme başlarında cami avlularında görmeye alıştığımız salkım söğüt kavak ağacına nazire yaparcasına o da eğilmiş yaratanına.
Yeni bir meyve bahçesine giriyoruz. Kiraz bahçesi' Bembeyaz bir manzara. Erken açan ve geç açmak için uğraş veren kiraz ağaçları. Tomurcukların arasından gülümseyen bir çiçek' Sanki 'Haydi arkadaşlar! Dışarısı sandığınız gibi soğuk değil, gelin artık.' diyor.
Aynı düşüncelere dalmış yeni yeni uyanmaya çalışan armut ağacı. Gözlerinde ki ilk beyazlığı görürken sarılıp öpmemek için kendimi zor tutuyorum artık. İlk yeşillikler tomurcuklar arasından sizlere 'Merhaba' diyor.
Çıkın artık kırlara bayırlara. Bu hafta sonunu sakın ha kaçırmayın. Belki bazı güzellikleri göremeyecek siziniz.
SEMROM
semrom hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 2134 | E-posta