Başlık, bir karikatürden esinlendi.
İki öğrenci, biri Başbakan'a soruyor; Biz bu eğitim reformundan bir şey anlamadık. Şimdi biz kaça kadar okuyoruz?
Başbakan'ın cevabı; Tablet dağıttık ya len!!!
Fazla karıştırma oğlum, sen al tabletini, oyununu oyna, eğlen, dinlen, uyu, fazla karıştırma ve her şeye burnunu sokma demek istiyor.
Bir de kılıf oluyor hükümetin bu tür uygulamaları, bir şeyi ama önemli bir şeyi örtmek için…
Örneğin Başbakan'a sorsanız; Efendim, okullarımı b.k götürüyor, çocuklarımız pislik içinde, bir hademe bile yok, biz kendi adamızda para toplayarak ücretli hademe tutmak zorunda mıyız?
Cevap hazır; kitaplarınızı bedava veriyoruz ya len…
Evet, dağıtıyorlar; tablet dağıtıyorlar, bedava kitap dağıtıyorlar ve süt dağıtıyorlar.
Vallahi iyi de dağıtıyorlar…
Kitap, tablet süt bahane, iyi dağıtıyorlar.
Bakın bakalım hangisinin ihalesi, akşam sabah canlarının istediği gibi oynadıkları ama hala rayına oturtamadıkları İhale Kanununa uygun?
Gerçekten iyi dağıtıyorlar!
Neyse asıl konumuza gelelim,
Milli eğitim Bakanlığı'nın Amerika'yı yeniden keşfetmek üzere geliştirdiği Fatih Projesi çerçevesinde, pilot illerde, 52 okulda, 2250 öğretmen, ilköğretim 5 ve 8. Sınıfta öğrenim gören 9435 öğrenciye tablet dağıtacaktı.
Vazgeçmediler ama kimin dağıtacağı(!) konusunda sıkıntılar çıkmış olacak ki bekliyoruz.
Diyorlar ki, ABD, İngiltere, Hindistan, Tayland, Güney Kore ve Singapur gibi bilgisayar teknolojisinde önde giden ülkeler bile aynı projeyi bize bakıp uygulayacakmış!
Yani işler tersine döndü de Amerika bizi keşfedecekmiş.
Yerseniz…
Peki, bunları eleştirmeye gelmiyor, sütünüz bozuk çıktı diyoruz, çocukların süt içmesine karşı çıktı yaftasını yiyoruz.
Bu kez de tablet düşmanı durumuna düşmemeye çalışarak kafamıza takılanları soralım;
Zaten velilerin genel şikayeti çocuklarını bilgisayar ve sanal alemden kurtaramamaktı.
Bu uygulama ile çocukları tamamen sanal bir aleme hapsedip el becerilerini ve hayal güçlerini öldürmez miyiz?
Yarın çocuklarınız en basit bir dilekçeyi kurumların önünde bekleşen istidacılara mı yazdırsın?
Sınıfta, tahtaya bile kalkmayan bir öğrenciyi hareketlilik manasında nasıl değerlendir ve bu çocuğun geleceğinden ne beklersiniz?
Bu teknoloji evet bilgiye ulaşma noktasında önemlidir, kabul…
Ama hazır bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olması durumunda, çocukların bir takım potansiyel becerileri açığa çıkarılmadan söndürülmeyecek mi?
Okul ziyaretlerinde bilgisayar kokusundan duramıyoruz ki sürekli orada olanlar ne yapsın, bu teknoloji ile öğrenciler çok küçük yaşta radyasyon yüklemesine maruz kalmayacak mı?
Bu tabletlerle fazla haşır neşir olmak çocukların gözlerinin erken bozulmasına neden olmayacak mı?
Bu teknoloji ile yarışılmıyor, bir haftada elinizdeki ürün demode oluyor. Bununla nasıl baş edecek ve arıza durumunda bakım ve onarımlarını kim üstlenecek?
Ha, en önemlisi; Bu teknoloji hangi gelişmiş ülkelerin okullarında uygulanıyor?
Onlar da bizden öğrenecek ve uygulayacaklar dediğiniz şu ABD, İngiltere başta olmak üzere bilgisayar teknolojisini pazarlayan ülkeler, ellerinde kalan üretim fazlası malları size kakalamak ve bir ahmaklar pazarı oluşturmak için, bu süper bir proje, derhal uygulayın, aslında biz de uygulayacaktık ama mucidi siz olun ve bu şeref size ait olsun, diye sizi kandırmış olmasınlar.
Ha, bilirim cin gibisiniz, kanmazsınız da siz de hazır dağıtma(!) fırsatı bulup projeye balıklama daldınız gibime geliyor.
Vallahi bana da yaranılmıyor değil mi?
İnşallah Başbakan okumaz da beni Tablet dağıttık ya len diye azarlamaz…
Ama ona kalmaz, bizim kadrolu yorumcular fırçayı basar nasılsa;
Tablet dağıttılar ya ulan!!!
ZOR SORULAR
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart Meclis'te soru önergesi verdi, soruyor;
Başbakanlık Örtülü Ödeneğinde 2006 yılından itibaren gerçekleşen olağanüstü artışların sebebini...
Erdoğan'ın 5 Kasım 2007 tarihinde ABD Başkanı Bush ile yaptığı görüşmenin kayıtlarını...
Bu süreçte Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, 2-3 Aralık 2010 tarihinde 24 saatliğine ABD'ye giderek ABD'li meslektaşlarıyla yaptığı 1 saatlik görüşmenin nedenini...
Adalet Bakanı ile birlikte Bakanlık Müsteşarı Ahmet Kahraman ile 8 yargıcın da ABD'ye gidip gitmediğini...
Adalet Bakanlığı bünyesinde ya da iştirakiyle ABD'li üst düzey yetkili hukukçularla 2005 yılından bu yana yapılan toplantı sayısını...
Bu toplantıya, 831 yargıç ve savcının katılıp katılmadığını...
Bu toplantılara katılan yargıç ve savcıların halen hangi mahkemelerde görev aldığını...
Türkiye'nin toplumsal barışını etkileyen ve geçmişle yüzleşmesini sağlayacak bu soruşturma ve yargılamaların Amerikalı hukuk danışmanlarının inisiyatiflerine bırakılması Türkiye'nin egemenliği ile bağdaşır mı?
İstihbarat ve yargısı bu hale gelen bir ülkenin bağımsızlığından söz edilebilir mi?
Bakalım demokratik ve sosyal hukuk devletinin Başbakanı Erdoğan cevap verebilecek mi?.. Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1575 | E-posta
Yorumlar (1)
1. 10-05-2012 10:12
Gerçek eğitimci öğretmen
ya sen nasıl bir türsün (edit).bu kadar abesle iştigal ettiğine göre,inanıyorumki ürettiğin ve toplum için birşeyler yaptığında yok senin.editör koymuş seni o kenera süs olsun diye,sende burdan bir pay çıkarıp bir (edit) gibi habire bir şeyler saçmalayıp duruyorsun.sen ve senin gibiler bu millete bir yararınız olmadığı gibi bir köşede (edit) duruyorsunuz.nemalanamayan sizin gibi fosiller yok olup gideceksiniz ama beyse........... adam ol insan gibi yaşamayı dene.(edit)
