İlkokul , ortaokul… Çocukluk yıllarım…
Rahmetli babama ne kadar dua edip rahmet okusam, anneme ne kadar hizmet etsem de hiçbir ebeveynin hakkının ödenmeyeceği gibi, onların da haklarını ödemem mümkün değil.
O günlerde üç beş koyunumuz vardı. Koyun sayısına göre sürüyü nöbetleşe meraya çıkarır, güderdik. Bu geleceğim için bir mesajdı belki de…
Çobanlık yapanlar bilirler. Sürü içindeki bir koyun sürüden ayrılıp, komşunun bağına bahçesine girmeye görsün. Sürünün yarıya yakını peşinden gider, talan ederlerdi ortalığı.
Sonrası mı??? Komşulara verilen zarar ziyanın karşılığını ödeme, aileden işitilen azarlar, bitmeyen problemler…
Hava sıcak, ikindiye kadar yatar sürü. Ah bir de rahmetli Tahsin Dede’nin yırtık kulaklı marya koyunu olmasa…
Lider konumunda. Fakat, ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir lider… Kılavuz karga misali. Sıcak filan dinlemez. Gözü hep dışarıda. Ne yaptığını bilmez. Zarar ziyan dinlemez.
Çocukluk bu ya… Aklım, oyundaki arkadaşlarımda. Hem oyun oynama isteği, hem de sürünün sorumluluğu da var üzerimde.
Yırtık Kulağı, bir ağaca güzelce bağlar, ikindi sonrası dönerdim sürünün başına.
Haydi bakalım, sürüyü sen mi güdeceksin, yoksa ben mi gözü dışarıda olan ne yaptığını bilmeyen Yırtık Kulaklı???
Verdiğin mesajı aldım babacığım.
Güdülenip, güdülme. Sürü olup, sürülme.
Sürü olup güdülmeyeceğiz babacığım ama, gel gelelim sürüden ayrılan koyun misali, eller ayaklar bağlı, beyinler uyuşturulmuş, itler salınmış, aksine taşlar da bağlanmış vaziyette.
Bunlara rağmen, önce beyinlerdeki uyuşukluk silinip atılacak, eller ve ayaklar kurtulduğunda, bağlı olan taşlar da yerinden sökülüp atılarak, gereken mutlaka yapılacaktır.
Güdeleyerek güdüp sürmeye, vatansız ve bayraksız bırakmaya, Türklüğümüzü yok etmeye çalışan güdümlü güdeleyicilere Büyük Türk Milleti gereken dersi vererek, yaptıklarının hesabını mutlaka soracaktır.
*****************
Ülkemdeki yapılanları ve ardından konuşulanları aklım ve havsalam almaz oldu. Mutlaka büyük çoğunluğunuz da bu durumdadır.
Yıl 2007… Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırılar…Yandaş medyadaki kampanyalarla açılan soruşturmalar ve tutuklamalar… “Ben bu davaların savcısıyım.”
Sayın savcımız, şimdi aynı davanın avukatı.
Geçen Cuma günü katıldığı bir televizyon programında; yargıyı sert bir dille eleştirip; komutanların tutuklanmalarının terörle mücadeleye zarar verdiğini kaydederek ve tutuklama kararlarını da eleştirerek “Bakın bunların içinde karacısı var, denizcisi var. Şimdi bizim bu kadar firkateynlerimiz, gemilerimiz vesaire… Yani neredeyse komuta kademesinde oralara gönderilecek subayımız kalmıyor ya, böyle şey olmaz” "Bizim neredeyse Donanmaya gönderecek komutanımız kalmadı." Diye yakınıyor.
Yok böyle bir şey! Bu tutuklamalar muhalefetin marifeti mi? Yoksa kendilerine oy vermeyen %53,34 olabilir mi?
“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?”
Mart kedilerinin çığırtkanlığı, bunlarınkinin yanında az bile kalır.
Sayın Savcımız, yarın hakimlik konumuna geldiğinde; “Türk Milleti adına!”, (pardon, Türkiye Halkları adına) diyerek karar verirse, hiç şaşırmayalım.
Bu psikolojik travmayı açıklayacak psikolog olacağını da sanmıyorum. Ama, şunu adım gibi biliyorum ki, terörist başına ve pkk’ ye getirecekleri affa karşılık, komutanlara da af getirerek milletin gazını almak istemektedirler. Oynanan bu oyunları görmemek için kör, duymamak için sağır olmak lazım. Sözüm, ama veya sağır olan kardeşlerime değil, bakar körlere ve vurdumduymazlaradır.
Fakat alınamayan gazlar, bir gün gelecek bomba olup ellerinde patlayacaktır. Mazlum duruma düşürülen Türk Milleti’nin ahı, aheste aheste çıkacaktır.
Cemalettin Dinçer
Eğitimci-yazar
Cemalettin Dincer hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1836 | E-posta
|