Konjoktür Münafıklarına Kapak |
Salı, 25 Aralık 2012 |
‘Ben’ demenin şeytana mahsus olduğunu bilenlerdeniz çok şükür.
Kurumsal manada da ‘biz’ demeyi pek sevmeyiz.
Bırakın yalanı dolanı, olanı anlatmaktan bile imtina ederiz.
Bugünlerde ağzımızdan ‘şöyle etmiştik’ babından cümleler çıkıyorsa, inanın bayıldığımızdan değil, siyasi ve kurumsal hayatları boyunca kar ve dolu yağarken ortalıkta hiç göremediğimiz ama güneşin açmasıyla birlikte sokaklara dökülüp hep oradaydık havası yaratanlar, şimdi de milletin üç günlük hafızasına güvenip, güneşin doğuşunu bile kendi ötüşüne bağlan horoz misali davranmaya başladıkları içindir.
Şimdi bu maziden yapacağım alıntıları, yalandan medet umanlara, onların kandırdıklarına, bilmeyenlere ve haliyle bilmediğine düşman olanlara müdahale anlamında değerlendirilmesini rica ediyorum.
28 Şubat dönemi… Muhatabımız 57. Hükümet…
Yine birileri gemi azıya almışlar ki biz de yine bir basın açıklaması yapmışız;
“Yaptığı yazılı basın açıklamasıyla kılık-kıyafet yönetmeliğini eleştirdi.
Demokrasi, inanç hürriyeti ve laiklik anlayışının sembolü olan başörtüsünün, irticaın sembolü olarak değerlendirmesinin yanlışlığına değinen Afşar; Başörtüsünün toplumsal kangren haline getirildiğini, problemi çözmesi gerekenlerin ise, mevcut kanunları gerekçe göstererek çok ucuz savunma yaptıklarını belirtti.
Toplumsal kangren haline gelen başörtüsü meselesini çözmesi gerekenler ise mevcut kanunları gerekçe göstererek çok ucuz bir savunma şekli benimsediler.
Çünkü yürürlükteki kanunlar, başörtüsü eziyetine cevaz vermiyor.
Genelge ve yönetmelikler de yasaların üzerinde olamaz.
Görevi yasama yapmak olanların, yasaları gerekçe göstermelerini timsah gözyaşı olarak değerlendiriyoruz, diyen Afşar şu görüşlere yer verdi;
Başörtüsü sebebiyle göreve son vermenin hukuki bir dayanağı yoktur.
Bu sebeple Yüksek Disiplin Kurulu başörtüsünü gerekçe gösterip göreve son veremiyor. İrticai propaganda yapmak, kurumun huzurunu bozmak gibi uydurma suçlar isnat edilerek göreve son veriliyor.
Esas irtica böylesi keyfi uygulamalardır.
Başörtüsü irtica değildir.
Aslında laikliğin, demokrasinin ve inanç hürriyetinin sembolü olan başörtüsü, ülkemizde irtica sembolü olarak değerlendirildi.
Kurum yöneticilerini uyarıyoruz. Çifti standarda son versinler, yönetmeliği tam uygulasınlar.
Hukuk üstündür ve herkese lazımdır.
Bizi en çok üzen başörtüsü konusunda jurnalciliğin gelmiş olduğu son noktadır.
Kimisi birilerine yaranmak için kimisi de sırf ideolojisi gereği başörtüsünden ve dolayısıyla inançlı insanlardan intikam alma yolunu seçiyor.
Kılık Kıyafet Yönetmeliği sadece başörtüsüne has uygulanıyor. Ve böylece çifte standart yapılıyor.
Biz de Kılık Kıyafet yönetmeliğini ihlal edeleri ihbar edeceğiz. Giyimine özen gösteren bayan arkadaşlar kusura bakmasınlar, biz kendilerini defalarca uyardık. Bu genelge ile çifte standart uygulanırsa size de dokunur dedik, dinlemediler.
Başörtülü arkadaşları ezilip horlanırken seyrettiler.
Kurum yöneticilerini uyarıyorum. Başörtüsü konusunda gösterdiğiniz hassasiyeti, kılık Kıyafet Yönetmeliğinin tamamı için göstermek zorundasınız.
Türk Eğitim-Sen üyesi ve kurum temsilcisi arkadaşlardan hassaten rica ediyorum. Kurumlarında Kılık Kıyafet Yönetmeliğine uymayanları ve buna göz yuman idarecileri bize bildirsinler.”
Bu da 8 yıllık Zorunlu eğitime dair sıcağı sıcağına bir açıklamamız; Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1637 | E-posta
|
|
|