19 Mayıs ve benzeri milli bayramların topluca kutlanmasının 'faşizan' bir uygulama olduğunu söyleyenlerin İslamcılar olması gerçekten çok garip. ya 'cem', 'cami', 'cemaat' hep, toplanma ve toplu halde olmaya ilişkindir. Kendileri için tehlikeli bir söylemdir, biraz daha ısrar ederlerse bu söyleme, ileride kendi ağızlarından bu ve benzeri cümleler dökülebilir: 'İnsanları camilere ya da kiliselere doldurup tek tipleştirmek, ortak ilahi bir motivasyon yüklemek faşizan bir uygulamadır.' Öyle değil mi?
Ne diyor 19 Mayıs stadyum törenlerine dudak bükenler, örneğin Engin Ardıç ve Mümtaz'er Türköne: 'Stadyumlarda gençlere, birlikte hareket etmek, birlikte kartonları kaldırmak, aynı figürleri yapmak gibi faşizan şeyler dayatılıyor.'
Bu söyleme devam ederlerse, ileride köşelerinde şöyle yazılar okuyabiliriz ki bu gerçekten onlar açısından son derece tehlikeli olacaktır.
'Ne o öyle, aynı anda aynı sureler okunuyor, aynı anda rükû, aynı anda secde, tek ses imamın sesi ve aynı tesbihat... Bu son derece faşizan bir ritüel.'
İnsanların 'birlikte' bir şey yapmalarının ardındaki tarihsel ve iktisadi gerekçeleri anlamazsanız, iki kişiyi yan yana gördüğünüzde 'faşizm, faşizm' diye gak guk etmeye başlarsınız. Ondan sonra, Obama'nın seçim kampanyası ve mitingleride faşizandır, St. Antoine Katolik Kilisesindeki Pazar ayinide faşizandır, Çarşı grubunun tribün düzen ve disiplini de faşizandır. 19 Mayıs kutlamalarının yasaklanmasının amacı aslında herkesçe malumdur. Cumhuriyetle hesaplaşmak! Ama bu amaç, emperyalistler, işbirlikçi AKP iktidarı ve onların yazarçizer takımı tarafından açıkça ifade edilemediğinden bir kavram kargaşası ve kitlelerin zihninde bulanıklıklar yaratmak amaçlanmaktadır.
Kargaşa vardır, çünkü faşizm ıskartaya çıkmış ve içi boşaltılmış bir kavramdır ve işi birazcık daha irdelerseniz toplu halde olmaya, birlikte olmaya 'faşizm' yaftası asılması aslında 'örgüt' ve 'örgütlü toplum' kavramlarına yöneltilen bir saldırıdır. 'Faşizm'in ne olduğu, hangi koşulların ürünü olduğu soruları ise uzun uzun cevaplanması gereken sorulardır.
İnsanoğlu ya da âdemoğlu, artık ne derseniz deyin, kendisinden büyük ve güçlü yaratıkları avlamaya çalışmak zorunda olmasından bu yana bir arada olmaktadır. Yani denilebilir ki ilk örgüt dev bir bizonu avlamak amacıyla kurulmuş bir örgüttür. O zamanlardan bu zamana insanlar sınıflara ayrılmış, her sisteme uygun iş bölümleri gerçekleşmiş ve her sınıf kendi çıkarları doğrultusunda örgütlenmiştir.
Yeni birlikte olmak, birlikte zorluklara göğüs germek, birlikte savaşmak, birlikte geri çekilmek, birlikte şarkı söylemek, birlikte törenler düzenlemek, birlikte örneğin, olimpiyatlar düzenlemek, birlikte ibadet etmek, birlikte eğlenmek, insanın toplumsallığının bir ürünüdür. İnsan ilkellikten çıkıştan bu yana birliktedir ve bu birlikteliğini çeşitli şekillerde göstermektedir.
'Bir','Birlik', 'Birliktelik' ilkellikten çıkıştan bu yana irili ufaklı her toplumsal yapının hem adı hem de amacı olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri, Amerikan burjuvazisinin eyalet farkı gözetmeksizin kurdukları ortak pazarlarının adıdır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Rus, Gürcü, Türkmen her ulustan işçi sınıfının ortak iktidarını temsil ediyordu. Avrupa Birliği, paylaşımda geriye düşmüş ve birbirleriyle savaşmaktan dolayı iyice zayıflamış Avrupa uluslarının birlikte kalkınma ve dünyayı birlikte sömürme projeleridir. Birleşik Krallık, İngiliz Emperyalizminin adıdır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye'nin küçük burjuvazisinin büyük birliğidir. Türkiye Gençlik Birliği, Türk Gençliğinin emperyalizme başkaldırmak için bir araya gelmesinin sonucudur. Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Özel Dershaneler Birliği, Hazır Beton Üreticileri Birliği...
Konunun özünden uzaklaştığımızı düşünmeyin. Kavram kargaşasının bam teli burasıdır. Birlikte olmak ezen ya da ezilen her sınıf açısından en temel sınıf tavrıdır. 19 Mayıs'a karşı çıkanlar, ezenlerin birlikte olmasına karşı çıkmamaktadır, karşı çıkılan, ezilenlerin ve ilericiliği temsil edenlerin birlikteliğidir.
Sorun Stadyum Mu? Değil. Sorun stadyum olsaydı, bu aklı evveller örneğin Fethullahçıların 'Türkçe Olimpiyatları'na da karşı çıkarlardı.
'Kenya'nın, Mozambik'in, Moğolistan'ın, Somali'nin, gariban çocuklarını toplayıp zorla Türkçe Tarkan şarkısı söyletmek faşizmin dik alasıdır.'demeleri gerekirdi. Eğer sorun, birlikte bir şey yapmaya zorlamak olsaydı, bu zeki arkadaşların şunu söylemeleri gerekirdi: 'Daha ilköğretim yaşındaki çocukların kafalarının zorla kapatılıp, tek tip kıyafet giydirilerek resmi kutlu doğum haftası etkinliklerine götürülmesi de ne demek oluyor? Çocuklara toplu halde ve zorla önceden belirlenmiş ilahiler okutuluyor. Bu ancak Mussolini İtalyasında görülebilir.'
Eğer 19 Mayıs kutlamaları konusundaki suçlamaları samimi olsaydı,'Her yıl milyonlarca insan, aynı kıyafetlerle hacca gidiyor. Tek tipçi ve eşitlikçi bir yaklaşım, hem de o sıcağın altında yüzlerce insan izdihamdan ve yaşlılıktan hayatını kaybediyor.'diye konuşurlardı.
Hac ibadetinde kıyafetlerin aynı oluşunu Allah'ın eşitlikçiliği olarak görenler, 19 Mayıs törenlerinde gençler hep birlikte beyaz tişört giyince 'faşizmi' görüyorlar.
Demek ki sorun, stadyumda toplanma, aynı figürleri yapma, benzer kıyafetleri falan giymek değil. Sorun Cumhuriyet'in ve onun değerlerinin Cumhuriyet'in genç kuşaklarına iletilmesinden duyulan rahatsızlık.
19 Mayıs Senkronizasyonunun Anlamı
19 Mayıs, bizim Ulusal Kurtuluş Savaşımızın fiilen başladığı tarihtir. 'Samsun'a ayak basma' olayı aynı zamanda milletin, Kuvva-i Milliye'nin ve ordunun da birliğini simgeler. Bir ulusun birleşerek, birlikte hareket ederek, 'senkronize' davranarak, birlikte ilerleyip,birlikte geri çekilerek, birlikte saldırıp, birlikte sipere yatarak, birlikte karar alıp birlikte uygulayarak, bağımsızlığını, onurunu ve namusunu birlikte kazanmasıdır 19 Mayıs! İşte o yüzden, kalemini egemenlere satarak yazanlar anlayamazlar birlikte, eşit bir biçimde ortak duygularla hareket etmenin lezzetini. O yüzden 19 Mayıs'ta gençlerin stadyumlarda aynı hareketleri hep birlikte yapmaları anlamsız gelir onlara. Ya da aslında anlamını bilirler de, aldıkları emir ve terbiye bunlara saldırmalarını gerektirir.
Not: Yazı bir alıntı, peşin hükümlü okunmaması ve taassuplara kurban gitmemesi için kimin olduğunu yazmıyorum. Okuduktan sonra internetten bulursunuz. Devamı var, gelen tepkilere göre... Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1557 | E-posta
|