Atanamayan öğretmenler dağa mı çıksınlar? |
Pazartesi, 04 Şubat 2013 |
Dağ deyip geçmemek lazım…
Dağ demek iş kapısı demek; ya iş veriyorlar ya da işinizi kurmak için sermaye…
İsterseniz estetik bile yaptırıyorlar, tipinizi düzeltiyorlar…
İtibarı da cabası…
‘İniyorum’ dediğiniz de devlet erkanı tarafından davul zurna eşliğinde çekilen halaylarla karşılanıyorsunuz.
Siz zahmet etmeyin diye ayağınıza kadar getiriliyor devletin mahkemeleri…
Rahatsız olmayasınız diye Atatürk, Gençliğe Hitabe ve İstiklal Marşı tabloları gizleniyor…
Ha, biraz daha nazlansanız yerlerine PKK paçavrası bile astırabilirsiniz.
Devletin savcısı avukatlınıza soyunup ‘hadi canım öyle yapmamışsındır, kazara olmuştur’ diye ifadelerinizi yönlendirir.
Anında beraat eder, aklanır ve otobüs sırtında devlet eskortluğunda il il dolaşıp alkışlanırsınız.
Yani, dağa çıkmak iyidir…
Öğretmen olmuşsunuz da ne olmuş?
Kuru bir diploma…
Bir de yanında pedagojik formasyon sertifikası…
Yetti mi? Yetseydi çoktan atanırdınız.
Peki; ne lazım?
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, partisinin son grup toplantısında dile getirdiği gibi bunların yanında bir de İmralı onaylı sertifika lazım…
Gerisini Devlet Bahçeli’den dinleyelim;
“Birçok sorunu içeriğinde barındıran, birçok mahsurlu yanı olan yeni eğitim sistemiyle bir yarıyıl böylelikle geride kalmıştır.
AKP'nin alelacele kanunlaştırıp yürürlüğe soktuğu düzenleme, milli eğitim sistemindeki kamburları gidermek ve hafifletmek bir yana, daha da ağırlaştırmış ve içinden çıkılmaz hale getirmiştir.
Türk milletinin geleceğini birebir etkileme ve yönlendirme özelliği taşıyan böylesi hayati bir konuda, hükümetin duyarsız ve uzlaşmaya kapalı tutumu eğitim hayatını keşmekeşin içine sokmuştur.
Üç dördün toplamından hikmetler bekleyerek yola koyulan iktidar partisi, kaygıları önemsememiş, beklentileri ciddiye almamış ve itirazları duymamıştır.
Olumsuzluklardan dolayı milli eğitim yapısı; mutsuz öğretmen, umutsuz öğrenci, huzursuz veli arasına sıkışmış kalmıştır.
AKP zihniyeti eğitime ideolojik yaklaşmış, önyargılarla bakmış ve dar bir ufukla odaklanmıştır.
Eğitim hayatındaki sürekli oynamalar, ardı arkası kesilmeyen baştan savma düzenlemeler öğrencilerimizi, ailelerini ve tabii olarak öğretmenlerimizi şaşkına çevirmiştir.
AKP'nin macera arayışı, bitmek tükenmek bilmeyen vizyonsuz teklifleri stratejik bir değer ve öneme sahip milli eğitim sistemini adeta yozlaştırmış ve buhrana itmiştir.
Geçtiğimiz 10 yılda buna dair sayısız örnek vermek mümkün ve ihtimal dâhilindedir.
Gelecek nesillerin iyi ve donanımlı yetişmesi her şeyden önce milli varlığın, milli benliğin ve milli bilincin ayrılmaz bir harcı ve yeri dolmaz bir parçasıdır.
Bugün atacağımız adımlar, yapacağımız fedakârlıklar ve özverili çalışmalar yarınların seyrini ve yönünü doğrudan doğruya tayin edecektir.
Milli eğitim sisteminin var olan sorunları çözüm iradesiyle buluşturulmazsa, geleceğimizin daha karanlık, daha kasvetli ve daha kaotik bir güzergâha sapacağı şimdiden görülmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır.
Bilhassa öğretmenlerimizin sorunları kalıcı olarak giderilmeli, ekonomik ve sosyal nitelikli ihtiyaçları süratle karşılanmalıdır.
Atanamayan öğretmenlerimizin çileleri, uğradıkları hak kayıpları ve her geçen gün artan mağduriyetleri insanlık onuruyla bağdaşmamaktadır.
Ne olursa olsun atanamayan öğretmen meselesi tümüyle bitirilmeli, öğretmenlerimiz sınıflarıyla ve öğrencileriyle birleştirilmelidir.
Başbakan Erdoğan, başka konularda, milletimizin aleyhine olduğu şüphe bulunmayan çözüm turları atacağına, atama bekleyen öğretmenlerimizin feryatlarını duymalı ve bir an önce harekete geçmelidir.
Atanamayan 350 bin öğretmenimiz, seslerini duyurabilmek için ille de dağa mı çıkmalı, yoksa İmralı sertifikası mı almalıdır?
Problemlerinin çözülebilmesi için bu kardeşlerimiz ne yapmalı ve hangi vasıtaları kullanmalıdır?”
Evet, başka bir fikri olan var mı? Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1724 | E-posta
|
|
|