Hani bir söz vardır. Hiç beklemediğin,ummadığın bir anda çıkıverir karşına da “Dağ fare doğurdu.” Deriz. Fakat bu dağ fare filan doğurmadı. Zaten fareler hep ortalıktaydı. Fareleriyle birlikte geldiler. Fındık fareleri vardı. Kemirip durdular yıllarca benliğimizi, Türklüğümüzü ve de özümüzü. Bu fareler, oldu artık keme.
Hala, şapkamızı önümüze koymanın zamanı gelmedi mi?
Bakın, seçtikleriniz sizin gibi düşünmüyor ve sizin arzu ettiklerinizin tam tersini yapıyorlar. Çok iyi biliyorum ki, Türk’üm ve Müslüman’ım diyen hiçbir kimsenin bu yapılanlara onay vermesi mümkün değildir. İnsan tabiatına bile aykırıdır. Çünkü Türk ve Müslüman’ın sözü de özü gibidir. Yalan söylemez. Söyleyene de itibar etmez.
Sayın Başbakan, Sayın Kılıçdaroğlu’nun kendilerine kredi verdiğini söylüyor. O’nun verdiği kredi nedir ki? “Körler, sağırlar birbirini ağırlar.”
Bu millet 10 yıl önce verdi size krediyi. Krediyi verdi ama, gidin bu krediyi istediğiniz gibi hoyratça harcayın diye vermedi. Krediyi yanlış kullandınız. Sonunda iflas ettiniz. Keşke iflasınız sadece sizi ilgilendirseydi. Kredinizle birlikte devleti de bitirdiniz. Üç beş çapulcuya boyun eğdiniz. Teslim oldunuz. Terör örgütü liderini, alıştıra alıştıra, milletin gazını ala ala, şimdi Kürt lideri yaptınız.
%50 lik kredi veren sevgili dostlar, verdiğiniz kredi tükenmedi mi hala? Verdiğiniz krediyi har vurup harman savurdular. Kesinlikle “yapmayız, yapamayız ve yapmayacağız”, “görüşmedik, görüşmüyoruz ve asla görüşmeyeceğiz” dediler. Sonuçta, mutlaka altından bir çapanoğlu çıkmadı mı? Şimdi de ev hapsi konusunda son olarak “İmralı için genel af ya da ev hapsi asla söz konusu değildir. Diyor.
Açık ve net bir şekilde ifade ediyorum ki; çok kısa bir zaman sonra ev hapsi ve hatta özgürlüğü konusunda çalışmalar başlayacaktır. Ne dedilerse daima tersi olmadı mı? Yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır. Görünen köy de kılavuz istemiyor.
Sahi, şu dokunulmazlık konusu ne oldu. Daha dün, “dağdakilerle yanak yanağa olanların dokunulmazlığını kaldıracağız” sözünü kullanmıştınız. O da “yan yattı,çamura battı” anlaşılan. Ne oldu? Şimdi aynı konuma düşmediniz mi? Ne farkı var? Temsil hakkını verdiğin zatı muhterem, eli kanlı cani başıyla görüşmüyor mu?
Analar ağlamasın diyerek,şehitlerimizin kanının üzerine inşa etmeye çalıştığınız sözde barış çalışmaları, şehit analarını kan ağlatıyor.Şehitlerimizin kemikleri sızlıyor.
Peki, şimdi gönül rahatlığıyla yemeğinizi yiyebiliyor ve yatağınızda rahatlıkla yatıp uyuyabiliyor musunuz % 50’lik gruba dahil olan, destek verici dostlar? Hepimiz insanız. Beşer,şaşar. Ama şu var ki; aynı gemide yol alıyoruz.
O zaman gelin, daha seçim zamanı gelmeden, sonuçlarla ilgili anketler yaptırıyorsunuz da “eli kanlı terör örgütü lideriyle ve çapulcularla görüşülüp görüşülmeyeceği” konusu hakkında niçin anket yapmazsınız? Sizlere oy verenlere de sorabilirsiniz. Ama en doğrusu 30 bin şehidimizin analarına sorarsanız daha yerinde olur.
Üstat Musa Eroğlu’nun dizeleri, sonucun ne olacağını çok iyi anlatıyor:
Bu dünyanın direği yok, merhameti yüreği yok.
Kılavuzun gereği yok, yolun sonu görünüyor.
Cemalettin Dincer hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1777 | E-posta
|