|
Eğitim ve Araştırma'dan bir mektup! |
|
Çarşamba, 29 Ağustos 2012 |
Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden bir mektup aldım.
400 yataklı yeni hastane binasına taşınma sürecinde yaşanan olumsuzluklar dile getirilmiş.
Mektubu, içeriğine dokunmadan, cümle düşüklüklerini düzelterek dikkatinize sunuyorum.
" Ben hastanede yönetim kadrosunda çalışan bir personel olarak başhekim hakkında bazı gerçeklerin bilinmesi amacıyla bu mektubu yazdım.
Başhekim Bey, malzeme ve personel eksikliği olmamasına rağmen yeni hastanenin tamamını hizmete sokamadı.
13 Ağustos'ta hastaneyi açmak için tüm personeli geceli gündüzlü çalıştırdı. Kaç gece uyumadık. Amacı 17 Ağustos depremi yıldönümüne gösterişli bir açılış yapmaktı. Ya devlet erkanı kaale almadı, ha da hastane temizliği yetişmeyince açılışa cesaret edemedi.
Şimdi gidin hastanenin yarısı temizlenmemiş ve düzenlenmemiş.
Hastalar kargaşa içinde poliklinikleri zar zor buluyor.
Acil ünitesinin tam olarak çalışması mümkün görünmüyor. Çünkü eski hata yüküne kaldıramayan acil ne personel, ne de doktor artışı sağlanmadan , kervan yolda düzülür misali açılıyor. Olacakları yakından skandal başlıklarıyla yazarsınız.
Röntgen ünitesinin olduğu alt katı son kuvvetli yağmurda su bastı. Milyonlarca lira zarar oldu. Yine kuvvetli yağmur olsun. Bakın cihazlar nasıl ıskartaya çıkacak.
Hastanede Başhekimi arkasına alan herkes kral kesildi.
Hastane Müdürü buranın kralı benim havasında.
"Benden habersiz kuş uçmayacak" diye personele sağa sola baskı yapıyor. En küçük bir eksiklikte basıyor fırçayı.
Başhemşire hemşirelere baskı yapıyor. Merkezde oturanı " Sen burada çalışamazısın" diyerek Korucuk'taki hastaneye gönderiyor.
Yeni hastane binasında tıp fakültesi öğrencileri için oluşturulan derslikler var.
Tepesinden ve duvarlarından havalandırma borularının geçtiği mahzeni andırır görüntüdeki bu derslikler birer korku odası görünümünde. Hangi akla hizmetle buralar derslik olarak düzenlenmiş anlamak mümkün değil.
Yeni hastanede kliniklerin yerleşiminde de tam bir kaos ortamı oluşturdular, öğretim üyelerini birbirlerine düşürdüler.
Yeni hastanede hangi kliniklerin yer alacağını belirlemek için Başhekim Bey'in kendisinin oluşturduğu ve tüm öğretim üyelerinin yer aldığı bir komisyon oluşturuldu.
Komisyon merkez hastanenin acil hizmet veren kliniklerden oluşması kararı alınmasına rağmen Başhekim Bey bu kararı yok saydı ve kendine yakın öğretim üyelerinin kliniklerini örneğin fizik tedavi, üroloji ve enfeksiyon hastalıklarını yeni hastaneye yerleştirdi.
Göz, KBB ve dahiliye gibi kendine muhalif öğretim üyelerinin kliniklerini Korucuk ünitesine verdi.
Kadın Doğum ve Çocuk Klinikleri, merkezde bu alanda hastane var diye yeni hastaneye gelmek istememesine rağmen, göz ve KBB'ye yer kalmasın diye bu klinikler de merkeze taşındı.
Hastanenin aynı zamanda Tıp Fakültesi hastanesi olduğu gerçeğini görmezden gelen Başhekim burada doktor yetiştirileceğini düşünmediği gibi yerleşim konusunda hiçbir zaman Dekanlığın görüşünü almadı.
Hem dekan, hem başhekim olarak görev yaptığı dönemde Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin ortadan kalkması için klinik şef yardımcılığı ve başasistanlık kadrolarını engelleyerek hastanenin gelişmesini engelledi. Sonra tüm şeflerin üniversiteye geçmesini sağlayarak Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ni fiilen ortadan kaldırdı ve bunu Bakanlığa büyük afiliasyon öyküsü olarak sundu.
Ayrıca dekanlık seçiminde Rektör Bey kendi istediği hocayı dekan olarak seçmeyince bu defa yeni dekana düşmanlığını açıkça ilan etti. Kendisine yakın bir öğretim üyesi bilimsel yetersiz olmasına rağmen yeni dekana arkadaşının öğretim üyesi olarak yükselmesi için yeni dekana baskı yaptı. Dekana ağza alınmayacak laflar etti ve burada yazılmayacak hakaretlerde bulundu. Ancak bu öğretim üyesi daha sonra dekandan özür diledi. Bir de bu öğretim üyesinin tüm ameliyat malzemeleri neden ihalesiz yöntemle alınıyor. Bu da çok şaşırtıcı bir durum.
Başhekim Osman Hoca yine boş durmadı ve Tıp Fakültesinin 1.2 ve 3'üncü sınıflarının açılmaması için YÖK'te kulis yaptı. "Yeni Dekan Tıp Fakültesi'ni açamadı, beceremedi desinler" diye tüm bunları yaptı. Bu yüzden Dekan Bey mesaisini yeni kadroların açılması için YÖK'te ve Ankara'da geçiriyor.
Başhekim Bey personelle her konuşmasında " Bakan Beyin isteği böyle, müsteşar bey bunun böyle olmasını istiyor" şeklinde ifadelerle personel üzerinde sanal baskı oluşturmaya çalışıyor.
Bu adam şimdi Kamu Birlikleri Genel Sekreteri olmak için çalışıyor.
Sakaryamızın tüm sağlık kurumları, tıp fakültemizin bir çok öğretim üyesi, Rektörü, Dekanı, İl Sağlık Müdürü tarafından sevilmeyen, onlarla baştan uyum içinde çalışmayacağını ilan eden bir kişi tarafından yönetilecekse tüm Sakarya'ya, Sakaryalılar'a geçmiş olsun.
Bu arkadaşın Ankara arkasındaysa alsınlar Ankara'ya Genel Sekreter yapsınlar. Hayrını görsünler. "
Sezai Matur hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1456 | E-posta
|
|
|
