“Devlet memuru oluyor birisi, ondan sonra yat, uzan, para kazan, böyle bir şey yok.
Çalışan, üreten, faydalı olan öne geçecek, ikili ilişkilerle nabız tutanlar değil.
Kim üretiyorsa kim başarılıysa kim faydalıysa onlar öne geçecek.
Ama siyasi kulislerde nabız tutarak öne geçenlere imkân vermemek lazım.
Tarafsız, adil, üretken bir yapıyı kazanmamız lazım.”
Bu büyük lafların sahibi kim biliyor musunuz?
Çevre ve Şehircilik Bakanı pek sayın Erdoğan Bayraktar beyefendi!
Memur yatıyor diyor…
Demek ki tembelliğe karşı…
Memur çalışsın, aldığı maaşı hak etsin, ayıptır, yazıktır, haram diyor…
Diyor ama kendisiyle çelişiyor.
Ele veriyor talkımı, kendisi salkımıyla götürüyor…
Memur yatıyor diyor ama aslında kendisi yatak uzmanı…
TBMM yan gelip yatma yeri olduğu için, TOKİ’de çok yoruldum, biraz dinlenmek ve torunlarıma vakit ayırabilmek için milletvekili adayı olmaya karar verdim, diyerek Meclis'e giren ve biraz daha çok dinlensin diye Çevre ve Şehircilik Bakanı yapılan bizatihi kendisi…
Aday adayı olduğunda demişti ki;
“ Yeni dönemde eğer seçilirsem, biraz da emekli gibi yaşayıp, torunlarıma vakit ayırmak istiyorum.
Seçilemezsem de TOKİ'ye geri dönerim. Çünkü yapılacak çok iş var.”
Neyse, oturamadı, dinlenemedi, torunlarına vakit ayıramadı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı olarak vatana ve millete hizmet etmeye devam ediyor hazret?
Pek umurum değildi de ta ki Samsun'da yaşanan sel faciasına kadar.
Hükümet kanadını temsilen, sorumlu bakan sıfatıyla, o da tatilini ancak dördüncü gün kesme lütfünde bulunarak arzı endam etti huzura, söyleyeceğini söyledi, kestirdi attı ve hala konuşmaya devam eden sair bakanları adeta ittirerek, yağmur yağacak, ıslanacağız, hadi ya bırakın şunları anlamında hareketler yaptı, yine hakaret etti kamuoyuna?
Bugün, emekli gibi yaşamak için, dinlenmek için, torunlarına vakit ayırabilmek için milletvekili olmaya karar veren, TBMM’yi dinlenme tesisleri, milletvekilliğini yan gelip yatma mesleği zanneden Bayraktar memuru yan gelip yatmakla suçluyor iyi mi?
Başka ne diyor?
Çalışan, üreten, faydalı olan öne geçecek diyor.
Emanet ehline verilmeli diyor.
Öyle hamili kart yakınımdır yok, torpille iş, makam, unvan yok diyor.
Tarafsızlık diyor.
Adalet diyor.
Üretkenlik diyor…
Peki, kendisi ne yapıyor?
Daha önce bu köşede yazdığım gibi;
“Hazret (Erdoğan Bayraktar), gemi o kadar azıya almış ki gayet normalmişçesine bir yakınının kendisine yazdığı torpil talepli mektubu alıyor, eki bu mektup olmak kaydıyla resmi üst yazı hazırlatıp RTÜK'e gönderiyor.
Allah'tan ki torpil yazısı adres şaşıp yanlışlıkla 9 RTÜK üyesinin görev yaptığı üst kurula, hem de DTP kontenjanından RTÜK üyesi Ahmet Yıldırım'a gidiyor.
Torpil talebinde bulunanın, hayırlı bir görev yürütüyor diye tanımladığı birinin parantez içinde evli kızının atanmasının talep edildiği kurumlar, milyonlarca gencin KPSS sınavlarıyla girebilmek için ter döktüğü gözde kurumlar.
TRT, RTÜK, Başbakanlık Devlet Arşivleri, Başbakanlık Basın Bürosu, MİT, Milli Saraylar gibi.
Bütün Türkiye bu kurumlara sınavsız eleman alınmayacağını biliyor veya öyle sanıyor ama bakan beyin bundan haberi yok, böyle bir tasası da yok ve olmamış ki gayet normal bir iş yaptığını sanıyor.
Bu iktidar döneminde, AKP ilçe kadın kolları üyesinin kocası falan diye kartvizit bastırıldığını, hamili kart yakinimdir babından kartvizit veya not gönderme metotlarını gördük ama ilk kez torpil talebine resmi evrak muamelesi yapıldığına şahit oluyoruz.”
İşte budur; Erdoğan Bayraktar…
Ve anlaşılan o ki, o sözleri aynaya bakarak sarf etmiş.
Sirkatin söylemiş yani… Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar Gösterim: 1832 | E-posta
|