Kendi kıçı 7/24 açıkken, dere tepe dolaşıp, koyun kardeşin kıçını gördüm diyen keçi misali Türk Eğitim-Sen'i hırsızlık yaparken yakaladıklarını iddia edenlerin ipliklerini pazara çıkarmaya devam edeceğiz bugün de?
Ta ki Erol Başkan, ne olursun yeter, biz bir halüsinasyon gördük onu bir şey zannettik, hata ettik, bizi deşifre etmekten vazgeç diyene kadar?
Şimdi ne yapmıştı bu arkadaşlar?
Sahte üye ve sahte evrakla alabildikleri yetki sayesinde oturabildikleri yönetici atama komisyonunda Türk Eğitim-Sen endeksli çok ama çok büyük bir puan hırsızlığının önüne geçmişler ve bir insanın hakkının yenmesine engel olmuşlardı, değil mi?
Yani bunlar hak mücadelesi yapıyorlar öyle mi?
Peki, siz kaşındınız anlatayım?
Tarih Ekim 2008?
Tesadüfen(!) yolunu şaşıran bir faks elime geçti.
Baktım, Hendek'te bir okuldan, Hendek'te bir akaryakıt istasyonuna, oradan il milli eğitim müdürlüğüne, oradan ?bu arkadaşlar bu kadar mübarek mi gerçekten eğer öyleyse gereğini yapalım' diye teyit amaçlı Hendek ilçe milli eğitim müdürlüğüne gide gele helak olup, galiba yorgunluktan benim kucağıma düşen bu faks, bir iş adamına çekilmiş mektuptan ibaretti.
O iş adamı Fuat Yeğin'di, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in hemşerisi ve arkadaşı.
İşyeri Hanpet, Hendek yolunda? Şimdi el değiştirdi.
Bakanla olan ilişkisini bildikleri için bizim keçi kılıklılar ondan bir torpil istiyorlardı ama ne torpil, ilk elimize geçtiğinde gül gül öldük.
İçerik ve talep şuydu;
Çok saygıdeğer büyüğümüz, biz Hendek'te görev yapıyoruz, köküne kadar muhafazakar, Müslüman, AKP'li, inançlı, başarılı öğretmenleriniz?
Lakin malumunuzdur bürokrasi hep, Türk Eğitim-Sen'li dinsiz imansız faşistlerin veya KESK'li ateist komünistlerin elinde, haliyle biz eziliyoruz, horlanıyoruz. Ama niye olsun ki efendim değil mi? Hem AKP iktidarda hem biz ezilelim? Kahrolası ki artık idareci atamalarında sınav var, puan esaslı atanıyorsunuz ama sağ olsun partimiz bizim gibiler atanabilsin diye komisyon takdir puanları ve aldığımız bol keseden ödüllerin hanemize yansıyan puanlarıyla bizi onlara yetiştirmeye çalışıyor amma yetmiyor be saygıdeğer efendimiz?
Her birimiz şöyle ayda ikişer üçer ödül alsak belki?
Sizden ricamız efendimiz, listede ismi bulunan arkadaşların şişirilmiş puanlarla malum sendika üyelerini geçmeleri için gereken kıyağı sağlamanızdır.
Oranızı buranızı saygıyla öperiz?
Fuat Yeğin'di bu, Bakan arkadaşı? Haliyle faks ilgili yerlere gitti geldi ama yanlışlıkla bize yakalandı.
Yazdık o zaman, ulusal basına kadar düşürdük ama surat kösele gibi olunca kızarmadılar bile?
Listede adı geçen 6 kişi her şeye rağmen ödüllerini adılar.
Ama köküne kadar hak ederek imiş!!!
Sorduk, hayırdır, hangi üstün özelliklerinden dolayı ve hangi üstün başarılarından sebep verdiniz?
Anlattılar;
Efendim bu arkadaşlara bu ödülleri 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle hazırlanan ve sunulan programda aldıkları görevler ve bu görevleri yerine getirmekteki üstün fedakarlıkları dolayısıyla verdik.
Gösterdiler de kağıt üzerinde görev dağılımını, şöyle bir baktım hakikatten ağır ve büyük sorumluluk isteyen görevlerdi her biri?
Örneğin malum sendikada başkanlık görevi yapan muhterem zatın mukaddes görevi şuydu;
Törenin mezarlık aşamasında dua yaptırmak?
Ona da kalmadı aslında, rahmetli Ekrem Güler'in olduğu bir yerde kimin haddine?
Ama programı hazırlayan ve program sebebiyle ödül dağıtanlar fark etmedi galiba veya isminin yazılması bile yetiyor ki bizim ki ödülü kaptı.
Kimisi tören esnasında rahat/hazırol diye komut vermekten, kimisi tören başlangıcından İstiklal marşı okutmaktan dolayı ödül aldılar.
Taktir 3 puandır, teşekkür bir puan malumunuz?
Bir puan az değildir, bir puan hemen hemen bir eğitimcinin bir yıllık çalışmasının karşılığıdır.
Şimdi bakın; Mehmet Düzlü, idarecilik süresi iki gün eksik çıktığı için müdür olamadı. Aslında puanıyla en yakın rakibini katlıyorken.
Yani bir puanı 365 gün altı saate bölüp ikiyle çarpın, ne çıkıyorsa işte onun için müdür olamadı Mehmet Düzü?
Yalakalıkla, iktidar baskısıyla bol keseden aldıkları puanlarla idareci olanlar bu kıyası iyi yapsınlar.
Bir de;
Mehmet Düzlü'nün idarecilik onayı ile müdür yetkili olarak atandığı onay tarihi arasında bir ay fark var.
Bu bir ay içinde okulu üç harfliler yönettilerse tamam ama Mehmet Düzlü yönettiyse niye 2 günden kaybediyor o da ayrı mesele?
Eeee?
Memnun musunuz arkadaşlar? Kırk yılda bir gördüğü halüsinasyonla bizi yerin dibine sokmaya çalışıp kendilerini hak/hukuk sendikası konumuna çıkarmaya çalışan arkadaşlar?
Vallahi ben de bilgi belge çok, siz de utanacak surat yok gerçi ama devam edeyim mi?
Ne dersiniz? Genel kurul öncesi kendi aranızda birbirinize girdiğiniz zaman, sırf rakibiniz diye yol arkadaşlarınızı, cem ve cami arkadaşlarınızı, dostlarınızı ekarte etmek için, bana yani asıl rakibinize, hatta düşmanınıza getirdiğiniz birbirinizin özel hayatı ile ilgili bilgi, belge ve resimleri yazayım mı mesela?
Yok, o kadar da değil. Eğer özel pisliklerinizi sendikal mücadeleye endeksleyecek olsaydım, o zaman yazardım zaten?
Ama siz yine de şansınızı ve sabrımı zorlamayın isterseniz.
Oturun oturduğunuz pisliğin içinde yani Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1871 | E-posta
