|
Kıyakçılığın Sonu Ayakçılıktır! |
|
Pazartesi, 04 Haziran 2012 |
Adamın biri, komşusunun kümesinden tavuk, civciv ve yumurta çalmaktan yargılanıyor.
Kamera görüntüleri, fotoğraf, şahitler her şey apaçık meydanda?
Hakim sorar; e ne diyeceksin bakalım?
Sanık; Avukat istiyorum efendim, gelsin beni savunsun.
Hakim; Evladım, görüntüler burada, bir koltuğunda tavuklar, bir koltuğunda horozlar, bir cebinde civciv diğerinde yumurta, toplamış gidiyorsun. Buna avukatın ne diyecek ki?
Sanık; Ben de onu merak ediyorum ya hakim bey?
Öncelikle kendi adıma Allah kimseyi o hallere düşürmesin diyerek bütün bu olup bitenlerden sonra bu arkadaşların ne diyeceğini merak ediyordum.
Bizim hızlı yazar birkaç günlük zorunlu moladan sonra büyüklerinden aldığı tüyo ile suçunu örtbas etmenin en kolay yolu saldırıdır taktiğini aynen uygulamış?
Yalancıymışız, iftira atıyormuşuz falan?
Göz göre göre yalan dedikleri bu olsa gerek.
Süreci bir hatırlayın;
Kamu işveren kurulu, kamu çalışanları için belirlediği zam oranını 14 Mayıs tarihinde akşam üstü yüzde 3+3 olarak açıklıyor.
Tarih bile seçmece?
Herkes biliyor ki malum sendika bu süreci idare edemeyecek, istifalar olacak ama bu istifalar 30 günlük askı süreci sebebiyle haziran ayına yetişmeyecek, dolayısıyla malum-sen yetki konusunda sıkıntı yaşamayacak?
Hükümetin teklifi komik, bu teklife verilebilecek en anlamlı cevap, masadaki sendikaların ortak bir eylem kararı almaları. Acele etmek lazım.
Bu amaçla Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Memur-Sen Genel Merkezini ziyaret edip İş Bırakma Eylemi yapmayı teklif ediyor.
Buradan alacağı cevap doğrultusunda hareket edeceği için, Memur-Sen'e saat 22. 00'a kadar süre tanıyor.
Bir cevap gelmeyince de ertesi gün saat 12.30'da KESK Genel Merkezinde hem görüşme hem eylem planı yapılıyor.
Önce eyleme katılmayacağını hatta eylemin siyasi amacı olduğunu söyleyen malum-sen bakıyor ki pabuç pahalı, son anda kerhen eylem kararı alıyor. O da sadece eğitim alanında ve sembolik katılımlarla?
Eylem işvereni tedirgin ediyor, küçük bir artış teklifi geliyor bütün bunlar oyalamadan ibaret, belli?
Son sözü söyleyecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun yapısı da belli ki iktidarın oluşturduğu bu yapı ağzınızla kuş tutsanız hükümetten yana tavır alacak?
O halde bu kurulu muhatap etmeden topa yine hükümetin müdahale etmek zorunda kalacağı bir alan yaratmak gerekiyor.
Bunun yolu da kurula katılmamak ki çoğunluk sağlanmasın, karar alınamasın, hüküm vermek Bakanlar Kurulu'na kalsın, siyasi irade aradan sıyrılmasın?
KESK, terk edelim teklifini kabul ediyor ama malum-sen yine yan çizince hiç değilse şerh koyma adına kurula katılmak zorunda kalıyoruz.
Dolayısıyla hükümet aradan sıyrılmış, rahatlamış ve bütün sorumluluk Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na yüklenmiş oluyor.
Yapacağınız her şey anlamsızlaşıyor?
Olay bu.
O saatten sonra malum-sen yöneticilerine düşen hadi istifayı geçtim itiraf etmek, günah çıkarmak ve özür dilemek olmalıyken bir bakıyorsunuz ki saldırıya geçmişler; yalan, iftira cart curt?
Hangisi yalan, kendi elinizle Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na seçtiğiniz üyenin sizi ve kamu çalışanlarını satması mı?
Okumanız varsa, adam kendisi; baktım ki sonuç değişmeyecek, iyi niyet göstergesi olarak oylamada evet dedim, sonra telefonlar yağmaya başlayınca şerh düştüm diyor.
Eğer böyleyse siz, yok eğer bu sözler medya uydurmasıysa haber yapan kuruluş yalan söylüyor demektir.
Burada biz niye yalancı oluyoruz!
Yok efendim, bizi sadece malum-senliler yönetir!!!
Allah Allah? Hayırdır?
Bir haber sitesi teklif etmiş; kurula katılmayın, bu kurul size istediğinizi vermeyecek ama kararı veren hükümet değil kurul olduğu için eylem yapma şansınız kalmayacak, demiş.
Malum-sen bu teklife hadi len ordan demiş ama diğer sendikalar balıklama atlamış, dolayısıyla onları bu site yönetiyormuş!!!
Memur cevap bekliyor; Ne oldu, niye oldu?
Yetkili sendika malum-sen cevap veriyor; bizim seçtiğimiz akademisyen evet oyu vermedi, yalancı bunlar üstelik bunları başkaları yönetiyor?
Aldınız mı cevabı? Anladınız mı? Mutlu musunuz? Maaşınız arttı mı? Sorunlarınız çözüldü mü?
O halde tekrar sorun; Bize hikaye anlatma, ne oldu, neden oldu?
Cevap gelene kadar ben söyleyeyim, gerekirse inkar edin;
Yıllarca Türkiye Kamu-Sen'in sayesinde elde edilen kazanımları sahiplenerek zevahiri kurtarmak kolaydı tabi. Şimdi yetkili sıfatıyla ilk toplu sözleşme masasına oturup çuvallayınca, bugüne kadar iktidar borazanlığı dışında hiçbir şey yapmayanların çarşafa dolayacağı muhakkaktı.
Ama hayal kırıklığı yaşayan kamu çalışanlarının soru ve sorgulamalarına muhatap olunca, bunun bile suçunu başkalarına atacak kadar alçalacaklarını doğrusu ben de beklemiyordum.
Sözün özü; Malum-sen aldatılan fedakâr aşık psikolojisine kaptırdı, yaşadığı hayal kırıklığının bunalımı içinde bocalıyor, sallıyor da sallıyor...
E ne yaparsın işte kıyakçılığın sonu ayakçılıktır.
Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1700 | E-posta
|
|
|
