|
Tatil günü iş bırakma, öğlen paydosunda iş yavaşlatma, Ramazan ayında açlık grevi yaparak, hükümete meydanı dar eden malum sendika, bugün yine eylemde…
Özünü tam telaffuz edemeseler de eylemin öznesi; başörtüsüne özgürlük…
Yani, öğrencilerin başörtülerini serbestçe takabilmeleri için serbest kıyafet uygulaması gibi bir garabeti dahi savunanlar, bu kez de işin kılıfı olarak kamuda kıyafet özgürlüğünü gerekçe gösterip, serbest kıyafet talebinde bulunacaklar.
Herkes ne istiyorsa giysin -daha doğrusu çıkarsın- ama yeter ki başörtüsüne karışılmasın diyecekler…
Açmakla kapatma aynı şeymiş gibi, özgürlük adına, ikisini bir tutacaklar…
Ha, başörtüsü ve eylem denince;
Biz o eylemi başlatalı bir buçuk ay oldu…
Önce milli eğitim müdürü, ardından ilimiz valisine yaptığım ziyarette, her ikisine de kamusal alanda başörtüsünün durumunu sordum.
Serbest veya yasak bilelim ki ona göre davranalım dedim.
Başörtüsünün Başbakanımızın ve Cumhurbaşkanımızın ve bazı siyasi ve bürokratlar beyefendilerin hanımlarına has bir emir olmadığını, kaldı ki bizin hanımlarımızın da onlardan daha az Müslüman olmadıklarını söyledim.
Kamusal alanın iki üst düzey yöneticisi de net bir cevap veremediler.
Ben de bunu yaşayarak öğrenmem gerektiği kanısına vardım, kendileriyle de paylaştığım gibi eşimle konuştum ve birlikte kamusal alana başörtüsüyle girme eylemine başladık.
Yani bu eylemin kobayı; TOKİ İlkokulu Ana Sınıfı Öğretmeni Şule Afşar’dır.
Malumunuz sendikal mücadelede çerçevesinde kişisel ve kurumsal tavrımız öncelikle iş güvenliğidir ki birisi ateşe atılacaksa bu ya kendimiz ya da yakınımız olmak zorundadır.
Dolayısıyla bu eylemi ve içeriğini basın yoluyla kamuoyuna duyurmadık ama sendikamıza özel görüşme ve kurum temsilcileri istişare toplantısında dile getirdik.
Sağ olsun şu an pek çok arkadaşımız da bu eyleme destek veriyorlar.
Eylemin bir amacı; Başörtüsü yasak mı serbest mi görelim ki, ona göre davranalım.
İkincisi; iktidar ve paydaşlarına, başörtüsünün temel özgürlüklerden bir tanesi olduğunu, sadece siyasi ve kamusal erkin hanımlarına o da konjonktür gereği dokunulmuyor olmasının, artık serbest bırakıldığı anlamına gelmediğini göstermek,
Üçüncüsü de bunca yaptıklarından sonra başörtüsü sorununu kökten çözmesi artık işten bile sayılmayan hükümete görevini hatırlatmaktır.
* * *
Ancak iç politikada daraldığı anlarda, o da özel izinle ABD, İsrail ve türevlerine Türkçesi ‘bir dakika’ diyenlerin arka bahçesi, ne arkası AKP Ankara İl Başkanının deyimiyle ön bahçesi bir sendikanın, herhangi bir taleple eylem yapıyor olmasının sebebi hikmeti ne ola?
Sendikal vasıfları olmadığı için ortaya sendikal mücadele anlamında tek bir şey koyamayanların, hükümetin hasbelkader verdiklerini de, güneşin doğuşunu kendi ötüşüne bağlayan horoz misali kendi kerametlerine endekslediklerini biliyoruz.
Bu eylem de, içeriden alınan bir tüyodan sebep olabilir mi olur.
Ama hükümet ciddi mi her şeyden önce?
Malumunuz geçen yıl BDP “Meclis’te başörtüsünün serbest” olmasını teklif etmiş, MHP de desteklemiş ama AKP isteksiz davranmıştı.
Başörtüsüne özgürlük, AKP’nin iki dudağı arasındaydı.
Ama maalesef biraz ıkındılar, sıkındılar ve nihayetinde sözcüleri Hüseyin Çelik; “Başörtüsü için düzenlemeye gerek yok ki Meclis’te isteyen zaten başörtüsü takıyor” diyerek, yine kaçak güreşi tercih etti.
O zaman da sorduk;
Eğer öyleyse niye sizin bir tane bile başörtülü milletvekiliniz yok?
Bilmem hatırlar mısınız? 2011 Seçimlerinde AKP’nin Tek Türbanlı Adayı Gülderen Gültekin Antalya’dan 13. sıradaydı.
Şimdi yandaş sendika eylemde…
Akşamüstü Hüseyin Çelik çıkıp, yahu eyleme ne gerek var, kamusal alanda başörtüsü takılıyor zaten, yasak olduğunu kim söyledi mi diyecek?
Yoksa önünde asker-sivil hiçbir engel bulunmayan ve hiçbir mazereti kalmayan hükümet önce şifahen ardından yasal bir düzenleme ile kamusal alanda başörtüsü yasağını kaldıracak mı, hep birlikte göreceğiz.
Ha, eğer yasak kalkarsa, birileri yine güneşin doğuşunu kendi ötüşlerine bağlayacaklar ama varsın bağlasınlar…
Yeter ki bu anlamsız yasak son bulsun…
* * *
Ha, arada kaynamasın;
Yukarıda geçen “Herkes ne istiyorsa giysin -daha doğrusu çıkarsın- ama yeter ki başörtüsüne karışılmasın diyecekler… Açmakla kapatma aynı şeymiş gibi, özgürlük adına, ikisini bir tutacaklar…” cümlesinin altını çizin…
Eğer korkacaksanız…
Eğer, okullardaki gibi, başörtüsü kıyağını serbest kıyafet tavizi karşılığında verdiğiniz gibi, kamusal alanda da, din ve inanç özgürlüğünün adeta simgesi olan başörtüsü yasağını bir lütuf ve ihsanmışçasına sunarken, karşı çıkanlara da istedikleri gibi giyinme -daha doğrusu soyunma- iznini taviz olarak verecek ve bu saçmalığa alet olacaksanız eğer…
Bırakın kalsın…
Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1556 | E-posta
|
