Eğitimin klasik tanımını bir kenara bırakalım. Eğitim; insanları, kişilikleri oturmuş insanlar yapar. Karakteri oturmuş, öğrendiğini davranış haline dönüştürmüş kişilerden oluşan milletler; saygın, kültürlü, özgüven kazanmış toplumu oluştururlar. Bu oluşumu sağlamada en büyük etken, işin önceliğini yapan eğitimcilerdir. Eğitim ve eğitimci birbirini tamamlayan olmazsa olmazlardandır. Eğitimci, eğitimin lokomotifidir. Lokomotifi kullanan makinisttir. Bu lokomotifin makinistleri; öğretmenler, eğitim müfettişleri ve eğitim alanında hizmet verenlerdir.
Fakülte mezunu olan öğretmenlerimizin ve eğitim müfettişlerimizin maaşı, ilkokul veya ortaokul mezunu olan hizmetlilerin ve klasik memur olanların dahi altında kalmıştır. Hükümet bununla da yetinmeyip, öğretmenlerimizi hakir görerek, aldıkları maaşı dahi onlara fazla bulmakta, az çalıştıklarını vurgulamakta, yaz tatillerinde de çalışmaları gerektiğini açıklayan, öğretmenlerin ne kadar yaz tatili yaptığından bihaber Bakan tarafından açıklanmıştır. Ne yazık ki, Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim kökenli olmayıp, ticari kafaya mensup kişiler tarafından yönetilmektedir.
Okullarımıza, yakacak dışında hiçbir ödenek ayrılmamaktadır. Ödeneği olmayan okulu ayakta tutmak için çabalayan fedakar okul müdürleri sorgulanmakta, haklarında açılan soruşturmaların neticesinde, disiplin cezalarına çarptırılmaktadırlar. Sonra da moral ve isteklendirmesi kaybolmuş müdürlerden görev beklenmektedir.
Okul müdürlerimiz, eğitimle ilgilenememekte, okullardaki tamir ve tadilatları yaptırmakla uğraşmakta, eğitim için kullanacakları zamanı, inşaat müteahhidi olarak harcamaktadırlar.
Peki, Bakan ne yapmakta; adı üzerinde bakmakta, bakmakta, bakmaktadır…
Bakmasına bile rıza gösterecek olan eğitimcilerimize, bakmakla da yetinmeyip, sendikal baskılar uygulatılmaktadır.
Önceleri İlköğretim Müfettişi unvanına sahip müfettişlerimiz, layık oldukları eğitim müfettişi unvanını Sayın Bakan Nimet ÇUBUKÇU döneminde TBMM tarafından yasayla almasına rağmen, Sayın Ömer DİNÇER tarafından bir gecede çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle unvanları ve özlük hakları gasp edilmiş, öğretmenlere ve müfettişlere verilen ödenek, diğer devlet memurlarına yapılanın yanında güdük kalmıştır. Müfettişin alması gereken hakları almamaları için eğitim denetmeni sıfatı kendilerine layık görülmüştür. Bununla da yetinilmemiş, çıkardıkları rotasyon uydurmasıyla, parçalanmış aileler yaratarak emekliliğe zorlanmışlardır. Müfettişlik mesleğine girenler, “memuriyette 21 hizmet yılını tamamlayanların istekleri dışında atamalarının yapılamayacağı” hükmü doğrultusunda giriş yapmaları ve hiçbir yasanın geriye doğru çalıştırılamayacağı hükmü hiçe sayılarak, açılan davalar da reddedilmektedir.
Rotasyon saçmalığı, okul müdür ve müdür yardımcılarına da uygulanmaktadır.Daha gittiği okulu tanıyamadan, ataması başka bir okula yapılmaktadır.
Eğitimin sacayaklarından biri de “velidir”. Mevzuatta açıklandığı üzere; “ilköğretim parasızdır.” Der. Ama,aileler sanki özel okulda çocuğunu okuturmuşçasına, para vermek zorunda bırakılmakta, maddi durumu iyi olmayan çoğunluktaki aileler, okul müdürü ve öğretmenle karşı karşıya getirilmektedirler. Çocuk, eziklik içersinde okuluna gitmekte veya gidememektedir.
Öğretmen, derse girdiğinde kafası rahat olmalıdır. Ay sonunu nasıl getireceğinin hesabını yapmamalıdır. Okula gelirken ve giderken bakkal, kasap ve manavla köşe kapmaca oynamamalıdır. Öğretmenler gününde övgüler düzenlemek karınlarını doyurmuyor.
Gel gör ki, öğretmenlerimiz ve eğitim müfettişlerimiz bu ülkenin üvey evlatlarıdır. Üvey evlat muamelesi görmektedirler.
Atatürk’e sorarlar: “Paşam, vekil maaşlarını nasıl yapalım?
Der ki: “Öğretmen maaşlarının üzerinde olmasın.”
Maaşlarını, yıldırım hızıyla bir çırpıda astronomik fiyatlara yükseltenler, kendilerini yetiştirenlerin öğretmen olduğunu unutmamalarını temenni ediyor, kalkınmamızın temeli olan eğitimin, ancak eğitimciye verilen değerle sağlanacağına olan inancımı, altını çizerek söylüyorum.
Böyle bir eğitim anlayışı olur mu? Eğitim adı gibi “Milli” olmalıdır. Eğitim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin eğitimi olduğuna göre ve bu Cumhuriyeti kuran Atatürk olduğuna göre de; Atatürk Milliyetçiliği doğrultusunda ve Atatürk’ün eğitim ve eğitimciye verdiği değer doğrultusunda uygulanmalıdır.
Cemalettin DİNÇER
Eğitimci Yazar Cemalettin Dincer hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1528 | E-posta
|