Çarşamba, 01 Ağustos 2012 |
Yıl 1980, kara bir Eylül sabahı… Kanter içersinde yatağımdan uyanıyor, caddelerde tankları ve askerlerimizi görüyorum. Siyah beyaz televizyonu açtığımızda, kabusun nedenini anlıyor, ama yine de hayra yormak istiyorum. Çünkü asker benim askerim. Neden korkayım ki!..
Bu sıkıntının sebebi başımıza geleceklerin habercisi sanki… 12 Eylül'e yakışır şekilde, on iki komşumuzla birlikte soluğu karakol kapısında alıyoruz. Salonda tek sıra düzen, “rahat-hazırol”. İçimizde yaşlı var, kadın var. “Elinizdeki silahları yarın getirip teslim edeceksiniz. Yoksa karışmam. Olacakları görürsünüz.”
İçimizden biri:
-Namaz kılmaya dışarı çıkabilir miyim komutanım?
-Hepiniz Müslüman kesildiniz.
Hasta çocuğunu yatakta bırakan annemiz:
-Asker oğlum, evde hasta engelli oğlum var, izin ver gideyim.
-Gebersin!..
Sonra, içeriye sorgulama odasına sırayla alınıyoruz.
Sıra bende;
-Silahını getir teslim et!
Elimi ceketimin iç cebine uzatıyor ve kalemimi uzatıyorum.
-Buyurun. Ben öğretmenim. Tek ve en büyük silahım bu.
-Çık dışarı, yarın tabancayla geleceksin buraya!
Akşamın geç saatlerinde evlerimize döndüğümüzde, köyümüzün yetiştirdiği Sadi Binbaşımızı köyde görünce sevinçten ne yapacağımızı şaşırmış, durumu hemen izah etmiştik. Allah’ın bize olan lutfuydu bu. Bizi tek sıra düzene sokan karakol komutanını da bir daha göremedik. Komutan yaptığı zulmün karşılığını almıştı.
Tarih tekerrür mü ediyor yoksa? Evet, evet tekerrür ediyor ama bu sefer ters yüz olarak. Roller ve oyuncular yer değiştirmiş. Sen kim oluyorsun da seçilmişin oğluyla tartışıyorsun(!), sen atanmışsın. Asker de atanmış, polis de, öğretmen de. Herkes haddini bilecek(!).
Gazeteciler soru sormaya yanaştırılmıyor İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin’e. Ama vatandaşım soruyor hemen. Olayı çok basit bir olaymış gibi algılıyor, gülerek dalga geçiyor sanki insanlarımızla. Önünde takla atılsa, mutlu olacak belki. Bunu yapan polislerimizi sıraya dizen amir ise üstüne üstlük terfi ettiriliyor. Beklerdik ki o amir ve milletvekili için de gereken yapılmalıydı.
Aklıma mukayyet ol Yarabbi!!! Artık diyorum ki EL İNSAF!!!
Askerimizin, öğretmenimizin, doktorumuzun, polisimizin ve halkımızın onuruyla oynamaya, vatandaşımızla alay etmeye devam ediyorlar.
Bu olay bir Avrupa ülkesinde yaşanmış olsa, yaşanmaz ya… Milletvekili, bakan ve hükümetler dahi istifa ederdi. Ama nerde bizimkilerde o görev anlayışı?
Sahi ben rüya mı görüyorum? Yoksa çok önceki kara eylüllerde yaşadıklarımızı yeniden mi yaşıyoruz ne? Askeri darbe gitmiş, yerine sivil darbe mi gelmiş? “Biri beni bu rüyadan uyandırsın.” Diyeceğim, ama kim? Onlar da benim gördüğümü görüyorlar sanırım. Rüya görmemek için uyumamak lazım. Haydi, uyanık olan uyuyanı çimdiklesin ve uyandırsın lütfen.
Cemalettin DİNÇER
Eğitimci Yazar
Cemalettin Dincer hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 2935 | E-posta
|
|
|