Son Yorumlar
Son Şans, Tekrarı 105 Yıl Sonra
Bilgi
Yazım içeriği ve bilgi edinme yönünden güzel bir yazı olmuş. En çok di...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
Hayvanseverlik
Bu şekilde, canlıların hangi amaçla bayıltığını bilmeden ve sonrasında...
Yorumu Oku

Geyve'de köpekler etkisiz hale getiriliyor
BELLİ
ORADAKİ YURTTAN ŞİKAYET GELMİŞTİR BELEDİYEYE BELEDİYEDE GEREKENİ YAPMI...
Yorumu Oku

Ak Parti'de değişim başlıyor!
MÜTEAHHİT
GEYVE TEŞKİLATI TAMAMEN DEĞİŞMELİ MÜCAHİTLİKTEN MÜTEAHHİTLİĞE YÜKSELME...
Yorumu Oku

Murat Kaya, TCDD Genel Müdürü ile görüştü
dileğimizdir
sayın Murat Kaya; TCDD'nın genen müdürü ile görüşürken HIZLI TREN...
Yorumu Oku

 
23 NİSAN…
Çarşamba, 24 Nisan 2013
Milli Mücadele, "milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" sözleri ile başladı, "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" sözü ile pekişti.

Egemenlik, yöneten ve düzenleyen bir güç, bölünmez bir kuvvettir. Eğer bir ülkede bu güç, o ülkede yaşayanlara ait değilse, ülkenin dışından geliyorsa, o zaman bu ülkede güçlü ve bağımsız bir devletin varlığından bahsedilemez. Bu, tam anlamı ile sömürü düzenidir. Dolayısıyla, güçlü bir devlette söz konusu iradenin muhakkak o ülkenin içinden çıkması, diğer bir deyişle milli olması şarttır. Atatürk'ün kastettiği "milli" ve "egemenlik" sözcüklerinin birleşmesinden oluşan "milli egemenlik" kavramı ise, milletin sahipliği, milletin egemenliği anlamına gelmektedir.

Buna göre, bir devlet üstünde hiçbir yabancı gücün etkisi olmadığı gibi, milletin üstünde de hiçbir sınıf, zümre veya kişiye ayrıcalık tanınamaz.

Milletin iradesinin üzerinde başka bir irade ve güç yoktur.

Savaşın ve İtilaf Devletleri'nin yenilgisinin ardından Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalandığı, ülkenin dört bir yanının düşman tarafından işgal edildiği dönemde, düşmana karşı nasıl bir strateji izleneceği, nihai hedefin ne olması gerektiği hakkında ülkenin aydınları ve önde gelenleri arasında çeşitli tartışmalar vardı.

Bir grup yabancı bir gücün mandası altına girmenin gerekli olduğunu savunurken, başta Mustafa Kemal olmak üzere bağımsızlık yanlısı bir grup da mandanın bir tür esaret anlamına geldiğini ve Türk Milleti'nin asla esareti kabul edemeyeceğini, tek çözümün bağımsızlık olduğunu savunuyordu.

Manda taraftarları arasında da hangi ülkenin mandası olunacağı konusunda fikir ayrılığı vardı. Bazıları İngiliz mandasını savunurken, bazıları da Amerikan mandasının kabul edilmesi gerektiğini iddia ediyorlardı.

Atatürk ise, en başından beri bağımsızlığı Türk Milleti için tek çare olarak gördüğünü ve yeni bir Türk devletinin kurulması için yola çıktığını Nutuk'ta şöyle anlatıyor;

“Efendiler, ben bu fikirlerin hiçbirisini (mandayı kastederek) uygun bulmadım. Çünkü bu kararların dayandığı temeller ve mantıklar yanlıştı, esassızdı.

Gerçekte o tarihte Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş ve devri sona ermişti, Osmanlı ülkesi tamamen parçalanmıştı, ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ana yurdu kalmıştı.

Son mesele bunun da parçalanmasını sağlamaktı. Neyin ve kimin korunması için, kimden ne yardım isteniyordu. O halde gerçek karar ne olabilirdi?

Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da milli egemenliğe dayalı, kayıtsız şartsız yeni bir Türk devleti kurmak. İşte daha İstanbul'dan çıkmadan düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar bu karar olmuştur.”

Böylece daha işin başından izlenecek strateji ve varılacak amaç belirlenmiş ve ulusal egemenliğe dayalı yeni bir Türk Devleti'nin kurulmasına adım adım yürünmüş ve sonunda amaca varılmıştır.

Elbette böyle bir hedefin belirlenmesinin temelinde Mustafa Kemal'in Türk Milleti'ne duyduğu güvenin büyük payı vardır, 'milli egemenlik' ilkesinin dayanağı Türk ulusudur.

Şunu da belirtmek gerekir ki, bağımsızlık ve milli egemenlik görüşü, Samsun'a çıkıldığı anda belirmiş bir fikir değil, Atatürk'ün gençlik yıllarından itibaren düşündüğü ve planladığı bir görüştür.

Mustafa Kemal'in, daha 1906 yılında Selanik'te arkadaşları ile yaptığı sohbetlerde bu anlayışı gündeme getirdiği tarihi dokümanlarda yer alıyor.

1917 yılında Suriye Cephesi'nde yazdığı notlarda ve cepheden gönderdiği mektuplarda ise, "mutlakıyetin yerini milli egemenliğin alması gerektiğinin" üzerinde durmuştu.

Yine askerlik yıllarında Selanik'te Askeri Rüştiye öğretmenlerinden Hakkı Pars'ın evinde yapılan bir toplantıda, "... Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve izmihlal vardır. Her terakkinin ve kurtuluşun anası hürriyettir" sözleri ile izlenecek yolu belirlemişti.

Bağımsızlık olmadan, çağdaş bir devlet kurulamayacağının farkında olan Atatürk, özgür olmayan bir ülkede yaşamaktansa, her türlü tehlikeye göğüs gererek, bağımsız bir millet için çalışmayı göze aldı.

Başka milletlerin boyunduruğu altına girmiş bir milletin zamanla tarih sahnesinden silineceğini bilerek, "Ben yaşayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evladı kalmalıyım. Milli istiklal bence bir hayat meselesidir" diyordu.

Bunu Amasya Genelgesi'nde de vurguladı;

“Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir. İstanbul Hükümeti, yenen devletlerin etkisi altında bulunduğundan, yüklendiği sorumluluklarının gereğini yerine getirememektedir. Milletin bağımsızlığını yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.”

Kurtardılar da…

Lakin biz emanete sahip çıkamamışız ki bugün bu ülkede egemenliğimizin AB ve ABD hegemonyasına devri tartışılıyor.

Dolayısıyla, bugün 23 Nisan ama neşe dolamıyor insan…


Erol Afşar hakkındaki diğer yazılar
Gösterim: 1815 | E-posta

İlk Yorumu Siz Yazın
RSS Yorumlar

Yorum Yaz
  • Lütfen Yorumlarınız Haberin Konusuna Uygun Olsun.
  • Kişisel Sözlü Kelimeler Silinecektir.
Adınız:
Başlık:
BBCode:Web AddressEmail AddressBold TextItalic TextUnderlined TextQuoteCodeOpen ListList ItemClose List
Yorum:



Güvenlik Kodu:* Code
Bu Habere Yazılan Yorumlar Hakkında E-Posta Aracılığıyla Bilgilendirilmek İstiyorum

Yazdır E-posta
 
 
 
© 2000-2019 Geyve.com Sitedeki içeriğin tarafımızca oluşturulan kısmı kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede kullanılan grafiklerin ikinci şahıslarca kullanılması yasaktır. Yer alan yorumlar ve haberlerden yazarları sorumludur.