|
Türkeş'e Duyulan Özlem... |
|
Perşembe, 04 Nisan 2013 |
Kendisini desteklemeyenler tarafından bile efsane diye tanımlanan Alparslan Türkeş’in bugün ölümünün 16. yıl dönümü. Türkeş örnek bir devlet adamı ve siyasetçiydi. Cumhuriyet dönemi aksiyoner Türk Milliyetçiliğini inşa eden isimdi. Hayatı, hep mücadelelerle geçti. 1944 Milliyetçilik Olayı’nın tutuklusu oldu. 1960 İhtilâli ile başlayan yükseliş, Hindistan’daki sürgün hayatı ile noktalandı. 1980 ihtilâli ile bir başka darbe daha yedi. Fikirleri yüzünden tutuklandı. İdamla yargılandı. Büyük sıkıntılar çekti. Hiçbir zaman yılmadı, yıkılmadı. Her zorluk ve çile onu daha da güçlendirdi.
Savunduğu fikirlerden hiçbir zaman vazgeçmedi. Geçen zaman, Türkeş’in haklılığını gösterdi. 1944 ve 1980’de tutukluluğuna yol açan fikirler, bugün bir övünç kaynağı ve devletin vizyonu haline geldi. 1980 öncesi Türkeş’i faşistlikle suçlayan, o’na katil diyen solcular bile 1980 sonrası Türkeş’in hümanist ve uzlaşmacı tarafının farkına vardılar.
İnançlarından hiçbir zaman taviz vermeyen ve dönmeyen Türkeş’in buna karşılık insanî ilişkileri son derece yumuşaktı. Ciddi bir devlet tecrübesi ve entelektüel kişiliğe sahipti.
Türkeş, ölümün üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen hala eksikliği çekilen bir lider. Milliyetçilerin, MHP’nin ve ülkemizin onun cesur fikirlerine, ideallerine ve vizyonuna ihtiyacı var. Hele Türkiye’nin hızla dönüştüğü ve küresel güce dönüştüğü günümüzde.
Dönüşümün sancılarını çekiyoruz. Bu sancılardan birisi de demokratik açılım. Bu süreçte Türkeş’in devlet adamlığı, değerli fikirleri, siyasi çözüm ve manevralarına ihtiyacımız var. Siyasi risk alarak Kürt sorununu Başbakan Erdoğan kardeşlik hukuku ve demokrasi içinde çözmeye çalışıyor. Büyük güç ve küresel aktör olması için Türkiye sırtındaki bu büyük kamburdan mutlaka kurtulmalı. Başbakan Erdoğan’ın özgüvenine rağmen sürecin doğru yönetilmemesi durumunda büyük bir toplumsal kaosla karşı karşıya kalabiliriz. Açılım sürecinde MHP Lideri Devlet Bahçeli kimi zaman sert mesajlar verse de tabanını sokağa indirmedi. MHP’nin başında Bahçeli’nin olması ülke ve hükümet için büyük şans. 2009 ‘da ki açılım sürecinde Devlet Bey’in ciddi uyarıları olmuştu. Maalesef PKK ve BDP’nin istismarı ile açılım akim kalırken bu uyarıların haklı ve doğru olduğunu da yaşadığımız tecrübelerle gördük. Bu nedenle MHP’nin Bursa mitingini, AK Parti süreçteki potansiyel riskleri ortaya koyan bir uyarı olarak algılamalı.
Kürt meselesinin çözümünde Türk milliyetçilerin tavrı önemlidir. Sürecin nihai hedefine varması ve bir yol kazasına uğramaması için Bahçeli sadece süreç hakkında ki kaygılarını dile getirmekle yetinmeyerek, topa da girmeli. Çetrefilli bu sorunun çözümüne öneriler getirmeli. Var olan bir sorunu yok kabul etmek ve halının altına süpürmek artık mümkün değil. MHP Türkiye’nin siyasi birikime sahip, önemli bir partisi. Türkiye’nin bütün önemli sorunlarında ki tavrı ülke için belirleyici olmuştur. MHP’nin misyonu nedeniyle bir siyasi parti olmanın üstünde bir mana ve gücü var millet üzerinde.
MHP Lideri Bahçeli, MHP kadroları ve Ülkücüler açılım sürecinde Başbuğları Alparslan Türkeş’in cesaretini ve fikri derinliğini kendilerine örnek almaları gerekir. Örneğin Türkeş, Rusya’yı arkasına alarak Ermenilerin, Azerbaycan’ı işgal ettiği ve katliamlarda bulunduğu bir dönemde Azerbaycan’ın düşmesine mani olmak için dönemin Ermenistan Cumhurbaşkanı Ter Petrosyan'la defalarca görüşmüştü. Türkeş’in, Petrosyanla görüşmesi Türk Devleti adına olmuştu. Yine 1992 yılının kanlı geçen Nevrozuyla beraber siyasi tansiyonun yükselmesi ve Batıda Türkler ve Kürtler arasında ciddi gerginlik yaşandığı bir dönemde sorumluluk almış dönemin HEP’lileri ile görüşmüştü. Siyasi manevrası ile olası bir Türk-Kürt çatışmasına mani olmuştu. Haçlı zihniyetinin zulmünden kaçarak Osmanlıya sığınan Yahudilerin Türk Yurdu’nu vatan kabul etmelerinin 500. yılını organize etmişti. Bu tavrıyla Yahudi lobisini arkasına alarak ABD başta olmak üzere birçok ülke parlamentosunun gündemine gelen Ermeni Soykırımı yasa tasarılarını engellemişti.
Bahçeli, açılım sürecinde Lideri Türkeş’i örnek almalı sadece duyduğu kaygıları dile getirmekle yetinmemeli. Millet ve tarih adına bu süreçte sorumluluk almalıdır. Başkanlık, eyalet ve yeni anayasa süreçlerinin konuşulduğu bir süreçte Başbakan Erdoğan kadar kendine özgüven duyarak sorunlar karşısında çözümler üretmelidir. Hiçbir fikir ve tartışmadan korkmamalıdır. Örneğin Başkanlık sistemi ve yerel yönetimler güçlendirerek yerinden yönetilme fikrini merhum Cumhurbaşkanı Özal’dan ve Başbakan Erdoğan’dan önce Türkeş 1970’li yıllarda dile getirmişti.
MHP Lideri Bahçeli, bugün Türkiye’de bölücülük sorunu olduğu için bu fikirlerinden vazgeçtiklerini belirtmesine rağmen Türkeş bu fikirlerini dile getirdiği dönemde de Türkiye’nin durumu pek parlak değildi. O dönemde Türkiye sağ ve sol diye ikiye bölünürken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz de Devrimci Doğu Kültür Ocakları kurularak Kürtçülük faaliyetleri başlamıştı.
Büyük devlet adamı ve siyasi lider olan Başbuğ Alparslan Türkeş’i ölümünün 16. yıl dönümünde bir kez daha minnet ve saygı ile anarken kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Türk Milliyetçileri ve Ülkücüler Alparslan Türkeş’i iyi anlamak, O’nun fikirlerini doğru yorumlamak zorundadırlar. Bugün Türkeş yok, ama O’nun fikirleri ve düşünceleri var.
Huseyin Ozcelik hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1628 | E-posta
|
|
|
