Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
Diyanet'in Kürt Başkanına Açık Mektup
Salı, 23 Nisan 2013

Senden halife kılıklı Emevi ve Abbasi tiranlarına boyun eğmeyen İmam-ı Azam olmanı bekleyen yok...

 

Ama Diyanet gibi saygın bir kurumu açılım sürecinin parçası yapmana itirazımız var...
Son cuma namazında hutbe sürece paraleldi ve ırkçılıkla ilgiliydi...

Irkçılık, elbette İslâm’da yasaktır ve önemli bir konudur...

Fakat bugün için bizim gündemimiz değildir, olmamıştır ve olmayacaktır...

“Kürtlüğümü yıllarca gizlemek zorunda kaldım” diyen Bakan Zafer Çağlayan’a “Bu topraklarda ırkçılık olsaydı sen Ankara’da büyük bir sanayici değil, olsan olsan Zaho’da nalbant olurdun” gerçeğini nasıl hatırlattıysak, sana da hatırlatalım ki üniversitelerimizde profesör ve ardından Diyanet İşleri Başkanı değil, en fazla ‘mele’ olurdun...
Irkçılık ve milliyetçilik tartışmalarında, ülkenin Başbakanının kavramları birbirine sokuşturup, milliyetçileri ‘Şeytan’ın kibiri’yle suçladığı günlerde kayıptın...

İslâm’a göre katillerle helâlleşme yetkisinin Başbakan’da değil, sadece mağdurlarda ve onun varislerinde olduğunu ifade edebilecek en yetkili makamdayken üzerine vazife olan hakkı dillendirmedin ve sustun...

“Hayır, sen helâlleşemezsin” diyerek tarihe Ebu Hanife gibi not düşmek yerine ‘yeni düzenin uyumlu memuru’ olmayı yeğledin...
Sahi başta Diyarbakır olmak üzere, meydanlara kurulan ‘alternatif cami’, ‘alternatif imam’, kılınan ‘alternatif cuma namazı’ ve hutbelerle ilgili herhangi bir sözün olmuş muydu?

Bu ‘çadır dini’ni tasdik etmemek yetmez, onun varlığına karşı yüksek sesle itiraz etmiş miydin?
Geçen hafta Diyarbakır’daydın...

Üzerinde ‘Amed’ yazılı tabağı sana hediye eden Belediye Başkanı, sürece katkı sağlamaya yönelik çabalarını takdir etti...

Törendeki konuşmana Kürtçe başlayıp, Türkçe devam ettin...

“Hep birlikte ülkemizi, eman (güvenlik), selâm, adalet ve fazilet yurduna dönüştürelim, bu topraklar üzerinde onuru zedelenmiş, kırılmış hiç bir insan kalmasın” dedin...

Ardından çözümü önerdin; Hırkayı yere sereceğiz!.. İçerisine bugüne kadar kırılan bütün kalpleri ve onurları koyacağız!.. Her birimiz ucundan tutup, Kâbe’nin şerefli köşesine yerleştireceğiz!..

Bu kadar basit yani!..
Senden beklenen, süreci ‘dinîleştirmek’ adına edebiyat yapmak değil, kanı dökülen mazlumla katilin eşitlendiği bu iğrenç süreçte İslâm’ın sesi ve çağın vicdanı olmaktır...

Adı konmamış bebeğin katilleriyle helâlleşmeye kalkışmanın, kız çocuklarını diri diri gömen cahiliyye âdetleriyle yarışacak çapta bir hukuksuzluk olduğunu haykırabiliyor musun?
Bir Kürt olarak, Türk ve Kürt çocuklarını kıran terörizmin sivil uzantılarına tebessüm etmek yerine, “Irkçılık, zulüm üzerine olan kavmine yardımcı olmaktır” hadis-i şerifini hatırlatsaydın ya...

Hem belki Başbakan da öğrenirdi ırkçılığın ne olduğunu ve milliyetçilikten nasıl ayrıldığını!..
Demek, hırkanın içine dolduracağız bütün kırılan kalp ve onurları, sonra hep birlikte kenarından tutup kaldıracağız öyle mi?

Evlerine atılan roketle yanan Batman Gercüş’lü dört Kürt kardeş ve cesetleri biribirinden ayrılamadığı için sarılı vaziyette birlikte gömülen anneyle bebeği nasıl tutacaklar o hırkayı? Onların yerine vekâleten katilleri tutsa dinen caiz midir, barış ayağına?

Binlerce Türk ve Kürt çocuğunun hesabı görülmeden, adalet tesis edilmeden, bu topraklar nasıl selâm ve fazilet yurduna dönüştürülecek?
Ya çık, ilmini umeranın siyasî hesaplarına paspas etmeyen asalet içinde gerçeği haykır ya da o makamı terk et!..

Biliyorsun ki, taşıdığın sıfat dolayısıyla mahkeme-i kübrada senin hesabın bizlerden daha çetin olacak...

O yüzden katillerle ortak yürütülen sözde barış sürecine ‘dinî’ katkı sağlamaktan uzak dur... ‘Yeni düzenin memuru’ olmaktansa, her Cuma okunan “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder” ayetindeki ‘adalet’in gereğine sarıl...
Özetle, ilminle amel et…

(Servet Avcı, Yeniçağ Gazetesi)

***

Farkında mısınız?

Yıllardır ezan Türkçe okundu diye bir devri yargılayanlar, bugün ezan Kürtçe okunurken, hutbeler Kürtçe okunurken, sela Kürtçe verilirken alkışlıyorlar.

Demek ki dertleri Türkçe imiş…

Demek ki her biri Emperyalistlerin “İslam’ı ve Kuran’ı Türklerden ayırmadıkça muzaffer olma şansımız yoktur” tezinin birer parçasıymışlar.

Bir kez daha haklı çıktık…

Lütfen!

Hiç değilse bu kez iyi anlatalım.


Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1873 | E-posta

İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.