Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Hiç Değilse Ayak Bağı Olmayın
Cumartesi, 19 Mayıs 2012

Kamu çalışanlarının toplu sözleşme sürecinde bir yandan memurların sürece dahil ve müdahil olmasını sağlamaya çalışıyor öbür yandan da mütemadiyen 'bu görüşmelerden bir şey çıkmaz' diyen umutsuz insanları motive etmenin yollarını arıyoruz.
Anlaşılan o ki öğrenilmiş çaresizliğin toplum üzerindeki etkisi epey artmış.
Neydi o 'öğrenilmiş çaresizlik' bir hatırlayalım;
İçinde beş maymunun bulunduğu kafesin tepesine muzlar asılır.
Altına da uygun mesafede bir sehpa veya merdiven...
Muzları yemek için hamle yapan maymunlara tazyikli su sıkılır.
Bir süre sonra maymunlar hamle yapmayı bırakırlar.
O ara maymunlardan birisi yeni bir maymun ile değiştirilir.
Kafesin yeni misafiri içinden 'yahu tepede muzlar asılı, bu dangalaklarda oturmuşlar seyrediyorlar' diye muzlara hamle yapınca diğer maymunlar tarafından tekme tokat engellenir.
Maymunlar değiştikçe bu böyle sürer gider.
Artık maymunların muza ulaşmalarını engellemek için dışarıdan müdahaleye ve masrafa gerek kalmamıştır.
Artık maymunlar çaresizliği öğrenmişlerdir.
Hamle yapsalar da başaramayacakları ve boş yere zarar görecekleri duygusu aşılanmıştır maymunların kafasına.
Daha beteri de aralarından birinin hakkı olana uzanması durumunda onu engelleme duygusudur.
Bir örnek daha verelim;
Bilim adamları, kafesin sol tarafına elektrik kabloları döşediler, böylece kafese konan bir köpek sol tarafa her ayak basışında elektrik çarpmasına maruz kalıyordu. Köpek sağ tarafta kalmayı çabucak öğrendi.
Sonra kafesin sağ tarafına aynı amaçla elektrik verildi ve sol taraf elektrikten arındırıldı. Köpek kısa sürede uyum sağladı ve kafesin sol tarafında kalmayı öğrendi.
Ardından kafesin tabanı tümüyle elektrik kabloları döşendi, öyle ki köpek ne şekilde kalırsa kalsın mutlaka elektriğe maruz kalıyordu.
Köpek önce kafası karışmış gibi davranışlar gösterdi ve sonra panikledi. Sonunda ' vazgeçti' ve uzanıp yattı, elektrik akımlarını kabullendi ve artık onlardan kaçmaya ya da onları yenmeye çalışmadı.
Ama deney bitmemişti. Sonra kafesin kapısı açıldı. Bilim adamları köpeğin koşarak dışarı fırlayacağını umdular, ama o kaçmadı. Öylece elektrik akımlarına maruz kalarak yatmaya devam etti.
Bilim adamları bundan yola çıkarak bir hayvan şiddete maruz kaldığında, bu rahatsızlığa uyum gösterme eğilimi sergileyeceği, şiddet kesildiği ya da özgür bırakıldığında bile kaçma içgüdüsü büyük ölçüde azaldığı için, yerinden kıpırdamayacağı sonucunu çıkardılar.
Bütün bunlara Psikiyatri biliminde "Öğrenilmiş Çaresizlik" denilir.
Maymunlar ve köpekler üzerinde etkili olan bu deney, zamanla çeşitli versiyonlarıyla insanlar ve insan toplulukları üzerinde denendi.
Toplum mühendisleri, kolektif şuurumuzu ve milli hafızamızı dumura uğratmak için öğrenilmiş çaresizlik olgusunu kullandılar.
Ve başardılar...
Kararlarımızı öğretilmiş çaresizliğimiz belirliyor artık...
Haklarımız ve haksızlıklara uğramamızla ilgili tepkilerimizi...
Kime oy vereceğimizi veya vermeyeceğimizi...
Hangi sendikaya üye olacağımızı ve olmayacağımızı...
Hükümete yani hortumu elinde tutan güce karşı nasıl davranacağımızı...
Velhasıl, hayatın hemen her alanında tercihlerimizi öğretilmiş çaresizliğimiz belirliyor.
Bu birazda aldığımız eğitimle desteklendiği içindir ki çevremiz 'yapamayız, başaramayız, ulaşamayız, beceremeyiz' diyen insanlarla dolu.
En kötüsü de, mücadele etmeyi geçtim, mücadele edenlere ayak bağı olmaları...
Gölge etmeyin, başka ihsan istemiyoruz.

YALANSA YALAN DEYİN...
Kralın biri, yediği önünde yemediği arkasında haliyle canı sıkılıyor ya kalkar 'yalan yarışması' düzenler...
Yarışmacılar kralı yalan söylediklerine ikna edecekler ve ödülü alacaklar.
Ödül 100 kese altındır.
Katılan herkesin palavralarıyla yarıştığı yarışmayı bir köpek terbiyecisi kazanır.
Der ki; Kralım, merhum pederinizin merhum pederime, falan işten dolayı 100 kese altın borcu vardı. Babam bana son nefesinde git tahsil et dedi ama ben ancak fırsat bulup huzurunuza çıkabildim.
Haliyle Kral şaşkın, yok yalan söylüyorsun dese adam yarışmanın birincisi, gitti 100 kese altın, haklısın dese yine gitti 100 kese altın...
İşte Toplu Sözleşme sürecinde yaşanan garipliği en güzel ifade eden fıkra bu olsa gerek...
Hükümet, ya şimdiye kadar söylediklerimiz külliyen yalandı; kesinlikle büyümedik, ekonomik büyümede dünya ikinciliğimiz ve Avrupa birinciliğimiz palavradan ibaretti, milli gelir de artmadı aksine azaldı, ekonomik dengeler her an alt üst olabilir, borsa pamuk ipliğine bağlı, sattık-savdık ve yedik, size bir şey kalmadı diyecek...
Ya da memur ne istiyorsa onu verecek...


Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1639 | E-posta

İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.