Perşembe, 14 Şubat 2013 |
'Falanı kafaya taktım, elimden geleni ardıma koymayacağım.'
Bu sözü çok duymuşsunuzdur. Söylenmesi gereken normal bir söz değildir. Böyle olmadığını da yazının sonunda anlayacaksınız eminim.
'Takıntı' aslında bir hastalıktır. Sonuçları ise; insanı hayatında başarısızlığa doğru adım adım sürükler.
Dünyada insanlığın üçte ikisini kapsama alanına alan takıntı, beraberinde özellikle stresi, zaman kaybını, agresifliği, sosyal faaliyetlerde başarısızlığı getiriyor. Kadınlarda daha belirgin halde ortaya çıkar bu rahatsızlık. En büyük yıkımını ise amirlerde ortaya çıkartıyor. Nasıl mı?
Düşünün bir dakika... Bir Kaymakam 'Taktım kafaya şu Milli Eğitim Müdürünü' diyor. Veya Milli Eğitim Müdürü, bir okul müdürüne, okul müdürü ise öğretmenine söylesin. Müftü imamına, belediye başkanı ise zabıta amirine söylesin, kafayı taksın. Söyleyin nasıl bir sonuç ortaya çıkar.
Sadece kocaman bir 'Hiç' mi? Hayır! Asla! Aslında ortaya çıkacak olan adınaHizmet' dediğimiz, her zaman görmek istediğimiz mukaddes eylemin 'ölü' hali.
Yani, hizmet öldü buyrun cenaze namazına.
Amirlik, sorumluluk demektir. Sorumluluk ise sadakat ile yol alır. Sadakat ile takıntı ne kadar birbirine zıt değil mi?
Hele siyasette hiç olmaması gereken bir şey. Çünkü takıntı varsa hizmet yoktur.
SEMROM semrom hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 2823 | E-posta
|
|
|