Salý, 12 Þubat 2013 |
Wimbledon’un ilk zenci Þampiyonu Arthur Ashe kan naklinden kaptýðý AIDS’den ölüm döþeðindeydi.
Hayranlarýndan biri sordu; “Tanrý böylesine kötü bir hastalýk için neden seni seçti?”
Arthur Ashe ibretlik bir cevap verdi;
Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya baþlar.
5 milyonu tenis oynamayý öðrenir.
500 bini profesyonel tenisçi olur.
50 bini yarýþmalara girer.
5 bini büyük turnuvalara eriþir.
50’si Wimbledon’a kadar gelir.
4’ü yarý finale, 2’si finale kalýr.
Elimde þampiyonluk kupasýný tuttuðum zaman Tanrý’ya ‘Neden ben’ diye hiç sormadým.
Þimdi sancý çekerken, Tanrý’ya nasýl ‘Neden ben’ derim?
* * *
Brenda yamaç týrmanýþý yapmak isteyen genç bir kadýndý.
Bir gün cesaretini toplayarak bir grup týrmanýþýna katýldý.
Týrmanacaklarý yere vardýklarýnda, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalýk bir yamaç çýktý karþýlarýna.
Tüm korkularýna raðmen, Brenda azimliydi.
Emniyet kemerini taktý, ipi yakaladý ve kayanýn dik yüzüne týrmanmaya baþladý.
Bir süre týrmandýktan sonra, nefeslenebileceði bir oyuk buldu.
Orada asýlý dururken, gruptan yukarýda ipi tutan kiþi dalgýnlýða düþerek ipi gevþetiverdi. Aniden boþalan ip, hýzla Brenda'nýn gözüne çarparak lensinin düþmesine neden oldu.
Lens çok küçüktü ve bulunmasý neredeyse imkânsýzdý.
Lens yamacýn ortasýnda bir yerlerde kalmýþtý ve Brenda artýk bulanýk görüyordu.
Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulmasý için Allah’a dua edebilirdi yalnýzca ve içten içe düþünüp dua etmeye baþladý;
“Allah’ým! Sen bu anda buradaki tüm daðlarý görürsün. Bu daðlar üzerindeki her bir taþý ve yapraðý bildiðin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardým et.”
Patikalardan yürüyerek aþaðý indiler.
Aþaðý indiklerinde, týrmanmak üzere oraya doðru gelen yeni bir grup gördüler.
Ýçlerinden biri “Aranýzda lens kaybeden var mý” diye baðýrdý.
Brenda’nýn sonradan öðrendiðine göre, lensi bir karýnca taþýyordu ve karýnca yürüdükçe yavaþça kayanýn üzerinde hareket edip parlayan lens kýzlarýn dikkatini çekmiþti.
Eve döndüklerinde Brenda lensini nasýl bulduklarýný babasýna anlatacak ve bir karikatürcü olan babasý da aðzýyla lens taþýyan bir karýnca resmi çizerek, karýncanýn üzerindeki baloncuða þunlarý yazacaktý;
“Allah’ým! Bu nesneyi neden taþýdýðýmý bilemiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taþýyamayacaðým kadar aðýr.
Ama istediðin sadece bunu taþýmamsa, senin için taþýyacaðým.”
* * *
Bir kýssa da sabýr denilince akla ilk gelen peygamberden aktaralým.
Hz. Eyyüp Peygamber’in baþýna musibetler üst üste gelir…
Bâbil askerleri kavmini katleder.
Yýldýrýmlar düþer, verimli arazileri ve o an çalýþmakta olan insanlar yanar.
Eþkýyalar kavmine saldýrýr, sürülerini alýrlar.
Beþ oðlu depremde enkaz altýnda kalýp ölürler.
Bu olaylarýn þoku ve etkisiyle kavmi, isyan bayraðý açar.
Aktaracaðýmýz olay oðullarýnýn cesetlerini görünce yaþadýðý ve sonrasýdýr;
Hz. Eyüp enkazdan her oðlunu çýkarýþýnda aðýt yakar, derken irkilir, aklý baþýna gelir ve bize Hz. Eyüp Sabrý olarak intikal eden o muhteþem duruþu sergiler;
“Eyy Yüce Rabbim, benim kusurumu affet!
Melun þeytan, çocuklarýmýn vefatýný bana, mühim bir hâdise gibi gösterdi...
Senin bana emanet olarak verdiðin bu evlâtlarýmý, Senin istediðin zaman alma hakkýný unutup, hadisenin gafletine daldým ve onlarý bir an tamamen benim sandým!...
Oysa, bütün Kainatýn sahibi Sen olduðun gibi, onlarýn da sahibi Sendin!...
Lânetlenmiþ þeytanýn vesvesesiyle düþtüðüm bu gaflet ve hatadan dolayý Sana tövbeler ediyorum, beni affet ey Yüce Rabbim!...” Sezai Matur hakkýndaki diðer yazýlar Gösterim: 1408 | E-posta
|
|
|